Yaşamak İçin Tiyatro: Artvin Borçka Tiyatro Festivali
22-28 Ekim tarihleri arasında Artvin Borçka’da 2. BorçkaTiyatro Festivali’ne katıldım. Sahnesi dahi olmayan bir ilçede düzenlenen bu Artvin Borçka Tiyatro Festivali, “Yaşamak için tiyatro” sloganıyla Borçkalı halkın farklı hikâyeler ve biçimlerle buluşmasına aracılık etti. Yazarlık atölyesi (Süreyya Karacabey), doğaçlama atölyesi (Samet Serkan Ünalı), hikâye anlatıcılığı atölyesi (Zerrin Yanıkkaya, Zinnure Türe) gibi atölyeler Borçkalı katılımcılarla buluştu. Oyun seçkisiyse festivalin tamamında seyircilerden büyük ilgi gördü, üniversitenin konferans salonunda gerçekleşen oyunlarda seyirciler tüm salonu doldurdu. Seçkide BGST’den Son Çağrı, Artalan Kolektif’ten Hatırlarsanız Mahremiyet Demiştik, Evinde Tiyatro’dan Sayın Yargıç, Tepebaşı Belediyesi Gençlik Tiyatrosu’ndan Elbe, Olası İşler ekibinden Altın Elma, Tiyatro BeReZe’den Hikâyeden Memurlar ve Kumbaracı50’den Tek Kullanımlık Hikâye oyunları yer alıyordu.
Festivalde yetişkin oyunları kadar çocuk oyunlarına da yer vermeye özen gösterilmişti. Primatölye’nin Beceriksiz Kral’ın Öyküsü, Atta Festival ve Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu ortak yapımı olan Aridu: Galaktik DJ, ÇEKSANAT’tan Fırtına ve Dev Kurbağa ve ASSITEJ Genç Sahne’den Dünyanın En Küçük Hikâyesi isimli çocuk oyunları geniş bir yaş aralığına hitap eden ve yoğun ilgi gören oyunlardı.
Borçka’da bir tiyatro festivali yapmak hayaliyle yola çıkan belediye başkanı Ercan Orhan ve festival yürütücüleri Yasin Yürekli ve Fırat Aygün’le festivalin son günü bir söyleşi gerçekleştirdik.
YAŞAM ÖZLEM GÜLSEVEN: Öncelikle hem söyleşiye katıldığınız hem de düzenlenen bu kapsamlı festival için teşekkür ederim. Artvin Borçka Tiyatro Festivali kapsamında bu sene 10 oyun Borçkalı seyircilerle buluştu. İlk olarak bu yıl ikincisi düzenlenen festivalin çıkış noktasını sormak isterim. Burada bir tiyatro festivali düzenleme fikri nasıl ortaya çıktı?
ERCAN ORHAN: Ben öğretmenim ve öğretmenlik yaptığım zamanlarda da böyle bir hayalim her zaman vardı. Sonra belediye başkanı olduğumda bu hayali gerçekleştirmek üzerine konuşmaya başladık ve bu süreçte festival koordinatörlerimiz Yasin ve Fırat’la (Yasin Yürekli ve Fırat Aygün) tanıştık. Biz bir proje hazırladık, onlar projeyi genişletti ve yola koyulduk. Geçen sene Avrupa Birliği’nden bir fon almıştık ama tam bu süreçte pandemi başlayınca projeyi maalesef gerçekleştiremedik. Pandemiden sonra mayıs ayında ilk Borçka Tiyatro Festivali’ni gerçekleştirdik. Bu süreçte bazı korkularımız vardı. Borçka muhafazakâr yapıya sahip bir ilçe. Yıllar önce iki tane sinema salonu varmış burada, şu an yok, insanlar gittikçe kültür sanattan uzaklaşmışlar. İnsanlara yeniden bunları hatırlatabilir miyiz, diye düşündük. Salonların dolup dolmayacağından dahi emin değildik. Ama geçen yılki kalabalığı gördükçe benim de içim dolup taştı. Şöyle bir kanıya vardım: İnanarak yapılan her işte başarı var. Biz gerçekten çok inandık, çok istiyorduk ve bu sayede iyi organize olduk. Karşılaştığımız sonuçtan kendi adıma çok mutluyum.
Y.G: Sizin hayaliniz özel olarak bu festivali Borçka’da gerçekleştirmek miydi?
E.O: Evet. Borçka’nın gittikçe muhafazakârlaşan yapısı ve eski aydın kimliğini yitirmeye başlaması beni korkutuyordu. İnsanları yalnızca örgün eğitimle değil, kültür sanatla tanıştırarak ya da hatırlatarak da dönüştürebilirsiniz. İnanıyorum ki kültür sanat etkinlikleri ne kadar çoğalırsa insanların ilgi alanları da değişecek ve genişleyecek.
Y.G: Borçka’da, sahnesi olmayan bir ilçede bir tiyatro festivali düzenlendi. Belediyenin yerel halkın sanatsal bir diyaloga girebileceği bir alan yaratması kişisel olarak benim etkilendiğim kısımlardan birisi. Belediye’nin ev sahipliğinde gerçekleşen böyle projelere ve alanlara çok ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Burada aslında birçok anlamda “imkânsızlığın” içinde tüm bunların gerçekleştirilebileceğini görüyoruz.
YASİN YÜREKLİ: Üzerinde çok konuşulan bir konu var: Kamu kaynakları sanata nasıl aktarılabilir? Nasıl yönetilebilir? Hiç böyle bir tartışma içine girmeden, somut kamu kaynaklarını hem yerel hem ülke dışından topluluklarla paylaşabilecek bir yönetim anlayışına sahip olmak vizyonla çok ilgili, kıymetli bir şey. Merkezi yönetim de olsa yerel yönetim de olsa kamu kaynağının nasıl yönetileceği, sanat politikalarıyla doğrudan bağlantılı ve model olabilecek bir karşılaşma yaratıyor. Birçok belediye bakıp buradaki politikaları model olarak görebilir.
Fırat Aygün, Osman Nuri Orhan, ben ve başkan tüm bu somut gerçekleri görerek tartışmaya başladık. Tiyatronun sadece salona sıkıştırılmış bir sanat biçimi olmadığına inanıyorum. Dolayısıyla elimizdeki bu dezavantaj nasıl avantaja dönüşebilir, diye düşündük. Şehrin, ilçenin her yerinde bir sanatsal karşılaşma yaratmanın imkânları üzerine düşündük. Burada profesyonel bir sahnenin olması en büyük hayalimiz ve bunun için de burada çalışmalar devam ediyor. Bununla birlikte tiyatro ya da sanatın bütün biçimleri adı konulmuş ve çerçevelenmiş bir mekânla sınırlanamayacağı için iki yıldır bu bakışla bir koordinasyon yürütmeye özen gösteriyoruz. Okullarda, pazar yerlerinde, sokaklarda yani kamusal alanlarda performanslar yapmak tiyatronun kendi tarihselliği içinde var ve biz bu tarihsel dinamiği de dikkate almak istedik. Olanaksızlık bize yeni olanakları düşünebileceğimiz bir alan sağladı aslında.
Y.G: Bu festival Karadeniz bölgesinde düzenlenen en kapsamlı tiyatro festivali. Hepimiz böyle bir festival düzenlemek için çok büyük bütçelere ihtiyaç olduğunu ve festivaldeki herkesin çok büyük emek harcaması gerektiğini biliyoruz. Siz bu yıl ikinci kez bu festivali düzenliyorsunuz. Geçen yılla kıyasladığınızda bu yılki festivali nasıl değerlendiriyorsunuz?
E.O: Geçen yıl Avrupa Birliği’nden bir fon almıştık ve bununla birlikte belediyenin imkânlarını kullanmaya çalıştık. İş insanlarından destek aldık. Bu yıl yine aynı şekilde Borçkalı dostlarla bunları konuştuk. Futbolcusundan iş insanına, esnafından kamu personeline kadar herkes katkı sundu. Belediye bütçesine maddi olarak neredeyse hiç dokunmadık. Daha çok yeme-içme, konaklama gibi kalemlerde belediyenin olanaklarını kullandık. Bu süreci aslında dayanışmayla yürüttük ve böyle olması daha da güzel oldu. Bazen tiyatro festivali yerine belediyenin yapabileceği şeylere dair geri dönüşler de alıyoruz. Ama suya, havaya nasıl ihtiyacımız varsa sanata da ihtiyacımız var. Hepsini aynı anda yapabiliriz.
Y.Y: Geçen yılki festival uluslararası bir festivaldi. Beş farklı ülkeden performansçılar gelmişti, bunun yanında uluslararası bir tiyatro okulu olan The Commedia School’dan on tane performansçı ve okulun öğrencileri Borçka’ya geldi. Avrupa Birliği fonunun desteğiyle de Borçka’dan lise son sınıf öğrencileri o okula gözlemci olarak gittiler bu proje dâhilinde. Bu aslında kültürlerarası bir karşılaşmaydı. Festivalin bu ilçeye katkısı olduğu kadar, buradaki dinamiğin, burada oluşan kültürün başka insanlarla karşılaşması da çok önemliydi bizim için. Benzer bir durum Türkiye’den gelen ekipler için de geçerli. Türkiye’nin her yerinden gelen topluluklar buradaki enerjiyi, buradaki dinamiği gördüklerinde kendileri için de çok pozitif etkileşimler elde ediyorlar.
FIRAT AYGÜN: Festival seyircilerinin önemli bir kısmını çocuklar oluşturuyor. Geçen sene hayatında tiyatroya hiç gitmemiş yüzlerce çocuk tiyatroyu tanıma fırsatı buldu. Eğer sanata çocuk yaşta ulaşabilirseniz bu toplumsal bir dönüşüme vesile olabilir. Sanatla büyüyen çocuklar hayatı daha farklı kavrar ve yaşar. Bizim için en önemli noktalardan birisi de bu.
Y.G: Geçen yıl hangi ülkelerden performansçılar gelmişti?
Y.Y: İtalya’dan clown performansçı, İspanya’dan kukla gösterisi, Almanya’dan bir performansçı, İngiltere ve İskoçya’dan ortak bir dans gösterisi (Bu gösteri pazar yerinde yapıldı.). Filistin’den bir performansçı geldi ve şu an Kadın Kooperatifi olan yerde hikâye anlatıcılığı performansı sergiledi. Önceki festivalde belediyenin önü, sokaklar kullanıldı. Daha çok sokaklara taşmış bir festivaldi. Hibenin de yardımıyla böyle bir repertuar oluşturabilmiştik.
YAŞAM: Festival Borçka halkı tarafından nasıl karşılanıyor? Geçen yıldan bu yana nasıl geri dönüşler aldınız?
E.O: Borçka’nın lider bir kimliğe ihtiyacı var aslında. Borçka insanı sosyalleşmeye, böyle etkinliklere katılım göstermeye çok açık. Borçka’ya tiyatro festivali çok fazla şey kazandırdı. Çok güzel dönüşler aldık. Borçka’nın daha muhafazakâr kesiminden bazı vatandaşlarımız Borçka’da böyle bir etkinliğin olabileceğini düşünemediklerinden bahsettiler. Festival zamanlarında farklı ilçelerden bile Borçka’ya insanlar geldi, bu bizim için çok kıymetli. Bunun yanında farklı kentlere gittiğimizde de geri dönüşler alıyorum. Geçen sene Bodrum’a gittiğimde tanıştığım bir esnaf Borçka Belediyesi’ni ve yaptığı etkinlikleri bildiğini, takip ettiğini söylemişti. Böyle bir geri dönüş alacağımı hiç düşünmemiştim. Bu anlamda Borçka, Artvin genelinde kültür sanatın merkezi haline geldi. Bu yalnızca benim isteğimle değil Yasin, Fırat, Osman’ın ve ekibimizde çalışan herkesin katkılarıyla gerçekleşti.
F.A: İki örnek vermek istiyorum birincisi geçen sene oldu. Bir okulda sahnelenen bir çocuk oyunu sonunda çocuklara bir soru sordum. Seyir yeri tıka basa doluydu. Çocuklar çok mutlulardı. İlk defa tiyatro izleyen kaç kişi var dediğimde üç yüz kişilik salonun neredeyse tamamı el kaldırdı. Bu olay verilen bunca emeğin doğru olduğunun bir örneği. Diğeri bu senenin açılış oyunu sonrasında (BGST’nin Son Çağrı oyunu) yapılan söyleşide bir seyirci “Ben tiyatroya son bir şans verdim. Bundan önce gittim çok sıkıldım, bu oyuna arkadaşlarımın isteğiyle geldim ama iyi ki gelmişim çünkü bana tiyatroyu sevdirdiniz. Bundan sonra tiyatro oyunlarına gideceğim” dedi. Bizim tanık olduğumuz festivalin misyonu için önemli örneklerdi.
YAŞAM: Benim gözlemlediğim kadarıyla karşılaştığım herkes sanatın Borçka’daki varlığına sahip çıkıyor. “Yaşamak için tiyatro” sloganıyla bu festivali gerçekleştiriyorsunuz. Borçka halkının tiyatroyla kurduğu ilişkinin sürmesinin hem buraya hem de gelen oyun ekiplerine çok büyük katkı sağladığını düşünüyorum. Bu festivalin devamını ve gelenekselleşmesini istiyor musunuz? Buna yönelik planlar var mı?
E.O: Kesinlikle, en büyük hayalim bu. Halkın ne zaman tiyatro festivali olacağını sormasını çok istiyorum. İkincisini yapmamız bu anlamda çok umut verici, bu talep yavaş yavaş oluşacak. Biz neticede seçimle gelip seçimle insanlarız. Siyasete devam etmeyi planlıyorum, bir dönem daha belediye başkanlığı yaparsam böyle bir festivali gerçekleştirmeyi çok isterim. Ama bir yol kazasına uğrarsak bu sefer de sivil hayatta buna devam etmek için elimizden geleni yaparız. Gelecek dönem eğer yine başkan olarak devam edersem yalnızca tiyatro festivali değil, kültür sanata dair başka etkinleri de gerçekleştirmek istiyoruz. Borçka’da bir iz bırakmak benim için çok önemli.
YAŞAM: İki yıldır Borçka’daki tiyatro festivalinin küratörlüğünü üstleniyorsunuz. Festival seçkileri hazırlanırken bildiğim kadarıyla ekonomik koşullar, seyirci beğenileri gibi birçok etken var. Bunlar sizi nasıl etkiledi? Burada oyun seçimlerini nasıl gerçekleştirdiğinden söz edebilir misin?
Y.Y: Oyun seçiminde buradaki seyircinin ilgi alanları ve hassasiyetleri bizim için önemli bir yola çıkış noktasıydı. Bölgesel hassasiyetleri dikkate alan ama olabildiğince farklı içerik ve biçimde oyunlar üzerinde durmak seçim süreci için önemliydi. Ekonomik bariyerleri de göz etmek gerekiyordu. Kalabalık kadrolu ya da dekoru çok fazla olan bir oyunu getirmemiz şu koşullarda çok mümkün olamadı. Burada birçok parametreyi birlikte düşünmek gerekiyordu.
YAŞAM: Festivale katılım oranı benim gözlemlediğim kadarıyla çok yüksek. Aynı zamanda tiyatroya karşı çok açık ve katılım isteği yüksek bir yaklaşım var. Siz buradaki seyirci katılımını nasıl değerlendirirsiniz?
Y.Y: Buradaki seyircilerin tiyatroyla karşılaşma imkânları oldukça kısıtlı. Bu durum hem bazı imkânları hem de bazı sınırları ortaya çıkarıyor. Tiyatronun kendi dinamiklerine dair olan bir oyun izleme refleksi, verilen tepkiyle oyunun bozulup bozulmayacağı gibi soruların seyircilerin akıllarında olduğunu görüyoruz. Bir yandan da otokontrolsüz, samimi bir reaksiyonla karşılaşıyoruz.
F.A: Borçka küçük bir yer olduğu için oyununu izlediği sanatçıyı, seyirciler şehrin sokaklarında görüp oyuna, sanata dair sohbetler ediyorlar. Bu paylaşımlar tiyatronun şehre getirdiği enerjiyi ve ilgiyi daha da dinamik tutuyor. Bu da yaşayan ve hayata dair bir karşılaşma yaratıyor tiyatroyla insanlar arasında.
Y.G: Ben kişisel olarak oradaki doğal reaksiyonun çağdaş tiyatroda talep edilen bir şey olduğunu düşünüyorum. Artık kalıplaşmış seyirci tepkisini kırmaya, alışık olmadığı bir düzleme çekmeye çalışan denemelerle de karşılaşıyoruz. O yüzden buradaki reaksiyon oyunlar için çok büyük bir sınav, başka türlü bir karşılaşma aslında. Bir düşünce alanı açıyor çünkü buradaki ham seyirci tepkisi. Ekip olarak ona sizin ne kadar hazırlıklı olduğunuzu görmenizi sağlıyor; oyunla ne yapmayı amaçladığınızı, eğer ilişki kuramadıysanız neden kuramadığınızı düşündürüyor. Her iki taraf için de çok verimli bir süreç bu.
Festival devam ettiği takdirde dâhil etmek istediğiniz, festivali genişletecek başka projeler var mı? Sonraki yıllarda sizin Borçka Tiyatro Festivali ile ilgili nasıl hayalleriniz var?
Y.Y: Biz repertuar oluştururken halkın farklı tiyatro biçimlerinden karşılaşmalar yaşamasını çok önemsiyoruz. Kadın oyunları, kapalı oyunlar, hikâye anlatıcılığı odaklı oyunlar, kukla tiyatrosu, clown gösterisi gibi performanslarla karşılaştılar. Bundan sonra da olursa toplumsal dönüşümü sağlayabilecek hem estetik hem de politik olarak kıymetli karşılaşmalar yaratabilecek ilişkilenmeler kurma isteğimiz var. Organizasyonun içinde yer alan, burada çalışan insanların kurduğu bağ, onların sanatla ilişkisi. Yerelde çalışan ve burada yaşayan insanların etkileşimi. Farklı yaş grupları, engelli vatandaşlar, öz bakım gereksinimi duyan bireylerle nasıl karşılaşmalar yaşayabiliriz bunu düşünüyoruz. Dünyada bebek tiyatrosu konuşuluyor, bu tür olanaklardan bahsedilebilir. Ama ilk yıl gerçekleşen festivalin bir parçası olarak buradaki insanların yurt dışına gitme deneyimi elde etmesi, kültürlerarası karşılaşma alanı yaratmak ekonomik koşullar el verdikçe desteklenmesi gereken bir durum. Dünyadaki festivallerin büyümesi de yaşanılan tesadüflerle ilgili. Bazı karşılaşmalar bir sürü şeyi tetikleyebilir. Dünyanın her yerinden performansçıların geldiği bir alana da dönüşebilir burası. Bizim hayalimiz bu.
Y.G: Festivale katılan ekiplerin hem bölgeye hem de yaptıkları tiyatroya dair sorularla ayrıldıklarını düşünüyorum. Tiyatroyla yılda bir kere, festival dolayısıyla karşılaşan bir seyirciyle yaşadıkları buluşma sayesinde topluluklar da kendi seyirciyle ilişkilenme biçimlerini sorgulayabilirler. Hem böyle bir sorgulama alanının açılmasına ön ayak oluşunuz hem de sorularıma verdiğiniz içten cevaplar için çok teşekkür ederim. Festivalin uzun yıllar sürmesi dileğiyle!
TEB Oyun Dergisi’nde yer alan diğer festival yazılarına ulaşmak için: TEB Oyun Dergisi / Festival
Söyleşilere göz atmak ister misiniz? TEB Oyun Dergisi / Söyleşi