Arzular, Korkular, Var Olma Mücadelesi: Çirkin

Şiva… Hinduizm’in kutsal üçlüsünden biri. Kısaca yok edici olarak bilinir. Kötülüğün yok edicisi olduğu ve iyiliği temsil ettiği düşünüldüğü gibi kötülükle de bağdaştırılabilen bir tanrı, tanrının biçimi/yüzü. Zamanla, kusursuz mutluluğu bulmakla da ilişkilendirilen karmaşık bir tanrıdır.

TheatreIST SHOWCASE 2024 kapsamında 13 Mart günü Hope Alkazar sahnesinde Çirkin isimli oyunu izledim. Oyun hem kreatif hem de teknik açıdan çok kalabalık bir oluşuma sahip. Sahnede sadece iki oyuncunun olduğu oyunun ekibi yaklaşık elli kişiden oluşuyor. Firuze Engin tarafından yazılmış, Güray Dinçol tarafından yönetilmiş. Nihal Yalçın ve Onur Berk Arslanoğlu’nun rol aldığı Çirkin oyununda ekibinin tamamını alanında kendini kanıtlamış profesyoneller oluşturmakta. 

Çirkin, Şiva ve Tavuk’un hikâyesidir. Metin, anlatı üzerine kurulmuştur. Seyirci olarak sahneye adımımızı attığımız anda zaten sahnede figürler yerlerini almış ve anlatıya başlamak için rollerinin içinde bizlerin yerleşmemizi beklemekteydiler. Bu bekleme sürecindeki durumları da  hikâyelerinin bir parçasıydı. Nihal Yalçın ve Onur Berk Arslanoğlu’nun Şiva ve Tavuk’u canlandırdığı sahnelemenin hikâyesi insanlığın varoluşundan beri çok iyi bildiğimiz bir yapıya dayanır. Bir çeşit masaldır. Masalın başka bir yüzüdür. Sansürsüz bir yerden yeni bir bakış açısıyla olan biteni öğreniriz. Oyunda meta kurmacadan söz edebiliriz. Hâlihazırda bir kurmaca içinde olan oyun figürleri sahnelemenin içerisinde bilinçli bir şekilde bizlere kendi hikâyelerini anlatmaktadırlar. Oyun içinde oyun vardır. 

Çirkin
Çirkin oyunundan bir kare. Fotoğraf: Salih Üstündağ.

Şiva isimli, doğaüstü güçlerle doğaüstü bir biçimde dünyaya gelen çirkin canlının var olmaya çalışmasının hikâyesidir. Tüm ötelenişlerinin ve bu ötelenişleriyle yarattığı öfkesinin içinde aslında tek isteği dünyanın en güzel kızı olmaktır. Bunun için bir anlaşma yapar. Bu zamana kadar öfkeyle kullandığı doğaüstü güçlerini artık şifa için kullanacaktır. Herkese, her şeye çıkarsız bir yerden şifa olmalıdır. Şifacılığın kibrine kapılmamak için yapması gereken tek şey ölüme saygı duymaktır. Ölümün sesini duyunca iyileştirmenin değil eşlik etmenin şifasına yönelerek canlıyı ölüme uğurlamalıdır. Dünyalar güzeli bir kız olmuş, muhtaçlara şifa veren birine dönüşmüştür söz verdiği gibi. Bu anlaşmayla, yanına anlaşmanın bekçisi olan bir Tavuk verilir. Tavuk, Şiva’nın yoldaşı olur. Anlaşmanın bozulmaması için tek şart gazaptan uzak durmaktır. Şiva anlaşmayı bozup ölümsüzlükle lanetlendiğinde Tavuk da ölümsüzlükten payını alır. Sahneleme, lanetlendikten 1000 yıl sonra, zamanın bir yerinde, bir gün bizlere kendi hayat hikâyesini anlatmak isteyen Şiva’nın girişimiyle başlar ve hikâyenin bitmesi ile sahneleme de biter.

Oyun ekibinden bahsetmişken bu büyük ekibin sahnelemenin tüm öğeleri için özenle çalışmış olduğunu ve tüm sahne öğelerinin çok iyi bir denge ve uyumla bütünleşmiş olduğunu söyleyebiliriz. Oyunun masalsı yapısını dijital görsellik ile bütünleştirmek seyirci için büyülü bir atmosfer oluşturuyor. Böylelikle tiyatroda teknolojik unsurlar arttıkça o büyünün mekanikleştiği yönündeki düşünce bu sahnelemeyle alt üst oluyor. Projeksiyon ve ışıklar, metinle paralel bir şekilde oluşturulan efektler hâlihazırda doğaüstü güçlere sahip olan bu olağanüstü hikâyenin içindeki sihirlermişçesine bir hava katıyor sahnelemeye. Oyun figürlerinin anlatımlarıyla figürler tarafından sihir yapılıyor ve tezahürler oluşuyor sanki. Yine de bu dijital görsellik bir şeyleri dayatmıyor seyirciye. Daha çok modlar, hisler, duygular, atmosfer oluşturacak şekilde seyirciyi kendi deneyimini özelleştirmesi için çevreliyor. Ses tasarımı ile ışık tasarımı-dijital görsellik  paralel ilerliyor.

Çirkin oyunu
Çirkin oyunundan bir kare. Fotoğraf: Salih Üstündağ.

Seçilen sahnenin yapısına uygun olarak temel bir sahne dekoru tercih edilmiş. Ortada bir küçük, arkada biraz daha büyük bir kaya parçasıyla Şiva ve Tavuk’un yaşadıkları alan gözler önüne serilmiş. Hikâye anlatımı sırasında oyun figürlerinin seçmiş oldukları aksesuarlar da seyir zevkini artırıyor. Bu kadar teknolojik öğenin içinde konfetimsi kağıt parçaları gibi çok basit aksesuarlar kullanılması mekanikleşme tehlikesinin önüne geçiyor. 

Sahnelemenin en başarılı unsurlarından olan oyunculuklar hakkında kusur bulmak pek mümkün değil. Gerçekçilikten uzak, göstermeci, clownesk bir şekilde çalışılarak ortaya çıkartılmış olan oyun figürleri metnin gerektirdiği asıl gerçekçiliği kusursuz bir şekilde yerine getirmiş. Tavuk figürünün gerektirdiği hayvan-bedeni üzerine olan yoğunlaşması, Şiva’nın güzel-çirkin-iyi-kötü hallerindeki geçişleriyle oluşan değişimler oyuncuların bir saniye bile  rolden çıkmamasıyla tertemiz ve çok net bir şekilde sağlanmış. Hem Nihal Yalçın hem de Onur Berk Aslanoğlu bir hayli zor olan bu figürleri çok büyük bir çalışmayla son derece profesyonel bir biçimde kotarmışlar. Yönetmen Güray Dinçol’un  fiziksel tiyatro alanındaki oyunculuk araştırmaları ve çalışmaları, oyunculuk rejisinde oyuncuların yetenekleri ve azimleri gösterimi çok profesyonel bir sonuca ulaştırmış. 

Çirkin, insanın ta kendisinin hikâyesi. Kötüyü de iyiyi de, Habil’i de Kabil’i de, yini de yangı da, beyazı da siyahı da içinde barındıran; kısaca tüm zıtlıklarıyla var olan insanın hikâyesi. Yaralarımızın, yaralandığımız yerlerin hikâyesi. Zıtlıklarımızı oluşturan, bizi ikilemlerde hatta bazen grilerle kaplı alanda bırakan şey ise arzularımız değil mi? Arzularımız ve korkularımız paralel değil mi? Bir şeyi ne kadar istiyorsak o şeyin zıttından o kadar korkuyoruz. Arzularımızın yoğunluğu kimliğimizi şekillendiriyor. Zaten arzularımızı da yaralarımızdan yaratıyoruz. Tekrar yaralanmaktan o kadar korkuyoruz ki iyileşmeyi ve güvende olmayı arzuluyoruz. Ne kadar istiyoruz ve uğruna neler yapabiliriz? Peki, tüm isteklerimizin temelinde ne var? Kabul edilmek değil mi? Sevilmek, saygı görmek, değer görmek kabul edilmenin bir veçhesi. Asla dediğimiz şeyleri, o mükemmel etik değerlerimizi arzumuz uğruna kaç saniyede feda ederiz? Tavuk figürü bir dolmalık biber için on saniye zor dayanıyor. Şiva, güzel olmak için her şeyi yapıyor. Güzelliğin sevilmeye yetmediğini anlayınca öfkesiyle yine her şeyi dağıtıyor. Tavuğuna güveniyor ama tavuğu ona ihanet ediyor. Sevmek, sevilmek, güven, kabul edilmek, aşk, kıskançlık, intikam, ihanet, arzular, korkular, ölüm… Bu oyunda hepsini klişeden uzak ama bir o kadar da basit ve tanıdık bir yerden hem izleyip hem deneyimleyebilirsiniz.

“Sakın utanma o yaradan!

Bakarsın lazım olur,

Kanat çıkarırsın oradan.” 

Oyundaki bu replik insanlığın en büyük dersi. Mitolojideki Chiron karakterinin hikâyesi gibi… Acılarımızın bir sonucu olarak ulaştığımız bilgelik o kanatların ta kendisi. Yaşam-ölüm döngüsü içerisinde kısa veya uzun yolculuğumuzda yaralarımızı görüp, kabul edip, kanatlarımızın çıkmasına izin vermek tekamülümüzün başarısını gösterecek diyebiliriz.

Çirkin, ülkemizdeki ilk yerli “immersive” tiyatro üretimi olma iddiasını son derece başarılı bir şekilde yerine getirmiş diyebiliriz. Tüm unsurlarıyla seyirciyi seyirci olmaktan çıkarıp sahnelemenin çoğu noktasında ufak ufak interaktif bir biçimde de parçası haline getiren, sarmalayan; sahne-seyirci ayrımındaki çizgiyi şeffaflaştıran bir oyun. Grotesk, clownesk, absürt öğelerin genelde seyircinin özdeşlik kurma halini yıkıp, yabancılaştırdığına alışık olsak da bu projede tüm öğelerin bir aradalığı ile seyirci sahnelemenin içerisinde özdeşlik kurabiliyor ve o sihirli dünyanın masalsı gerçekliğine kendini kaptırıyor.


TEB Oyun’da yer alan diğer eleştiri yazılarına ulaşmak için: TEB Oyun / Eleştiri

Yazar Hakkında / Kumru Yaren Cengiz

Lütfen birkaç kelime yazıp Enter'a basın

TEB Oyun sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin