Dokunmanın Dayanılmaz Hafifliği/Ağırlığı

1985 yılında bedenimi eğitmem gerektiğine karar verip, o dönem Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Maslak’ta bulunan ve ısınma sorunu olan bir spor salonunda, Türkiye’de yıllar önce neredeyse ilk “modern dans” tekniği derslerini başlatmış olan koreograf hocamı bulduğumda çok sevinmiştim. Onunla ve orada tanıştığım bazı katılımcılarla yıllar sürecek bedensel bir serüvene başlayacağımı tahmin edemezdim. İki sene o soğuk salonda çok yoğun bir teknik çalışmayla geçti. Modern dans disiplini içindeki farklı teknikleri öğrenmeye nispeten geç başlamış bir bedeni (üniversiteye gidiyordum ama 17 yaşındaydım) eğitmek kolay değildi, sırasında Graham tekniği çalışırken, hareketi doğru şekilde yapmadığımızda – çoğunlukla yerde yaptığımız çalışmalarda- kafamıza bir şaplak yiyebilirdik. Bu çok doğaldı. Bedensel çalışmanın doğasında o zamanlar böyle bir “sınırsızlık” vardı. O şaplaklar bize hem hareketi doğru yapmadığımızı anlatır ve düzeltme imkanı verirdi hem de çalışmaya daha dikkatli bir şekilde devam etmemizi sağlardı. Hafızamdaki bu örneği size, “bakın biz neler çektik, dayak bile yedik” demek için yazmadım. O derslerde hiçbir zaman dayak yediğimizi düşünmedik zaten.

Dönemsel olarak bedenimizle kurduğumuz ilişkinin değişebildiğini, dönüştüğünü ama illa ki farklı dönemlere has algının istenmeyen/ kötü/ negatif bir deneyim yarattığı anlamına gelmediğini paylaşarak yazıya başlamak daha doğru geldiği için yazdım bu deneyimimi. Dans alanı özellikle eğitim esnasında bedenin sınırlarının aşılmaya çalışıldığı, kişinin kendi bedeniyle neredeyse mazoşist ilişki kurduğu alanlardan biri. Belki günümüzde gelişen anotomik ve somatik çalışmaların etkisiyle bu eğilim çok daha yumuşak ve daha az can acıtarak tezahür ediyor olabilir -bale disiplinini çerçevenin dışında tutuyorum yine de-.

Ben kendi kişisel deneyimime döneyim. Yaklaşık 30 yıldır hareket tiyatrosu ve performans bağlamında bedenle uğraşan, 20 senedir de eğitim tarafında emek harcayan biri olarak bedenin sınırlarının ve olası sınır ihlallerinin oldukça karmaşık bir yapısı olduğunu düşünüyorum. Ancak bazı temel prensipler olmalı.

Benim için bu prensiplerin en temelinde yatan, zeminde bu anlaşma olduktan sonra türlü biçimler ve niteliklerde üzerine eklenecek diğer prensipleri konuşabileceğimiz bir bağlam olduğunu söyleyebilirim. En temelde yatan ise her zaman karşımdaki kişinin, ister genç ister orta yaşlı veya daha yaşlı olsun, kendi bedensel farkındalığını arttırmak için nasıl çalışabileceğim konusunda o kişiyle mutabakat içinde olma durumudur. Bu mutabakat nasıl sağlanabilir? Kanımca, her kişiyle, o kişinin bedeniyle kurduğu ilişkiye dayanan, ayrı bir düzen, bilgi paylaşımı, kurallar ya da genel yaklaşımları birlikte saptamak üzerinden sağlanıyor. Kesinlikle rasyonel bir anlaşma değil, her zaman sözel bir iletişime dayanmayabiliyor. Ancak sözlü olmasa da iki tarafın alışverişinde mistik ya da gizemli olmayan, çalışma biçiminin genel hatlarıyla paylaşıldığı bir uygulamanın bilinç düzeyinde kabul görmesi çok önemli. Ben bir eğitimci olarak araştırmanın neyi amaçladığını bilir ve katılımcıya uygulama içinde ona yardımcı olacak yönelimler verebilirim, bu yönelimlerin hepsini başlangıçta katılımcıyla paylaşmam gerekmez ama çalışma biçimimi, süreçte dokunmam gerekiyorsa bunun önden bilgisini vermem ve katılımcının kendi araştırmasını sakince yürütebileceği bir ortamı hazırlamam gerekir.

Eğitimci sıfatıyla orada olan kişinin deneyiminin, karşısındaki bedenle kurduğu empati veya mesafelenme üzerinden ilerleyebildiğini biliyorum. Elbette eğitimci olan kişinin kendine has öznel yaklaşımları olabilir. Onunla çalışanların da eğitimcinin bu öznel özelliklerini çok iyi anlamaları ve kendileri için bir mutabakata varmaları gerekir diye düşünüyorum. Bu belki en ideal olan durum. Her zaman gerçekleşmeyebilir, katılımcı çok genç ve deneyimsiz ise kendi bedeniyle kurduğu ilişkide de deneyim eksikliğinden kaynaklı farkındalık eksikliği olabilir. Bu ne demek? Katılımcı kendi bedeninin sınırlarını ve bu sınırların ihlal edilip edilmediğini anlayamayabilir. İşte o noktada eğitimcinin sorumluluğu devreye giriyor benim için.

Hem eğitimci açısından hem de katılımcı açısından bedensel çalışmanın gelişebilmesi, yeni açılımlar olması, daha önce olmayan farklı algılama ve eyleme biçimlerinin gelişebilmesi için çalışmanın güvenli alanı nasıl yaratılacak? Güvenli alan, son dönemde çok duyduğumuz bir kavram olarak karşımıza çıkıyor ancak tarihsel olarak baktığımızda belki de uzun süreli sanatsal iş üretmiş birçok topluluğun çalışma biçimi bu güvenli alanı kurabilmelerine bağlı olarak gelişmiş olabilir (elbette sonrasında uzun süreli bir tahakküm ve psikolojik şiddet, bastırma gibi deneyimler ortaya saçılmamışsa, bknz: Jan Fabre).

Benim eğitimcilik serüvenimde en önemli ilke bahsettiğim kişiye özel mutabakat ve bu bağlamda yaratılan güvenli alanın varlığıdır. Eğer bu sağlanabilmişse, o zaman araştırmanın derinleşmesi, tene ve tine nüfuz etmesi, dolayısıyla katılımcıyı dönüştürmesi kaçınılmazdır. Mutabakat olmadan yapılan çalışmalar bana biraz fırtınalı denizlere açılmak gibi geliyor. Şansınız yaver giderse fırtınadan yara ve hasar almadan kurtulabilirsiniz ya da tekneniz batabilir. Bu risk iki taraf için de geçerli ki yakın zamanlarda ülkemizde zuhur eden, ya da zaten hep olan ama ancak şimdi görünür olabilen, birçok örnekle sınandığımızı düşünüyorum.

Bedensel pratikler üzerine bu şekilde kısaca yazarak, bu alanın oldukça karmaşık ve çok katmanlı yapısını kavramak elbette mümkün değil ancak bu yazıyı bir tür giriş ve sesli düşünme çabası olarak algılamanızı dilerim. Birlikte daha çok konuşarak, soru sorarak, deneyim paylaşarak geliştirebileceğimiz öğrenme ve araştırma alanlarını derinleştirmenin bir sınırı olacağını sanmıyorum. Birbirimize içtenlikle dokunabileceğimiz, (hem fiziksel hem de metaforik anlamda) daha güzel günlerimiz olsun.


TEB Oyun Dergisi’nin 43. sayısını indirmek için buraya tıklayabilirsiniz.


Bu yazıyı yer işaretlerinize eklemek ister misiniz?

Yazar Hakkında / Zeynep Günsür Yüceil

Yorum yap

Lütfen birkaç kelime yazıp Enter'a basın

TEB Oyun sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin