Hoş Geldin Gomidas
Ani bir karar verip gittiğim Kosova’da izlediğim oyunların hemen hepsinde savaşın, yıkımın, şiddetli bir toplumsal değişimin farklı yüzlerini izleyip durdum sahnede. Bunca yıkımın doğal sonucu olan göçmenlik meselesine de Kosova’yı merkezine alıp, giderek genişleyen bir daireden bakan oyunlar izledim. Bütün göçmenleri dışlanmışlıkta birleştiren, doğu batı ayrımını ironik, grotesk, post kolonyal perspektiflerden ele alan bu oyunları izlerken hesaplaşmanın tedavi edici etkisini düşünmeye başladım. Üzerinden çok da zaman geçmeden, yaralar taze, tanıklar hayattayken yapılan sorgulamanın çok isabetli olduğunu düşünüyordum, üstelik oyunların karanlık havası, ufuneti üzerime üzerime gelmişken bile.
Take a little walk to the edge of town /And go across the tracks
(Kasabadan çıkıp yürü biraz/ Yol boyunca öylesine)
Kosova’daki son günümde dönüş yolculuğuna kendimi hazırlarken, İstanbul’da göreceğim bir oyunun metnini okumaya başladım. Metin daha ilk sayfasından itibaren kendini okutan, hem sürükleyici hem de tartımı ve diliyle edebiyat zevki veren bir metindi. Ancak içeriğin aynı zevke yoldaşlık ettiğini söylemek zordu. Kütahya’da 1 başlayıp Paris’te son bulan bir yaşamın içinden geçen onca şarkıya, buluşa, arayışa, çalışmaya yaslanan bu ömrü, sırtına yüklenmiş bir ağırlık gibi taşıyan Gomidas adlı bir aydının hikayesiydi okuduğum. Sogomon Gevorki Sogomonyan ismiyle doğup Gomidas Vartabed olarak ölen bu rahip günümüzde Ermeni müziğinin en önemli isimlerinden biri ve etnomüzikolog olarak biliniyor. Dünya ölçeğinde tanınmasına vesile olacak çalışmalar yapan Ermeni araştırmacıların çalışmalarına bir katkı da Ahmet Sami Özbudak tarafından yazılıp yönetilen bu oyun.
Where the viaduct looms /Like a bird of doom /As it shifts and cracks / Where secrets lie in the border fires /In the humming wires Orda kıvrımlı bir viyadük vardır/ Duruşu kıyamet kuşuna benzer/ Kımıldarken kırılır da/ Sırlarını açık eder yerde/ Uğuldayan kablolardaki sınır ateşlerinde
Otobiyografik bir anlatının sahnede nasıl ete kemiğe bürüneceğini merak ettiğim kadar Gomidas’ın peşinden gittiği hayali koyunu, ağaçlara isim verme anını ve Gomidas’ın müziğini de merak ederek gittim Surp Vortvots Vorodman Kilisesine. Şimdilerde dini işlevinin yanı sıra kültür merkezi olarak da kullanılan kiliseden başka bir yerde oynansaydı oyunun bu güçlü etkiyi yaratamayacağına emin oldum. Gomidas Vartabed’in hayatı boyunca hem evi olan hem kovulduğu kiliselerden bir kiliseydi.
Comes a tall handsome man /In a dusty black coat with / A red right hand
Uzun boylu yakışıklı bir adam/ tozlu siyah paltosuyla/ Ve kırmızıya kesmiş sağ eliyle gelir
Yüksek tavanlı, geniş bir salonun orta yerine kurulmuş bir platformun üzerine dökülmüş toprak ve hepsinin ortasında içinden minik bir ağacın yeşerdiği cam tabutun üstünde ve etrafında Gomidas’ın hikayesini anlatan Fehmi Karaarslan söyleyince, ağaç olduğumuzu bildik, sesimizi çıkarmadan, duyulmayacak nefesler alarak izledik bu acı dolu hayatın hikayesini. Şansın yüzüne pek az güldüğü bu yetim çocuğun doğduğu topraklardan gönderilmesini; yeni gittiği yere tam alışamadan tekrar yollara düşürülmesini; her kurduğu korodan hüzünle ayrılmasını; derlediği türküleri kaybettiği andaki çırpınışını izlerken onları tekrar toplama iradesi göstermesine sevindik, sık sık koronun sesini duyduk. Gomidas’ın zihnine girdik, dışarıda ne olursa olsun içerideki ev duygusunda ısındık, bu iniş çıkışta onu ayakta tutan şeyi bilmem kaçıncı elden de olsa işittik.

He’ll reach deep into the hole / Heal your shrinking soul
O derin çukura doğru ilerleyip / Kurumuş ruhuna ilaç olacak
Ölümü hep ensesinde hissetmiş Gomidas’ın toprakla ve toprak olmakla kurduğu ilişki de gözümüzün önündeydi. Tabuttan kalesinden neredeyse hiç ayrılmadı, sürekli toprağa dokundu, sevdiği her insanın ölümünde onları elinde hissetti. Ortadan ikiye bölünmüş akordeonun hayal kırıklığında, sadece sapları kalmış çantanın sözünü yerine getirememesinde cisimleşti zaman zaman hayal kırıklığı. Kaybettiklerine teselli olsun diye söylenen sözleri hatırlattı bize. Kütüphanecinin “Acıların anlatıldığı yere acı bir daha uğramaz” sözünü okurken Kosova’yla ilgili bir aydınlanma yaşamıştım. Oyunu izlerken acılarımızı anlatmadığımız, anlatanlara kulak vermediğimiz için aynı acıları tekrar tekrar yaşadığımızı düşündüm. Ayrıca, ölüm kalanları büyütmeliydi ki dünya yaşanası bir yer olsundu; biz kalanlarla ne yapıyorduk sahi? 1915’te Çankırı’ya gönderildiği sürgünden kendisini çekip alacakların içinde yer almış olan Halide Edip’in “Sesinin duyulduğu yer deniz kıyısı olur” cümlesiyle tanıştık daha sonra. Benzer bir sözü Eçmiyadzin’i evi gibi benimsemesine sebep olan Gatoğigos IV. Kevork da Gomidas’ın sesini duyduğunda söylemişti; “Yaşlı adamın duyduğu, salonun duvarlarında çınlayan ses çok berrak ve zarifti. Sanki küçük şarkıcı tek kelimesini anlamadığı Ermenice kelimeleri içinden nurlandırıyodu… ses IV. Kevork’u duygulandırıp gözyaşlarına boğdu; gözyaşları yüzünden beyaz sakalına aktı.. ve cübbesinin kıvrımlarında kayboldu.” 2 Dostlarının birer birer gitmesi onların seslerini duymasına engel değildi Gomidas’ın, tıpkı o kilisede oturduğumuz andan itibaren hissettiğimiz nefesler gibiydi. Hepimizi davet ettiği hastane odasında yıllarca susmasının acısını çıkarır gibi konuştu Gomidas. O konuşmaya ara verdiğinde de bestelerine ses veren genç koro konuştu; gür, tok ve çok duygulu bir koroydu bu. Karanlık bir perdenin ardında, tıpkı Piyer’in koyunu gibiydi, görünmüyordu ama vardı. Yönetmen sayesinde biz seyirciler de o koyunu gördük, gördüğümüzü bildik, bu konuda da konuşmadık. Tek kelimeyle özetlemem gerekse spiritüel bir performans derdim ben Gomidas için. Altı aylıkken kaybettiği annesinin ardından kendisine bakan babaannesini sürekli “beni soran oldu mu” cümlesiyle rahatsız ettiği aktarılan 3 Gomidas’ı soran ve arayan Yolcu Tiyatro sadece onun hayatını hatırlatmakla kalmayıp bize bugünümüzü de sordurmayı başarıyor. Bendeki macerası Priştine’de başlayan oyunu okuduğum kafede, iki kez üst üste çalan şarkının önce müziği metnin tartımıyla bütünleşti, sonra da sözleri kelime kelime kulağıma dökülmeye başladı. Okurken belki siz de dinlemek istersiniz. 4
Referanslar
(1) Yıllar sonra Gomidas’ın doğduğu kente giden iki kadının tanıklıkları için bkz http://www.agos.com.tr/tr/yazi/23090/kutahyada-adim-adim-gomidas-vartabedin-izinde alıntılama tarihi 20 Kasım 2021
(2) Deliliğin Arkeolojisi Gomidas; Bir Ermeni İkonunun Portresi, Rita Soulhıan Kuyumjiyan, Bir Zamanlar Yayıncılık, s.35
(3) A.g.e, s.27
(4) * https://www.youtube.com/watch?v=RrxePKps87k

Gülin Dede’nin tiyatro oyunlarından yola çıkarak yaptığı çizimlere Instagram üzerinden ulaşmak için: @ciziklitiyatro
Bu eleştiri TEB Oyun Dergisi’nin 42. sayısında yer almıştır. Sayının tamamını indirmek için tıklayınız.
Bu yazıyı yer işaretlerinize eklemek ister misiniz?