Melih Cevdet Anday: Oyunları Bugün De Gündemde
Melih Cevdet Anday’ı 28 Kasım 2002’de yitirmiştik. Ölümünün 20. Yılında onu sevgiyle, saygıyla anıyoruz.
Yazma sanatının bütün türlerinde ürün vermiş olan, büyük ozan Melih Cevdet Anday’ın tiyatro yapıtları ‘gerçekçi’ biçemle başlayıp, ‘modernist’ denebilecek bir süreçten geçtikten sonra ‘postmodernizm’e yaklaşan bir çizgide sürmüştür.
1940’lı yılların iki ürünü olan Yılanlar ve Kıskançlar’dan ilki toplumsal taşlama, ikincisi de ‘evcil fars’ niteliği taşıyan, ‘gerçekçi’ yaklaşımla yazılmış oyunlardır.
1960’lı yıllarda art arda sahnelenen İçerdekiler ve Mikado’nun Çöpleri ise bireyin öznel bakışını, dışa vurulmuş iç monologlarla dile getiren, ‘modernist’ bir tutumla biçimlendirilmiş, ‘iletişim’ olgusuna odaklı oyunlardır. Bu iki başyapıtta, mercek altına alınan ‘birey’in ‘toplum’la olan bağlantıları da açık seçik belirlenmektedir.
1970’li yılların başında gündeme gelen ve Anday’ın ‘soyut oyunlar’ı olarak bilinen Yarın Başka Koruda, Dikkat Köpek Var, Ölüler Konuşmak İsterler ve Müfettişler ise gerçekçi anlatımın özellikleriyle ‘uyumsuz tiyatro’nun ‘grotesk’ boyutlarını aynı anda kucakladığı için ‘postmodern’ anlayış doğrultusunda değerlendirilebilir. Bu yapıtlarda bireyin, bir yandan ‘yaşam’ gerçeklerini belirleyen ‘toplum’ içinde devinirken, öte yandan da ‘evrensel’ gerçek olan ‘ölüm’le olan kaçınılmaz bağlantısı gösterilmektedir.
1980’li yılların ürünü olan son yapıt Ölümsüzler ise ünlü Romalı önder Jül Sezar’ın ‘tarih’ ve ‘coğrafya’ ötesi bir ortamda, ‘ölümsüzlük’ kavramının içini ‘kara alay’ yoluyla boşaltan bir ‘postmodern fantezi’ özelliği taşır. İki bin yıl önce Roma’daki ölümünden sonra tarihçiler tarafından ölümsüzleştirilen ve 20. yüzyılda Paris’te yaşamakta olan Jül Sezar’ın ‘ölümsüzlük’ deneyimi oyunda acı bir şakaya dönüştürülmüştür.
Biçem farklılıklarına karşın, Anday’ın oyunları yalnızca Anday’a özgü bir tiyatro söyleminin ürünleridir. Dış aksiyona dayanmayan Anday tiyatrosunda yalnızca ‘dramatik durum’, ‘oyun kişileri’ ve ‘diyalog’ vardır. Anday, bize tanıdık gelen kişi ve durumlardan yola çıkarak, olayların gelişimine yönelik bir beklenti içine girmemizi sağlar; ancak, bu bir tuzaktır. Çünkü yazarın amacı bizde oluşturduğu beklentileri karşılamak değil, bizi oyunda kotardığı ‘tartışma’nın içine çekmektir.
‘Tartışma’, ‘uzam’ ve ‘zaman’ olguları Anday’a özgü kullanımıyla yapılandırılır. Oyunları hepsi, oyun kişileri için dramatik bir ‘eşik’ niteliği taşıyan ‘geçici’ ‘ara uzam’larda ve kişiyi, eşiğinde sıkışıp kaldığı ara uzamda hesaplaşmaya yönelten ‘ara zaman’larda yer almaktadır. Oyunların kriz noktalarında ‘diyalog’un ‘sorgulama’ya dönüştüğü, ‘gerçekler’in ‘aldanışlar’ın önüne geçtiği görülür.
İnsanın toplum ve/ya da evren karşısındaki açmazlarını iç içe dile getirmede çarpıcı bir teatral güç barındıran Anday oyunları, içerik/biçim açısından tiyatromuzun gündeminde yer almayı sürdürmektedir. Bu dev yazarın tiyatro söyleminin Türkçe aracılığıyla gerçekleştirilmiş olması sahnelerimiz için büyük şanstır.
Bu yazı TEB Oyun Dergisi’nin 44. sayısında yer almıştır.
Bu yazıyı yer işaretlerinize eklemek ister misiniz?