Obolossuz Gömülmek ya da Lethe’yi Arzulamak

“Antik Yunan’da insanlar; Hades ırmağının kayıkçısı Kharon’un, ruhları Hades’e götürmek için bir obolos( Yunan para birimi) istediğine inanır. Bu nedenle Antik Yunan’da ölenlerin ağzına obolos sıkıştırılır ve bu şekilde uğurlanır. Ölüler, Hades’in egemenlik kurduğu yeraltı ülkesine gider ve orada beş nehir; Akheron (acı nehri), Pryphlegeton (ateş nehri), Kokytos (gözyaşları nehri), Lethe (unutma nehri), Styks (kin nehri) akar. Ölülerin ruhları yargılandıktan sonra cezalarına göre bu nehirlerden birinde ruhunu arındırır.” (Derman Bayladı, Tanrıların Öyküsü, Say Yayınları, 2012, s.63)

(Kharon kayığında oturmaktadır. Uzun ve sonsuz bir nehrin başında ölü beklemektedir. Bir ölü gelir, Kharon hızlıca ölünün ağzındaki obolosu alır, onu boş bir kayığa bindirir. Kayık hareketlendiği sırada Kharon’un hemen arkasında Ksetios belirir.)

KSETİOS- (Alaycı, mırıldanarak)

Zeus’tan bilmeyin bu yoksulluğu

        Yoksulluk varsa, faninin zehridir,

        Bir eliyle Zeus’un şimşeğini gösterir,

        Boşta kalan eli, düşküne indirir.

KHARON- Ölümlü! Hades’in derinliklerindesin. Geldin artık buraya, süslü sözler söylemen gerekmez.

KSETİOS- (Umursamadan) Demek bitti. Demek fanilik çilesi bitti!

KHARON- Bitti, Hades’tesin artık. Hadi, obolosunu ver, yolun çok uzun. Hangi azabı çekeceğine karar versin yüce Hades.

KSETİOS- Obolosum yok benim.

KHARON- Ne demek yok? Obolossuz ölü gelmez buraya.

KSETİOS- Doğru duydun, obolosum yok benim. 

KHARON- Hiç sevenin yok muydu yeryüzünde? Bunca zamandır bir tane ruhu karşılamadım obolossuz. Demek çok acı çektirdin etrafına, çok can acıttın. Sevdiğini hatta sevmediğini bile gömmez kimse emanetsiz.

KSETİOS- (Güler.) Keşke. Keşke kötülük bilseydim, kötülüğü eyleyebilseydim. Ceplerim dolu olurdu, bir fani acır da obolosu kondururdu ağzıma. Ama öyle olmadı.

KHARON- Çıkmaza soktun beni. Ne yapacağım şimdi seninle? 

KSETİOS- Eğer seçme şansım varsa, Lethe’ye gönder beni.

KHARON- (Şaşkın.) Lethe mi? 

KSETİOS- Evet, altı azap nehrinden biriyse payıma düşen, ben Lethe’ye gitmek için ne istersen veririm. 

KHARON- Hiçbir ölümlü istemez böylesini. Ölüm şaşkınlığına gark olur ruhlar, bilirim. Ama böyle konuşmaz hiç kimse. Yüce Hades’i bekleyeceğiz, başka çare kalmadı. 

KSETİOS- Yalvarırım, bunun kararını sen veriyorsan eğer yüce kayıkçı Kharon, söyle Hades’e, bu ölümlü Lethe’ye gitmeli ve oradan hiç çıkmamalı de. 

KHARON- Lethe’ye gitmek kolay mı sanıyorsun?

KSETİOS- Tanrılara karşı gelmiş de. Bir tane sunağa gitmemiş de. Dünyadaki hiçbir anısını hatırlamamalı bu ruh, iyi kötü ne varsa. Öylesine azapta kalmalı de. Yalvarırım sana.

KHARON- Senin ruhun sağduyudan uzak şimdi. Sus da bekle burada. Kararı yüce Hades verecek. (Şaşkın.) Dünyadaki tüm anılarını unutacağın bir azap nehrini arzulamak, öyle mi?

KSETİOS- Evet, evet. Tüm ruhumla evet. Kurtar yeter ki bu bilgiyi, bu beni benden.

KHARON- İnsan canını alana, haneleri yakana hatta çocuğunun canına kıyana bile rastladım ben burada. Bir tanesi de Lethe’ye gitmek istemedi. 

KSETİOS- İyi ya, ben istiyorum.

KHARON- Ne yaşadın sen yeryüzünde? 

KSETİOS- Yaşamadım. Bundan işte. 

KHARON- Açık konuş. Uzun süre bekleyeceğiz burada. Yeryüzünde savaş var, yüce Hades uzunca bir süre uğramaz buraya. 

KSETİOS- Yaşamadım Kharon. Her şey bu işte. Bunu bilmek beni delirtiyor. En nihayetinde de aklımı kaçırdım. Sanma ki komutan Aias gibi tanrılar bana ceza verdi de yitirdim bu aklı, tam tersi, bile bile yitirdim. 

KHARON- (Güler.) Tanrılar istemese yitirmezdin aklını.

KSETİOS- Tanrılar istemedi. Tanrılar isteseydi, her şey yolunda giderken yitirirdim aklımı. Ben gördüm. Ben gördüğüm ve görmemi anladığım için…Anlamak da değil, bir bilgi ki yüce Athena hasıl etmedi böylesini. Tanrılar böyle cezalandırmaz fanileri.

KHARON- Her şeyi baştan anlat, yüce Hades’e anlatacağım. Lethe’ye gitmeyi bu kadar arzuluyorsan, ben söyleyeceğim her şeyi. Ama bana kuru sözlerle Lethe’yi arzuladığını söyleme. 

KSETİOS- Kharon, yıllar boyunca çalıştım yüce Atina için. Elimden ne geliyorsa yaptım. Çok küçüktüm, kuşluk vakti kalkar üzüm bahçelerine gider, toprağı eker biçerdim. Annem, babam böyle öğretmişti çünkü. Hayatımızın çoğu tanrılara tapınmakla geçerdi. Tapınaklar için upuzun yollar yürürdük. Ailem eğitim görmem için çok yalvardı tanrılara. Nitekim duaları, yakarışları kabul de oldu. Lir çaldım, retorik öğrendim ve dahası. Şenliklerde koro başı bile oldum. Hemen ardından iyi bir oyuncu olduğuma kanaat getirildi, oyuncu oldum.

KHARON- Şu söylediklerin bile Lethe’den kaçınman…

KSETİOS- (Kharon’un sözünü keser.) İşte ömrümün tam o kısmında can verebilseydim eğer, hem obolosum olacaktı hem de az önce yolladığın ruh gibi gidecektim Hades’in mahkemesine. 

KHARON- Peki ya sonra ne oldu?

letheyi arzulamak

KSETİOS- Aslında sonrasında olmadı. Her şey aşama aşama geldi gözümün önüne. Görüntüler, sözler birbiri yanına gelince, her şey katlanılmaz oldu. Oyunculuk yapmaya başladım. İlk önce şenliklerde sonrasında büyük ozanların sözlerine eşlik ettim. Öyle ki yan devletlerden, komşu ülkelerden kutlamaya gelirlerdi beni. Sahneye çıktığımda alkış kopardı. Bazen kendi sözlerimi işitmek isterdim, öylece oynardım oyunları. Kızdığım bir yasa varsa, yasa koyucuyu uyarırdım, tanrılardan sanmasın kendini diye. Öyle ki sözüm büyü olurdu sanki. Suratları beş karış olsa da dinlerdi beni yasa yapıcılar. Ardımda koskoca halk vardı sanki. Sadece bu da değil, bir tüccar başka bir tüccarın kantarına hile karıştırdığını görür, gelir bizlere anlatırdı. Akşama kantarı hassas olmayanları öyle bir tiye alırdık ki sahibi gizliden sözünü işitir, derhal düzeltirdi terazisini. Kimsenin gönlü kırılmaz, düzen diye bildiğimizi de sakınmaz öyle devam ederdik her şeye. Ama sonra her şey değişti. Savaşlar başladı. Komutanlar birçok genci aldı götürdü İda Dağı’nın ardına. Savaş devam ettikçe başka şey konuşamaz olduk. Bir önceki günümüzü özlemekten bitap düşmeye başladık. Ne hassas kantarın ehemmiyeti ne de kibrin akıbetini anlatabildik. “Sadece yüce Atina’yı anlatacaksınız, sadece!” deyip gittiler. Neşe ve coşku içinde gittiğimiz oyunlar, kurtuluş şiirleri okuduğumuz dev bir savaş meydanına dönüştü. Ardından savaş bitti Kharon. Savaş bitti dediklerini bile anlayamadım. Ozanların yeni şiirler yazmasını bekledim, hep bekledim. Ama savaştan sonra tiranlar bastı Atina’nın her yanını. Bu sefer de her yeni gelen tiranı övmek düştü sahneye. Büyük ozanlar ikaz ediliyor, yazdıkları inceleniyor, beğenilmeyen yazılar hemen bertaraf ediliyordu, biri işitmesin diye. (Kharon şaşkın şaşkın bakar. Anlamlandıramaz.) Bunlardan yeraltının haberi yok öyle mi? Hiç mi sormadınız acısından ölen birine, ne için bu durumdasın diye? 

KHARON- Ölüler burada konuşmak istemez. Hades’in mahkemesine gider yalnızca. 

KSETİOS- Öyle ya Kharon. Ben konuşuyorum işte. Aklımı kaçırdım dediğim de bu zaten. Bunca sessizlikte, ürpertmedi mi seni bu söylediklerim? Bu ürperti sardı işte tüm usumu, düşüncemi. Atina böyle şimdilerde. Daha da fenası hatta. Tiranlar etrafımızı çepeçevre sardı. Ne özgürce sözümüzü söyleyebildik ne de söyleyene kulak verebildik. Her akşam tiranlığın yüceliğini anlatmaya başladık. Bir yazar çok güzel bir şiir verdi, oynadık, ertesi gün oynadığımız değişti.  Komşulukla ilgili güzel bir gösterimiz olacak diye haber salıp hazırlandık, kuşluk vakti hemen bir uyarı gelirdi. “Tiranımız bugün yan devletle münakaşa etti, komşuluğu yerin!” Ağzımdan çıkan sözlerin nereye gittiğini, ne anlattığını bile bilmiyordum. Herhangi bir yerde yansımama baktığımda, elimi ben mi kaldırıyorum, yoksa bunu da mı onlar istiyor? ayırt edemiyordum. Ruhumda kocaman bir zindan vardı ve ben her gün parmaklıkları daha da sık hale getiriyor, çıkabileceğim yerlere büyük taşlar koyuyordum sanki. Her şeyden korkmaya başlamıştım. Yıllarca önünden geçtiğim nehirden bile. Sahi bir gün onun geçmesini bile bekledim. İnsan bildiği nehrin geçip gitmesini bekler mi? Bekledim. Tam o sırada bir çocuk gördüm babasıyla. Nehrin içine atlıyor, gülüyor, eğleniyordu. Babası ona kızdığında şöyle dedi; “Ben nehirde eğlenmeyi seviyorum, bu yüzden nehirde istediğim gibi oynayacağım”. İşte o anda dünya başıma yıkıldı Kharon. Ben bir kere bile bunu söylemedim. Söyleyemedim. Böyle oynamayı sevmiyorum diyemedim. Her gün yeni bir korku zerk edildi içime, nasıl olduysa kabul ettim. Sevmediğim bir tiranın bile sevdiğim özelliklerini bulmaya çalıştım. Ama yalnız sahnede değil. Evimde, üzüm bağımda, sokakta, yatağımda. Ben zaten yoktum ki Kharon. Ben de başlangıçta o çocuk gibi değil miydim? Sonra ne değişti? Ne ürküttü beni? Olur bulduğum şeyler, söküp atmak istediğim bir usa dönüştü şimdi. Sonra geldim buraya işte Kharon. Öyle bir çırpıda. Obolossuz, törensiz, hazırlıksız. Bil ki dünyada yaptığım hiçbir şey bana ait değildi, o yüzden sana yalvarırım, korkuyla yaptığım her şeyin utancından arındır beni. Azap değil, ödül olur yalnızca.

KHARON- Lethe’ye gittiğinde yeryüzünde ne değişecek? Korku oyununu tasarlayanlar, çağlar boyunca hüküm mü sürecek? Sana Lethe’yi arzulatanlar, sonsuz varlığını mı kanıtlayacak?

KSETİOS- Bitmek bilmeyen bir döngü var orada yalnızca.

KHARON- Sahi, öyle mi sanıyorsun? Kantarın topuzunu düzelten bir sözse, yeryüzü tekdüze bir döngüden ibaret mi sanıyorsun? 

KSETİOS- Gördüğümdü bu. (Şaşkın, bitkin.) Ya da görmeyi öğrendiğim…

KHARON- (Sessizce kayığını hazırlar. Küreğini Ksetios’a uzatır.) İster ozanın karanlığı yırtacak mecaline, ister lirin coşkulu ve susturulamayan sesine, ister bir ressamın acılarına ahenk ol. Korkunun yarattığı acıyı bilmek, işitmek ve söylemek, unutmaktan evladır her zaman. Şunu bil, Lethe’ye gitmesi gerekenler, sana Lethe’yi arzulatanlardır. İlham perilerinin yanına git doğruca, Muse’lere. Birçok ruha dokunun birlikte, korkunun gölgesi sarınca yeryüzünü, yırtın beraberce karanlığı. Kendini gösterecektir aydınlık böylece. İstediğin yere kendin sür kayığını…

(Ksetios düşünceli ve şaşkın ağır ağır kayığa biner, küreğini çekmeye başlar, Kharon ardından bakar.)

Sahne kararır.


Bu yazı TEB Oyun Dergisi’nin 2023 Bahar / Yaz (47/48) “Nasıl?” konulu özel sayısında yer almıştır.

Yazar Hakkında / Feyza Özgen Şeker

Lütfen birkaç kelime yazıp Enter'a basın

TEB Oyun sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et