
Örgütlenmelere Sorduk
Tiyatro Kooperatifi
1-Kuruluş amacınıza baktığımızda, önceliğinizin kooperatifleşme olduğu görülüyor. Sosyal kooperatif nedir? Kooperatifleşerek çalışmanın özel tiyatrolara sağlayacağını düşündüğünüz artıları açıklayabilir misiniz?
Tiyatro Kooperatifi olarak özel tiyatroların sanatsal üretimini zenginleştirirken ekonomik, sosyal ve hukuki açıdan güçlenmesi ve sürdürülebilir hâle gelmesi için çalışıyoruz. Özel tiyatroların yaşadığı sorunların büyük ölçüde ekonomik temelli olduğu gerçeğinden hareketle, bu sorunların çözümü için kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, akademi ve özel sektör ile iş birliği yapabileceğimiz doğru yapılanmayı, sosyal kooperatifçilik modelinde bulduk. Bu yapılanmayla ortaklarımız için ekonomik ve sosyal fayda yaratmak üzere projeler üretme, farklı ölçeklerdeki tiyatrolarla bir güç birliği ve dayanışma zemini oluşturma imkânımız oluyor.
2-Önceliğinizi kooperatifleşmeye vererek çıktığınız yolculuğun hemen başında pandemi süreci ile karşılaştınız. Çalışmalarınızın yapısı üzerinde bu sürecin nasıl bir etkisi oldu? Önceliklerinizi değiştirdi mi ya da bunların daha hızlı hayata geçirilmesi şeklinde bir itici güç mü oluşturdu?
Özel tiyatrolar, mevzuat uyarınca tacir statüsündeki işletmeler. Kamusal bir faaliyet yürütmelerine rağmen vergi vb. maddi yükümlülükleri, herhangi bir ticari işletmeden farksız. Bu durum, yıllardır pek çok özel tiyatronun sürdürülebilirliğini tehlikeye atıyordu. Pandemi, bu sorunların görünür kılınmasına ve şiddetlenmesine yol açtı. Vardığımız noktada bu alanda köklü değişiklikler yapılması, özel tiyatroların ayakta kalabilmesi için hayati önem taşır hâle geldi. Bu sebeple, biz de mevzuat değişikliği için yürüttüğümüz savunuculuk çalışmalarına hız ve öncelik verdik.
Ek olarak, pandemi, örgütlenmenin, bir arada hareket etmenin ve dayanışmanın önemini gözler önüne serdi. Tiyatro Kooperatifi olarak bu süreçte hızla büyüdük, ortağımız olan tiyatroların sayısı yaklaşık iki katına çıktı. Temsil gücümüz arttıkça, çalışmalarımız ivme kazandı.
3-Türkiye’nin farklı bölgelerinde Tiyatro Kooperatifleri kurulması konusunda öncülük ettiniz ve bu konuda sonuçlar alındı. Bu durum büyük şehirler dışında var olan tiyatroları bilme, iletişme ve birlikte üretme olanaklarının önünü açma yolunda önemli bir adım. Aynı zamanda pandemi sürecinin farklı bölgelerdeki etkilerini de genişliği ve derinliği ile görmeye, anlamaya, değerlendirmeye zemin oluşturuyor. Bu genişlik üzerinden değerlendirdiğinizde pandemi boyunca ve aslında koşulların çok da değişmediğini düşünürsek şu an özel tiyatroların içinde bulunduğu durum nedir?
Yola çıkarken hayallerimiz arasında bir Türkiye Tiyatro Kooperatifleri Birliği kurulması da vardı. Pandemi sürecinin başında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile gerçekleştirdiğimiz toplantı, Türkiye çapındaki özel tiyatrolarla bir iletişim ağı oluşturmamıza vesile oldu. Türkiye’deki tiyatrolara kooperatif yapısının ve kooperatif birliğinin neden en iyi çözüm olduğunu düşündüğümüzü anlattık. Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation’ın destek vermesiyle özel tiyatroların kooperatifleşme süreci hızlandı. Bugün, Türkiye’nin farklı bölgelerinde tiyatro alanında faaliyet gösteren, toplamda 119 özel tiyatroyu temsil etme gücüne sahip 7 sosyal kooperatif bulunuyor; Kooperatif Birliği Girişimi altında ortak çalışmalar yürütüyoruz. Bölgesel kooperatifleşme modeli, her bölgenin kendine özgü sorunlarına ve ihtiyaçlarına yönelik çalışabilmesine olanak tanıyor. Birlik yapısıyla ise ortak sorunlarımıza odaklanabiliyor, deneyim ve fikir alışverişi yapabiliyoruz. Birbirimizden öğrenme süreci ve ortak akılla ilerleme imkânı çok değerli.
Bugünkü genel durumu değerlendirdiğimizde, özel tiyatroların pandemi döneminin yarattığı hasarı telafi edebilmek için çalıştıkları bu zorlu dönemde karşılaştığımız ekonomik krizin alanımızdaki ayakta kalma mücadelesini ve sorunları derinleştirdiğini görüyoruz.
4-Çalışma raporlarınızdan kazanımlar üzerine çabalarınızı ve elde ettiğiniz sonuçları okuduğumuzda, pandemi süreci dışında, özel tiyatroların özellikle de statüsü konusunda ivedilikle çözülmesi gereken sorunları olduğu görülüyor. Pandemi süreci öncesi ve sonrasında özel tiyatroların varoluş koşullarına dair bir karşılaştırma yapabilir misiniz?
Önceki sorularda da aktardığımız üzere, özel tiyatrolar aslında yıllardır ayakta kalma mücadelesi veriyor; çalışma koşullarının ve ihtiyaçlarının gözetildiği farklı bir yasal statüye ihtiyaç duyuyor. Pandemi sürecinin getirdiği kapanmalar, kısıtlamalar ve ekonomik koşullar, bu sorunları hayati seviyeye taşıdı, özel tiyatroları daha kırılgan hale getirdi. Yeni önlemler/yöntemler geliştirilmedikçe, bu dönemin ve kayıplarımızın etkilerini yıllarca hissedeceğiz.
5-2019 yılındaki kuruluşunuzdan bu yana ulusal ve uluslararası; hukuk, eğitim, paydaşları bir araya getirme gibi alanlarda yoğun bir çalışma içerisindesiniz. Aldığınız yol, alacaklarınız için güç veriyor mu? Kurulurken planladıklarınızın gerçekleşme potansiyeli konusunda neler düşünüyorsunuz?
Çalışmalarımızı güçlendirmek, daha geniş kitlelere, farklı kesimlere yayabilmek amacıyla ulusal ve uluslararası kültür kurumları, kamu kurumları, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, akademi ve benzeri yapılarla iş birlikleri geliştirmeyi çok önemsiyoruz. Örnek vermek gerekirse, üyesi olduğumuz IETM (Uluslararası Çağdaş Gösteri Sanatları Ağı), İstanbul Bilgi Üniversitesi gibi kurumlarla, akademik danışmanlarımızın da desteğiyle kapasite geliştirme odaklı projeler gerçekleştirdik; hukuk tarafında ise gönüllü avukatlarımızla yürüttüğümüz çalışmalar savunuculuk faaliyetlerimizin zeminini hazırladı. Tüm taleplerimizi geliştirmeyi takip etmeyi sürdürüyoruz.
2019’da 32 özel tiyatronun ortaklığıyla İstanbul’da resmî kuruluşumuzu gerçekleştirmiştik; bugün yola 69 ortağımızla ve Türkiye çapında 119 özel tiyatronun temsil edildiği bir örgütlenmeyle güçlenerek devam ediyoruz.
6-Son süreçte İBB’nin Bütçe Senin programı doğrultusunda yaşananlar, geldiği nokta ve beklentileriniz konusunda bilgi verebilir misiniz?
Görünürlük, özel tiyatroların önemli ihtiyaçlarından biri. Seyirciye ulaşmak için aktif tanıtım/pazarlama çalışmaları gerekiyor; ancak yalnızca bilet gelirleriyle ayakta durmaya çalışan özel tiyatroların bu faaliyetlere ayırabileceği kaynaklar haliyle çok kısıtlı. İBB’nin Bütçe Senin programı için önerdiğimiz “İstanbul Tiyatrolarının Görünürlüğü Projesi” ile kamusal bir faaliyet yürüten İstanbul’daki tüm özel tiyatroların tanıtım ve pazarlama ihtiyacının kamu kaynaklarıyla karşılanmasını amaçladık. Proje, ön elemeyi geçti ve İstanbulluların oylarıyla İBB 2023 bütçesine girmeye hak kazandı. Bu proje sayesinde İBB’ye bağlı dijital kanallar ve kamusal alanlarda İstanbul tiyatrolarının tanıtımlarıyla daha sık karşılaşacağız; özel tiyatroların çeşitliliğine dair farkındalık artacak. İBB’nin yürüteceği proje kapsamında talebimiz, İstanbul’daki tüm tiyatrolara adil ve eşit imkân tanınması. Süreci takip etmeye ve önerilerimizi sunmaya devam edeceğiz.
Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi
- Oluşumunuzun adı fikir vermekle beraber kuruluş amacınızı açabilir misiniz? Tiyatronun ölmek üzere olduğu düşüncesiyle mi bu ismi aldınız? Bu düşünceyi yaratan neydi ve tiyatronun yaşaması için nelere ihtiyaç var? Çatınız altında aynı düşüncede birleşmiş kaç tiyatro yer alıyor?
Tiyatromuz Yaşasın kampanyasının ilk tohumlarını Nisan 2020 yılında imza metnini elden ele yayarak attık. 10 gün içinde Türkiye’nin hemen hemen her ilinden 2.000 tiyatro emekçisine doğrudan ulaştık. Dileyen herkes bu kampanyanın bir parçası olabilsin diye sanal imza sistemi kurduk ve Nisan 2020’de imzalar kamuoyuna açıldı. Süreç yoğun, yorucu, bir o kadar da keyifliydi. Her telefon konuşmasının sonunda hep birlikte olabildiğimizi bir kez daha görebilmek gücümüze güç katıyordu. Bir yandan nasıl hayatta kalacağımızı düşünüyor bir yandan çoğaldıkça çoğalıyorduk. Kadıköy Tiyatroları Platformu olarak birçok projemiz oldu ama bu seferki başkaydı. İsteklerimizi 7 maddede özetledik: üzerine uzun sohbetler yapabileceğimiz bizlerin varlığını koruyabilecek, devamında kaygısızca üretebilmemiz için gerekli 7 özetlenmiş maddeden bahsediyoruz. 10 Mayıs 2020 Pazar günü ilk ulusal toplantımızı yaptık. 16 ilden 83 tiyatro katıldı. Haftasına yeni bir toplantı yapıldı ve 13 temsilciden oluşan geçici yürütücü kurulun oluşturulmasına karar verildi. 3 büyük şehir ve 4 bölgenin tiyatroları oylama yaparak 13 temsilcisini belirledi. 427 tiyatroyduk 33.000 imzacının içinde. İmzalar devam etti ve 27 Mayıs 2020 Çarşamba günü iletilmesi gereken tüm makamlara hem maille hem postayla taleplerimizi ilettik. Süreç devam ettikçe ihtiyaç listemiz uzadı. Bakanlıkla yapılan görüşmelerden tatmin edici sonuçlar alamıyorduk. Kampanyanın tetikleyicisi biraz da buydu. İnisiyatif olmadan toplantı yapılamaz dedik ve hiç istenmediğimiz masada yerimizi zorla aldık. Neden istenmediğimizi her toplantıda bir kez daha anladık. Meslektaşlarımız şahsi çıkarlarını gündeme getirmekten köklü çözümleri konuşmamışlardı. Masanın çirkin ördek yavrusu bizdik. Her önerimiz, her talebimiz bir grup ya da bir tiyatro için değil tüm tiyatrolar içindi. “Tiyatro sadece İstanbul’da yapılmıyor, 81 il için mücadele etmemiz gerekiyor” diyorduk ve hep böyle dedik. İnisiyatif üyelik sistemi olan bir yapı değil. Dolayısıyla şu tiyatrolar bizimle bu tiyatrolar bizden değil gibi bir düşüncemiz hiç olmadı. İnisiyatife girmek ya da çıkmak diye bir şey bence bu nedenle yok. Sivil örgüt modelimizi herhangi bir resmi kuruma dönüştürmedik ve dönüştürmeyi düşünmüyoruz. Üye olmak isteyenler için bir sürü çatı örgüt var.
2-Kurulduğunuz sırada düzeltilmesi gereğini düşündüğünüz konular pandemi sürecinin devreye girmesiyle nasıl bir boyut kazandı?
Vergi muafiyeti, sigortalar, yerel yönetimlerden destekler, giderlerin karşılanması gibi temel konularımız vardı. Bunlar hemen hemen her toplantıda gündeme geldi. Bizler de bürokrasiyi ne yazık ki yeni öğreniyoruz. Taleplerimizi kime nasıl iletmemiz gerektiğini de. Bu dönemde tahminimizden çok yol ve yöntem denedik. Sonuç kayıt dışı olmamıza çıkıyor. Oyuncular, yönetmenler, ışıkçılar, tasarımcılar, dramaturglar, yazarlar, sahneler, atölyeler herkes ve her yer kayıt dışı. Çok az sahnenin ruhsatı, çok az emekçinin sigortası var. Dolayısıyla elimizde rakamlar yok. Bürokrasi rakam istiyor. Ortalama sayılarla hak talebi çok güç. Ya beyan esasıyla yol yürünecek -ki bu imkânsız gibi görünüyor- ya da tanımlar yapılacak. 2 yıl oldu ne yazık ki. Birtakım maddi destekler alabildik bakanlıktan. Kimisine fazlasıyla yetti kimisi kirasını bile ödeyemedi. Çünkü çok farklı modelde sahne ve tiyatro topluluğu var. Çok sayıda sahne ve topluluk için faydalı olduysak da herkesin hayatını kolaylaştıramadık,
3-Pandemi sürecinde bünyeniz içindeki tiyatroların yaşadıklarına dair gözlemleriniz nelerdir? Bu süreçte yaşanan sorunlara dair ne gibi çalışmalarınız oldu?
İnisiyatifin 81 il, 7 bölgeyi temsil etmesi hepimize yeni ufuklar açtı. Ben de her ildeki tiyatroyu tanımıyordum. Hatta tiyatro olduğunu bilmediğim onca şehirle karşılaştım. Hepimizin farklı sorunları vardı. Ama tek ortak noktamız hepimizin sorunları olmasıydı. Yerel yönetimler her ilde aynı duyarsızlıkta. İlinde 1 tane tiyatro olan belediye onun için neler yapabilir değil mi? Yıl içinde köhne kültür merkezini bile okullardan daha yüksek kiraya veriyor tiyatroya ve örneğin bir parti toplantı yapacaksa, oyundan birkaç saat önce de olsa iptal edebiliyor bileti satılmış oyunu. Ülkenin her yerinden tiyatro, müzik, dans, resim, heykel, edebiyat göstermelik satın almalarla destekleniyormuş izlenimi yaratılıyor. Okumayan, izlemeyen, dinlemeyen yöneticiler olduğu sürece bunun değişmesi çok zor. Ama değişim de yerelde başlar. İnisiyatifin pandemi sürecinde tiyatrolara en büyük katkısı ve desteği sanıyorum toplantı çıktılarını olduğu gibi aktarmak oldu. Her ne kadar bunu yaptığımız için masanın bileşenleri tarafından hakarete varan saldırılara maruz kaldıysak da bu ilkemizden ödün vermeden devam ettik. Kimilerinin hoşuna gitmedi, kimileri daha fazlasını istedi, kimileri ille de “en önemli benim” dedi, kimileri “ben yoksam diğerleri de olmasın” dedi. Neler duyduk, neler yaşadık ama ilk günden beri tüm yürütme kurulu üyelerimizle görüşmelerimizin tamamında ortak çıkarlarımız üzerinden mücadele verdik. Mesleki Yeterlilik Kurumu’yla defalarca toplantılar yaptık ve nihayetinde meslek tanımlarımızı yapabilmek için sözleşmemizi imzaladık. Ekim ayında çalıştaylar yapılacak ve eksik kalan tüm standartlar ve yeterlilikler meslektaşlarımız tarafından tanımlanacak.
4-Özel tiyatroların pandemi öncesi ve sonrasında içinde bulundukları koşullara dair bir karşılaştırma yapabilir misiniz?
Genelleme yapmak oldukça zor olur. İlçeden ilçeye, bölgeden bölgeye oldukça değişik sonuçlar elde edilebilir. Bu bağlamda tiyatroların hiç olmadıkları kadar görünür olmuş olmaları çok önemli. Bakanla doğrudan düzenli toplantı yapabiliyor olmaları da çok önemli. Yakın tarihimizde bu imkânlar neredeyse yoktu. Sanırım pandemi öncesinden gelen sorunlarımız pandemiyle canımızı öyle acıttı ki sesimiz ilk defa bu kadar yüksek ve birlikte çıktı. Ekonomik destekler çok kere yapıldı ama tiyatronun giderlerine göre kimisinin ihtiyaçlarını tam karşıladı, kimisine fazla bile geldi ama yukarıda belirttiğim gibi kimi sahnenin kirasına bile yetmedi. Repertuvarlar değişti, seyirci değişti, ezberler bozuldu elbette. Kapanan sahneler ve dağılan ekipler olduğu gibi yeni mekânlar yeni ekipler de kuruldu. Pandemi tamamen bittiğinde belki bunu değerlendirmek doğru olur. Şu an bir kargaşa içindeyiz hep birlikte.
5– Kültür Bakanlığı’yla yapılan görüşmelerde alınan somut sonuçlar oldu mu ve bu sonuçlar özellikle pandemi sonrası yaşanan sorunların hafiflemesi ya da çözümünde bir katkı sağladı mı? Özel tiyatrolara yardım konusunu da acaba aynı düzlemde derinleştirebilir miyiz? Bu yardımlar pandemi ile birlikte daha kapsayıcı bir hal aldı mı? Sürecin yarattığı zorluklar göz önüne alınarak içeriğinde bir genişleme oldu mu?
Kültür Bakanıyla yaptığımız düzenli toplantılar oldukça zor geçti. Tüm tiyatroların hak ettikleri desteklere ulaşabilmesi için ne kadar mücadele etsek de günün sonunda Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün hazırlamış olduğu Özel Tiyatrolar Veri Tabanı sistemi sadece evrakla kimlerin tiyatro olduğuna karar veriyordu. Evrak listesiyse vergi levhası, ticaret odası kaydı, sigortalı personel girişi gibi maddelerden oluşuyor. Dolayısıyla tiyatro olmayan birçok şirket tiyatrolara özel faaliyet kodunu şirketlerine eklettikleri takdirde bu sisteme kabul ediliyorlar. Sayı bir anda arttı. Ödemelerin eşit yapılmasına karar verildi. Böylece tiyatro yapmayan ya da paravan şirketler ya da animasyon ekipleri bu desteklerden yararlanır oldu. Bu konuyla ilgili mücadelemiz devam etse de sonuç alınacak gibi görünmüyor. Sistemin tamamen değişmesi gerekiyor. Pandemi süresince dijital arşiv adı altında oyunların videoları satın alındı Bakanlık tarafından, oyun metinleri okundu ve yine satın alındı. Devlet Tiyatroları sahneleri özel tiyatrolara oldukça küçük rakamlarla kiralandı; bence en işe yarayan proje bu oldu. Yine Bakanlık tarafından oyunlar satın alınıp devlet tiyatrolarında seyirciyle ücretsiz buluştu. Sürekli satın alınma diyorum değil mi? Çünkü bizler her seferinde Bakanlığa fatura kestik ve borcu yoktur yazısı aldık. İnanın hakikaten tiyatro yapan tiyatrolar için bu koşullar oldukça zorlayıcıydı. Çünkü bu vergilendirme biçiminde her tiyatronun borcu mutlaka olur. Başından beri vergilerden muaf olmak istedik. Bir türlü çözüm bulunamadı. Böylece önüne gelen bu destekleri kullanmış oldu. Yalnızca bildiğimiz ekipler yani gişe açan, düzenli oyun oynayan tiyatrolar alabilseydi dağıtılan rakamlar kıymetli olabilirdi. Bunların dışında her yıl verilen özel tiyatrolar desteğindeyse daha büyük adaletsizlikler yaşandı. Yine adını bilmediğiniz sözde tiyatrolar bu destekten yararlandı. Tespit edilen paravan ve tiyatro olmayan şirketler komisyonda bulunan biri tiyatroyla ilgili olmayan diğeriyse hükümete yakınlığıyla bilinen jüri üyeleri tarafından kollandı, listeye kabul edildi. Sahneler için verilmesi planlanan ek destek bütçesi diğer bütçeye dahil edildi ve sahneler desteklenmedi. Kısacası bu dönemde geçtiğimiz yıllara oranla bütçeler arttı fakat şirket sayıları da artınca doğru yerlere ulaşmadı. Çok az sayıda tiyatro hak ettiği desteği aldı. Ayrıca 5 tiyatro sansüre uğradı. Eğer sahte olduğu bildirilen şirketler listeden çıkabilseydi bugün gururla hatta belki başka ülkelere kıyasla oldukça rahat atlatılmış bir pandemiden söz edebilirdik.
Desteklerden yüzümüz fazla gülmedi ama bu zaman içinde eksikliklerimizi ve neler yapmamız gerektiğini öğrenmiş olduk. Öncelikler bizlerin ve sahnelerimizin kayıt altına girmesi gerekiyor. Bunun için Mesleki Yeterlilik Kurumu’yla bir sözleşme imzaladık. Çalışmalar başladı. Sahnelerin tanımlarını biz zaten yapmıştık şimdi sıra bunu mevzuata eklemede. Bu noktalarda bakanlık ile diyalogumuz gayet iyi. Kolaylaştırıcılığını üstleniyorlar. Rakamlar ellerinde olduğu zaman sigorta, vergi gibi temel sorunlarımızı çözebileceklerini söylüyorlar. Adım adım tiyatro yasasına yaklaşıyoruz. Kolay değil. İmkânsız hiç değil. Bizler de yeni öğrendik bu yolda nasıl yürüyeceğimizi. Ve bitirene kadar devam edeceğiz.
TİYATRONET
- Kendi tiyatronuzdan yola çıkarak, özel tiyatroların pandemi öncesi, sırası ve sonrasında içinde bulundukları koşullara dair bir karşılaştırma yapabilir misiniz? Pandeminin çözüm üretimine, çözüm odaklılığa artı katkısı oldu mu?
KATS Sahne olarak açıldığımızda repertuvar tiyatrosu olmak için hazırlığımızı yapmıştık. Önce salonumuzu sonra ekibimizi tiyatroseverlerle tanıştırdık. 2015’ten günümüze kadar mücadeleden hiç çekinmedik. Bugün geri dönüp baktığımızda güçlenmiş olduğumuzu ve kondisyonumuzun hep arttığını görüyorum. Her duruma göre bir çare bulmak biz tiyatro sanatçılarının kanında var. Pandemi sürecinde aldığımız kararlar repertuvarımızı eksiltmedi aksine çoğalttı. Bu sezon Patron, Kelebekler Özgürdür, Seyirci, Sana Bir Sır Vereceğim, Operasyon Şeker Ahmet olmak üzere beş oyunumuzla ayda ortalama yirmi gösterim yapma şansı bulduk. Pandeminin bir bakıma iyi şeyler getirdiğini de gördük. Devlet ve Büyük Şehir Belediyeleri bence tiyatro ekipleriyle bu sayede biraz daha sıcak bir bağ kurma fırsatı yakaladılar. Her ne kadar bazı ateşli tartışmalar olsa da bence iletişimin biraz daha yükseldiğini görmek beni mutlu ediyor. 2021-2022 sezonuna biraz ürkek başladık işin açıkçası. Tiyatroseverlerin katılımının ne seviyede olacağını merak ediyorduk. Fakat sezonun başlamasıyla birlikte tiyatroseverler koltuklarını boş bırakmadı ve bu ekonomik olarak sancılı günlere karşın birlikte olmaya devam ettik. Tabii ki diğer tiyatro kumpanyaları için de salonumuzu açarak elimizden geldiğince salon sorununa çare olmaya çalıştık.

2-Dijitalleşen dünya beraberinde dijital mekân düşüncesini de getirdi. Tiyatronet’in oluşumunda bu düşüncenin etkisi ve pandemi sürecinin payı nedir?
Bence geç kalınmış bir alan dijital tiyatro. Pandemi bu konuda tüm dünyaya fırsat verdi. Tiyatro sanatı elbette canlı ve seyircisiyle yüz yüze icra edilir. Fakat nasıl sinema dünyası evrim geçiriyorsa tiyatro sanatı da aynı şekilde evrim geçiriyor. Düşünsenize her sanat dalının bir arada bulunduğu dijital galeriler, sesli kitaplar, şairler, müzik üzerine her şey, dijitalle ilgilenenlere daha çabuk ulaşıyor. Bence dijital tiyatro da bu düzeni hak ediyor.Tiyatronet gibi platformlar, kaçırdığınız bir oyunu ya da geçmişte oynamış bir oyunu size tekrar izleme fırsatı sunuyor, analiz yapabiliyorsunuz. Bir süre sonra arşivlerin daha geliştiğini ve geçmişten duyduğumuz tiyatro insanlarının oyunlarını izleme fırsatınız olduğunu düşünün… Bence kesinlikle heyecan verici
3-Ulaşamayan herkes için tiyatroyu ulaşılabilir kılmayı amaçlayan Tiyatronet, kendi bünyesindeki grupların sanatsal faaliyetine sürdürülebilir bir katkı sağlıyor mu? Oluşumun genişleme potansiyelini nasıl görüyorsunuz? Seyircisine ev olmayı amaçlarken çatısı altındaki grupları da bu duyguda birleştirebilecek mi?
Tiyatronet herkesi kucaklayan bir dijital gösterim merkezidir. Geleneksel tiyatro, kara komedi, drama, çocuk oyunu gibi birçok farklı dalda şu anda 40’ın üzerinde oyun ve 10’nun üzerinde tiyatro kuruluşuyla iş yapmaktadır. Bu sayı elbette daha yükselecek. Şu anda hâlâ sistemin alt yapısını geliştiriyor ve anlaştığımız kurumlarla izleyicimizi genişletiyoruz. Sürdürülebilir katkı olarak, Tiyatronet en temelinde 365 gün dünyanın her yerindeki tiyatro seyircisine ulaşabilmeyi sağlıyor, böylece düzenli gelir imkânını da beraberinde getirmiş oluyor. Tiyatronet Platformu’nda dünyada ilk kez tiyatro oyuncuları telif alacak. Tiyatronet bu konuda öncü olacak ve zaman içinde tiyatro sanatçıları bu bağlamda kendilerini biraz daha güvende hissedecektir. Ayrıca engelli vatandaşlarımız bu sayede daha rahat tiyatro oyunlarını izleyecektir. İleride kendi yaptıkları oyunların da burada sergilenmesiyle sosyal sorumluluk projeleri daha çok destek görecektir. STK’lar için de durum aynıdır. Farkındalık arttırmak çabasıyla yaptıkları oyunlar daha fazla kişiye ulaşacaktır. Amatör gruplar da unutulmamıştır, onların da kendi yaptıkları oyunların daha çok izlenebilir olmalarını sağlayarak yeni proje üretimleri kolaylaşacaktır. Akademisyenler için de hayat kolaylaşacak ve bu arşiv sayesinde daha süratli bir şekilde bilgiye ulaşacaklardır. Halkımız artık sadece turne tiyatrolarına değil, İstanbul’da oynanan bütün eserlere ulaşacaktır. Tiyatronet’in amacı seyirci ile tiyatroların daha çabuk ve daha fazla kaynaşmalarını sağlamaktır. Kim bilir belki de bu sayede Türkiye’de tiyatro üretimi daha da çoğalacaktır. Yayına başladığımız 18 ay içinde gerek yurt içi gerekse yurt dışından aldığımız ödüllerle de çabamızın ne kadar değer gördüğünü gözlemlemiş oluyoruz.
Bir Göz Dershanesi* Girişimi: Türkiye Tiyatro Vakfı
Ortak geçmişin ve yaşam kültürünün ayrılmaz parçası olan tiyatroyu tüm katmanlarıyla belgelemek ve bellek yitimini engellemek için yola çıkan Türk Tiyatro Vakfı 2019 yılı Aralık ayında kuruldu. Ülkemizin kültür çeşitliliği ve zenginliğini güçlü biçimde yansıtan Türkiye Tiyatro mirasını korumak, unutulanları anımsamak, bilinmeyenleri gün yüzüne çıkarmak özünde toplumsal belleği canlı tutmak bu yola çıkışın temelindeki hedefleri oluşturur. Bu hedeflerin belirlenme ihtiyacını ortaya çıkaran ise başta İstanbul gibi köklü tiyatro geçmişi olan bir kentte ve genel olarak ülkemizde tiyatro belleğinin hızla yok olması, çeşitli kültür ve eğitim kuruluşları da içinde olmak üzere, toplumun büyük bir kesiminin tiyatro kültür mirasımıza uzak duruşu, dolayısıyla ona sahip çıkılmaması ve kalıcılığının sağlanamamasının yarattığı kültürel değer yitimidir. Ağırlıklı olarak tiyatrocu, oyuncu ve akademisyenden oluşan Kurucular Kurulunun başkanlığını Esen Çamurdan yürütmektedir.
Vakfın belirlediği amaçları doğrultusunda temel aldığı ana mesele bir Tiyatro müzesi oluşturmak olarak öne çıkmaktadır. Türkiye tiyatrosu arşivini bir arada tutan, zenginleştiren; dünden kalanları gün yüzüne çıkarmak yanı sıra bugünü de kayıt altına alan; Türk tiyatrosuna katkıda bulunmuş Ermeni, Rum ve Yahudi topluluklarının tiyatro kültürünü tüm katmanlarıyla görünür kılan; Geleneksel Türk tiyatrosu alanında kapsamlı araştırma ve yayın yapan; Tiyatromuzun çokkültürlü doğasını yansıtırken heyecan ve ilgi uyandıracak öğrenme deneyimi ve eğitim olanakları sunan; mimari yapısı ve sergileme biçimleriyle çocuk ve engelli ziyaretçilerini gözeten bir “Göz Dershanesi”.
Türkiye Tiyatro Vakfı çalışmalarını “Sözlü Tarih, Arşivleme ve Literatür Veritabanı” olmak üzere üç başlık altında toplayarak yürütmektedir:
– Kuruluş tarihinden bir buçuk yıl kadar önce çalışmalarına başlamış olan vakıf 2018 yılından bu yana tiyatromuza önemli katkılarda bulunmuş kişilerle Türkiye’nin tiyatro belleğini boyutlandıracak sözlü tarih görüşmeleri yapmaktadır. 2020 yılında pandemi nedeniyle ara verilen görüşmeler 2021 yılından itibaren devam ettirilmekte ve yazılı belgelere ek olarak Türkiye tiyatrosu arşivi için bütünleyici nitelikte veriler oluşturulmaktadır.
– Yine 2018 yılından bu yana yapılan arşivleme çalışmalarında, bağış yoluyla ulaşılan tüm malzemelerin tasniflenmesine ve dijitalize edilmesine başlanmıştır. Vakfın elinde dört önemli koleksiyon bulunmaktadır. Çağdaş arşivleme ölçütlerine uygun olarak kurgulanan bir envanter programıyla arşivin kayıt altına alınması sürdürülmektedir.
– 2018 Ekim ayında İÜ Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü son sınıf öğrencileri ile birlikte çeşitli devlet, üniversite ve kurum kitaplıklarının dijital kataloglarıyla sınırlanan bir literatür veri tabanı oluşturulmaya başlanmıştır. Amaç nitelikli bir bibliyografya oluşturabilmek ve araştırma konularıyla ilgisi olabilecek tüm yayınlara kolaylıkla ulaşılabilmesine zemin hazırlamaktır. Şimdiye dek Türkiye Tiyatro Vakfı Literatür Veri Tabanı’nda 3000’e yakın yayının bilgi girişleri tamamlanmıştır ve çalışma sürdürülmektedir.
– Türkiye Tiyatro Vakfı dijital alanda bellek oluşturmanın bir ayağını da youtube kanalı üzerinden şekillendirmektedir. Bu alandaki çalışmaları da üç başlık altında toplanmaktadır:
– Ustalar Ustalarını Anlatıyor
– Tiyatromuzda tarih Konuşmaları
– Tiyatromuzda Toplumsal Cinsiyet Konuşmaları
Vakfın 2022 yılı etkinlikleri arasında;
– Atatürk Kitaplığı’nın Arşiv ve Bellek Seminerleri kapsamında Tiyatroyu Arşivlemek başlıklı bir konuşma,
– Haziran, 2022’de Don Juan Archiv Wien ortaklığı ile düzenlenen Europe and Europeans on the Ottoman / Turkish Stage and the Establishment of Opera in Turkey from the 19th until Mid-20th Century sempozyumu,
– «Atatürk Kitaplığı Molière Konuşmaları» kapsamında İBB Arşivlerinde Molière’den Molyer’esergisine destek,
– Marmara Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi’nin desteği ile TTV kitaplığının uluslararası standartlara göre düzenlenmesi sayılabilir.
– Ayrıca Vakıf yine 2022 yılında Avrupa Birliği tarafından finanse edilen CultureCIVIC Kültür Sanat Destek Programı’ndan destek almaya hak kazanmıştır.
Türkiye Tiyatro Vakfı pandemi koşullarının derinden sarstığı tiyatromuzun ayakta kalma çabalarının belleğe dair çok önemli bir noktasında durmaktadır. Tiyatromuzun bugününde geçirdiği zorlukların da arşivlenmesi toplumsal belleğin canlı tutulması, gelecek kuşaklarda çözüm odaklılığın yaratılması ve tüm kurumlarıyla tiyatroya açık bir toplumsal bilincin oluşturulması adına çok gereklidir. Tüm bunların yapılabilmesi için ise iyi bir Göz Dershanesi’nin eğitimine ihtiyaç duyulmaktadır.
Türkiye Tiyatro Vakfı Başkanı Esen Çamurdan’ın pandemi sürecine dair yönelttiğimiz soru:
Pandemi döneminde henüz yeni kurulan vakfın nasıl sorunlarla karşılaştığını, bunları çözmek için neler yaptığını ya da belki bu yeni dönemde başlayan online iletişimlerin yeni imkanlar yaratıp yaratmadığını öğrenebilir miyiz? Zaten dijital teknolojilerle çalışan, arşiv oluşturan bu kurum pandemide bu teknolojiden farklı biçimde yararlanabildi mi?
Esen Çamurdan: Tüzel kişiliğimizi – bir yıl altı ay bekledikten sonra- Aralık 2019’da kazandık ve hemen ertesi ay küresel salgın başladı; yani bir bakıma birlikte piyasaya çıkmış olduk!… Ne ki çalışmalarımız şimdiki merkezimizde en az bir yıl öncesinden başlamıştı ve sizin de bildiğiniz gibi, genel koordinatör dışında gönüllülerle çalıştığımız için ve işimiz daha çok bilgisayarla olduğundan (envantere kayıt, dijitalize kitaplıkları tarama vb.) evlerden sürdürdük uğraşımızı, tabii olağan ve olağanüstü toplantılarımızı da zoom üzerinden yaptık.
Öte yandan; önemsediğimiz, titizlikle hazırladığımız “Türkiye tiyatrosu tarih konuşmaları”, “Toplumsal cinsiyet”, “çocuk atölyesi” gibi etkinliklerimizi de çevrimiçi gerçekleştirdik ki bu bize ciddi deneyim kazandırdı.
* “İstanbul’dan Ben de Geçtim”, Selim Nüzhet Gerçek, İstanbul, 1997, Kitabevi Yayınları, s:93
Kullanılan tüm bilgiler Türkiye Tiyatro Vakfı (http://www.turkiyetiyatrovakfi.org/) sitesinden alınmıştır.
Bu yazı TEB Oyun Dergisi’nin 44-45. sayısında yer almıştır.
Bu yazıyı yer işaretlerinize eklemek ister misiniz?