Rimini Protokoll Berlinli bir kolektif. Dokümanter tiyatro dilini farklı alanlardan uzmanlar, form anlayışları ve medya olasılıkları ile birleştirerek; gerçek hayattan tanıklıklar üzerine kurulu oyunlar, mekâna müdahaleler, geçici sahneler, eklektik yerleştirmeler ve radyo okumaları üretiyor. Giessen Üniversitesi’nde okurken tanışan Helgard Haug, Stefan Kaegi ve Daniel Wetzel 2002 yılından sonra kişisel ya da ortak üretimlerini Rimini Protokoll adı altında gerçekleştirmiş. Yaptıkları işlerde etkileşim, bilgi aktarımı, haberleşme ve interaktif teknolojinin çeşitli katmanlarını sorguluyorlar. Kariyerleri boyunca Formula One yarışmacıları, evcil hayvanlar ve sahipleri, radyo dalgaları, ergen gençler gibi birçok farklı sosyal grupla, değişkenle ve demografik profille çalışmışlar. Tekinsiz Vadi‘yi ise Stefan Kaegi yönetmiş

Kopya-Orijinal: Kopyanın orijinalin yerini alması orijinal için ne anlama gelir?

Tekinsiz Vadi (Uncanny Valley), başrolünde yazar Thomas Melle’nin animatronik kopyasının yer aldığı tek kişilik bir oyun.
Bu elektro-mekanik kukla onun jestlerini, mimiklerini, ifadelerini birebir öğrenmiş. Kuklanın yüzü, elleri, hareketleri Melle’den referans alınarak kopyalanmış ve üretilmiş. Thomas Melle manik depresif tanısı konmuş bir yazar. Rimini Protokoll’den Stefan Kaegi ile birlikte otobiyografik ve deneysel bir metin üretiyor. Metni aktaran ise yazarın kopyası olan robot. İmza günleri ya da kitap lansmanları gibi yazarın sosyal olarak dahil olması gereken etkinliklere onun yerine katılıyor ve kendini pek iyi hissetmeyen yazarın hikayesini anlatıyor. Bu hikâyede yazarın ergenliğinden robotun üretimine uzanan bir süreç işleniyor. Hikâyenin diğer ucunda ise bilgisayar dilinin kurucusu sayılan Alan Turing yer alıyor. Alan Turing, İngiltere ordusunda çalışan ve İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların haberleşme şifrelerini kıran buluşlarıyla adına ödüller verilen bilişim biliminin öncülerinden biri. Cinsel tercihi dolayısıyla suçlanıyor. Kendisine hapis ya da hormon tedavisi şeklinde iki seçenek sunuluyor. Bu nedenle kullandığı hormonların değiştirdiği bedeni ile karşıladığı ölümü sırlarla dolu.

Thomas Melle android/actroid kopyasını, boğazını temizlemek gibi tüm doğal unsurları ile kendisi seslendiriyor. Kopya arada seyirciye, rastlantısal olanın onlar olduğunu hatırlatıyor ya da kendisi onlarla empati kurarken onların da bunu yapıp yapmadığını soruyor. Oyunun bu katmanlı yapısı seyircide birçok düşünce alanı açılmasına neden oluyor: Tekinsizlik, empati, temsil, insan ve robot olanın hakları, rastlantısal olanın güzelliği, robotun ve insanın bugün ve gelecekte nerede durdukları ve duracakları.
Oyun, adını insan ile robot arasında var olduğu öne sürülen tekinsiz ilişkiye dair bir teoriden alıyor. Uncanny Valley teorisi Japon bilim insanı Masahiro Mori (1) tarafından ortaya atılmış ve fiziksel görünümleri ile insana çok benzeyen ancak insan olmadığı anlaşılan robotlara karşı insanlarda iğrenme ve nefret gibi tekinsiz duygular oluştuğu iddia edilmiştir. Tekinsizlik kavramının kendisi
ise, Freud (2) tarafından, insanın karanlığını tanımlayan bir yaşantı olarak ele alınır. Karanlık ikizimiz beklenmedik anlarda kendini gösterip bizde tuhaf bir tedirginlik duygusu yaratır. Tekinsiz, vaktiyle tanıdık olanın bize yabancılaşmasıdır. İnsanın beklenmedik bir anda aynada kendi görüntüsüyle karşılaşması gibidir.

Rimini Protokoll Tekinsiz Vadi
Rimini Protokoll’ün Tekinsiz Vadi oyunundan bir kare.

İnsanlık tarihi, insanlığın ötekisinin, cesedin de tarihidir, der Zeynep Sayın. Orijinal olan, kendini ölümden ayrı düşünemez. Ölüm, insanın sınırıdır. İmge ise ki burada android ile temsil edilendir, ölümü delerek ölümün içinde ölüm olmayan uzaklığı bugüne taşıyan yakınlıktır. Tekinsiz olmasının nedeni de budur.(3) Yani tekinsizliğin temelinde yatan, ikizin ne ölçüde insana benzediği değildir. Freud’un da üzerinde durduğu gibi tekinsizlik yaşantısına yol açan karanlık ikizimizin varlığını ölümlü olduğumuz gerçeği ile bağlantılandırmamızdır. Eğer bir iğrenme söz konusu ise bu, insana benzemeyen yanlara dair kusurları aramaktan değil, kendi ölümlülüğümüzün hatırlatılmasından kaynaklanır. Ölüme dair bir ahlak sahibi olması gerektiği düşünülen insanın karşısında, ölüm denilen sınıra sahip olmayan ikizi durur. Diğer yandan belki de bu ikiz orijinal için simgeselde bir yarık açabilmenin yoludur.

Robotun Hakları

Kendini yapıt ve varlığın temsili yapan insan, hem kendisi hem başkaları için önder ve egemen olma iddiasındadır. Bu durumda, robot ikizi karşısındaki tutumu da baş olmak üzerinden mi gerçeklenir? Baktığında o olan ama o olamayan çifti ile arasındaki ilişkiyi kuran dildir. Orijinal simgeselin tanımladığı değerler üzerinden anlamlandırır imgeleri. İnsan üretimi olan ikizi de temelde simgesel düzenin üretimidir. O zaman, orijinal için geçerli olan haklar,
ikiz için de geçerli olmalıdır. Ancak bu noktada insan ile robot arasındaki muğlaklık devreye girer. İnsan, kontrol gücüne sahip, ne yaptığının farkında olan ve irade, bilinç, duygu ve niyet yoluyla deneyimleyen bir ahlaki çerçeveden tanımlanır. Bir android bilinç ve duygu ile değerlendirilemeyeceğine göre, yargı üzerinden hak tartışması yürütmenin daha olası olabileceğini öne süren görüşler vardır. Örneğin ahlaki okuryazarlık olmadan hak ve sorumluluklardan söz etmek zordur der, Barbara Hermann.* Her hak o hakka saygı duyulmasını da içeren sorumlulukla gelir. Ancak hak ve sorumluluk söz konusu olduğunda, bunları veren bir iktidar da gündeme gelir. Bu noktadan düşünüldüğünde simgesel düzendeki yarığı açabilecek olanın robotların hak ve sorumluluktan azade olması olduğu düşünülebilir. Kimliksizliği seçen Kalenderiler misali…

Rimini Protokoll oyunundan bir kare.

Robotların hakları olmasının gerekli olduğu düşünüldüğünde, Gunkel’in, Levinas’a** dayanarak, geliştirdiği etiği önceleyen yaklaşım radikal kabul edilse de en uygulanası geliyor: Robot ile yüz yüze gel yani karşılaş, ona karşılık vererek etkileşime gir ve sosyal bağlamın içinden karar ver. Çünkü karşılık vermek kendi hak ve sorumluluklarını da sorgulamaya yol açar.

Yapay zekânın varacağı nokta bilim dünyasında tekillik, zekâ patlaması ya da ötekilik gibi tanımlara sahip. Bu tanımların her biri olumlu ya da olumsuz kabul görebiliyor. Tekillik adı verilen gelişmenin kendisinin daha iyi bir sürümünü gerçekleştiren yapay zekâlar yani tekrar yolu ile ya da biyolojik bir beynin taranıp yeniden üretilmesi ile yaşanabileceği öne sürülüyor. Robotlara dair korku senaryolarının temelinde insanın onlar karşısında, gorillerin üstün bir zekâ karşısında (insan) düştüğü duruma düşebileceği endişesinin yattığını belirtir Nick Bostrom*. Bazı düşünürler teknolojiyi insanlığın sonu olarak olumsuz anlamda nitelerken, bir grup için ise bu bir son evet ama olumsuz değil. Foucoult ve Nietzsche’nin birbirlerinden farklı açılardan da olsa insanı geçici bir kategori olarak gördükleri gibi.

Rimini Protokoll oyunundan bir kare.

Tekinsiz Vadi, Thomas Melle ve Alan Turing’in yaşamlarını bir androidin anlatısında kesiştirirken seyirciye insanı ve kopyayı aynı anda gösterir. Android kopya var oluşunu Alan Turing’e, sahnede oluşunu Melle’ye borçludur. Turing de Melle de, biri cinsel tercihi diğeri manik depresif hastalığı nedeniyle toplumsal düzenin kıyısında kalanlardır. Android ise bu insanların buldukları çözümdür. Çözüm kusursuz varlığı ile ölümlülüğünü hatırlatır seyirciye. Aynı olanın sonsuz tekrarı güzel midir ve bu kusursuzluğun bizlerden isteyecekleri olabilir mi, soruları ile baş başa bırakır.

Referanslar
(1) 1970, Bukimi no Tani Gensho. Çeviri 2012 KF MacDorman
(2) The Uncanny, Penguin Books, 2003
(3) Zeynep Sayın, ÖlümTerbiyesi, Metis Yayınları, 2018, s.15

*,**,*** Beykoz Kundura- FelsefeLab- Dr. Umut Eldem İnsan Bir Yapay Zekâ Mıdır? Yapay Zekâ Hakları, Geleceğin Sentetik Dünyası


Bu inceleme TEB Oyun Dergisi’nin 42. sayısında yer almıştır. Sayının tamamını indirmek için tıklayınız.


Bu yazıyı yer işaretlerinize eklemek ister misiniz?