Rüyadan Benliğe

Sebastian Hartmann, Deutsches Theater’de (Berlin) Max Stirner’in Biricik ve Mülkiyet’ini sahneliyor.

Eleştirmen Falk Schreiber’e göre, Edgar Allan Poe’nun “Gördüğümüz ya da göründüğümüz her şey / Rüya içinde rüyadır”, cümlesi Sebastian Hartmann’ın tiyatrosunu çok iyi tanımlamaktadır. 2021 yılında online olarak gerçekleştirilen Berliner Theatertreffen’de ilk defa izleme fırsatı bulduğum Sebastian Hartmann’ın Deutsches Theater yapımı Büyülü Dağ (Thomas Mann) izleyiciyi tam da böylesi bir rüya ortamına götürüyor. Bir kayak yürüyüşü sırasında kaybolan ve kar fırtınasından kendini bir samanlığa atarak kurtaran Hans Castorp adlı kahramanın, porto şarabıyla sarhoş olmuş ve güçten düşmüş bir haldeyken peşini bırakmayan çeşit çeşit rüya imgelerinden oluşan bir oyun. Schreiber’e göre, rüya yönetmenin işlerinde değişmez bir unsur ve Büyülü Dağ da rüya içinde rüya olan bir tiyatrodur. 

“Kabuslar, arzulu rüyalar, korkulu rüyalar, ıslak rüyalar, hepsi birbirinin içine akar, ta ki kişi umutsuzca imgelerin içinden çıkılmaz labirentinde kaybolana kadar.” (1)

Oyunculukla tiyatroya adım atan ve son yıllarda Almanya’nın farklı şehirlerindeki tiyatrolarında yönetmen olarak sahnelediği oyunlarla dikkat çeken Sebastian Hartmann, 2022-23 sezonunda Deutsches Theater (Berlin)de, Max Stirner’in Biricik ve Mülkiyet (1848) adlı felsefe kitabını sahneliyor. Ancak 2013 yılında Türkçe’ye çevrilmiş olan hikâyesi olmayan bu kitabı, yönetmen PC Nackt adlı besteci ve müzisyen ile birlikte bir müzik tiyatrosu haline getirmiş. İki saat süren oyun boyunca neredeyse sürekli dönen ve spiral şeklindeki bir mekanizmanın (sahne tasarımı Sebastian Hartmann’a ait) içinde ve önünde eyleyen oyunculara, canlı müzik (bateri ve piyano) eşlik ediyor. 

Kitabın kendisinden çok, ona karşı çıkanlar sayesinde felsefe tarihinde bir yer edinen, “benden daha önemli bir şey yok benim için”, sözleriyle dikkat çeken Stirner, Hegel’in eğitim anlayışına tamamen karşı çıkan, “etik bencilliğin” temsilcisi olarak kabul edilir:

“Tamamen bana ait olmayan her şey benden uzak olsun. Yani benim davam en azından “iyi bir dava” mı olmalı? Ne iyi, ne kötü! Benim meselem benim ve ne iyiyim ne de kötüyüm. İkisinin de benim için bir anlamı yok. İlahi olan Tanrı’nın, insani olansa “insanın” işidir. Benim davam ne ilahi ne de insani olan, doğru, iyi, haklı, özgür vs. değil, sadece benim davamdır. Genel bir dava değildir, ben nasıl eşsizsem o da eşsizdir. Hiçbir şey benden üstün değildir!”(2)


Biricik ve Mülkiyet (Der Einzige und sein Eigentum) oyunundan bir kare.

Okul gibi dış kurumları ve kilise gibi üst kurumları egoyu çarpıttığı için reddeden ve radikal bir ego yolculuğunu “ergenlikten” çıkış yolu olarak gören Max Stirner’in geliştirdiği radikal bireycilik teorisinden, Sebastian Hartman belli temalar ve motifler seçmiş, onları da dizeler haline getirerek metnin müzikalitesini arttırmaya çalışmış. 

Sahneyi büyük beyaz ve sürekli dönen bir spiral kaplıyor. Seyirciler, müzik eşliğinde dakikalarca dönen bu spiralden sıkılmaya başladıkları anda siyah takım elbiseleri ve şapkaları içinde oyuncular sahneye girerler ve 20’li yılların sessiz Alman filmlerini çağrıştıran bir görüntü içinde Sisifusvari bir çaba ile spirali tırmanmaya başlarlar. Benliklerini keşfedememiş homojen bir insan kitlesi olarak duman ve sahnenin arkasına yansıtılan yazılar ve çeşitli görüntüler arasında bir kaybolup bir görünen oyuncular bir süre sonra Adriana Braga Peretzki’nin tasarladığı rengarenk kostümler içinde bireyselleşmeye başlıyorlar. Geçmiş yıllarda Berliner Ensemble’de rejisi Michael Thalheimer’e ait Arzu Tramvayı’nda Blanche’a yaşam vermiş olan Cordelia Wege başta olmak üzere, oyuncuların etkileyici ses ve beden kullanımları, sahne tasarımı ve müzikle buluştuğunda, Wagner’in bütünsel sanatla neyi kastettiğini daha iyi anlamaya başlıyoruz. 

Rüyadan Benliğe - Hasibe Kalkan

 Yönetmen, felsefi metinden aldığı motifleri müziğin yanı sıra, sahneye üçüncü bir boyut katan multimedya efektleri ile buluşturarak güçlü bir çağrışım alanı yaratır. Seyircilere oyun içinde verilen bir işaretle, oyun başlamadan önce dağıtılan 3D gözlüklerini takmaları istendiğinde, üç boyutlu etki doruğa ulaşıyor. 

Sebastian Hartmann, tiyatroyu, bir öykünün anlatıldığı bir yer olmaktan çok, farklı olanaklara sahip bağımsız bir sanat biçimi olarak değerlendirir. Görsel sanatlar, müzik ve performatiflikle ilgili olan farklı anlatım biçimlerinin izini süren yönetmenin, son yıllardaki sahnelemelerinde bir hikâyeden vaz geçtiği de söylenemez bu nedenle. Tam tersine, o, tiyatroda anlatım biçimlerini genişletmenin olanaklarını araştırdığı için, sahnelediği oyunlar izleyiciyi muhteşem görüntüler eşliğinde, çağrışımlarla dolu, iç dünyasına doğru bir yolculuğa çıkartır. Ancak bu yolculuk dışarıdan içe ve oradan yeniden dış dünyaya yöneldiği için, kişi kendini keşfederek dış dünyaya yeniden bağlanıyor. Biricik ve Mülkiyet, görsel ile sessel tasarımı ve imgesel zenginliğiyle bu yıl Berlin’de izlediğim en etkileyici oyundu. 

Dipnotlar:

1) Schreiber, Falk, “Schneesturm- Heimsuchungen”, Nachtkritik, https://nachtkritik.de/index.php?option=com_content&view=article&id=18877:der-zauberberg-deutsches-theaterberlin-sebastian-hartmann-macht-mitthomas-mann-im-streaming-eine-reise-indie-traumwelt&catid=38&Itemid=40, Erişim: 11.11.2022

2) Stirner, Max, Der Einzige und sein Eigentum, DT Program Broşürü


Bu yazı TEB Oyun Dergisi’nin 46. sayısında yer almıştır. Sayının tamamını buradan indirebilirsiniz.

Yazar Hakkında / Hasibe Kalkan

Lütfen birkaç kelime yazıp Enter'a basın

TEB Oyun sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin