Sahne Eğitiminde Etik ve Öğrencinin Hakları

Etik bize, soyut, evrensel ve ideal olmaya yakın bir çerçeve sunar… Ve elbette hayatın isterleriyle, yönüyle, sıçramalarıyla değişime uğrar.
Meslek etiği ise; Mesleği, belirli bir alanda eğitim almış, bu alanda hizmet eden ve buradan gelir elde eden kişilerce icra edilen uğraş, diye tanımlarsak; Evrensel etik ilkelerden belirli bir mesleğe özgü olarak üretilen etik ilkeleri kapsar… Bir mesleğin gerekliliklerine uyarlanması denebilir, bir çeşit “meslek kodu” denilebilir.
Meslek kodu, bir yandan uyulması zorunlu kuralları ortaya koyarken, diğer yandan, etik dışı kabul edilen davranışların engellenmesine yöneliktir.
Ortaklaşılabilir mi?
Mesleklere bakılmaksızın, ortaklaşılan etik ilkeler vardır: Profesyonellik, adalet, eşitlik, tarafsızlık/nesnellik, sorumluluk, bağlılık, hukukun üstünlüğü, dürüstlük, güven, insan hakları, sevgi, saygı, emeğe saygı, hoşgörü, demokrasi, özgürlük, şeffaflık gibi. Biraz farklı ifadelerle söylersek, gelişmeye, öğrenmeye, farklılıklara açık, özel yaşama, özerkliğe saygılı… Arttırılabilir elbette.
Negatifte ortaklıklar var mıdır? Elbette, meslek ayrımı yapmaksızın, şu davranışları da etik dışı olarak kabul edebiliriz: Ayrımcılık, bencillik, kayırma, yolsuzluk, rüşvet, para ve güç ilişkileri, istismar, şiddet, taciz…

sahne-eğitiminde-etik
Sahne Eğitiminde Etik ve Öğrencinin Hakları

Eğitimde Etik

Eğitimde etikten sorumlu üç temel unsur bulunmaktadır: Eğitim Kurumu, Kurumun Yöneticileri ve Eğitmen.
Türkiye’de eğitim, merkeziyetçi ve otoriter ve ezberci bir nitelik taşımaktadır. Oysa sanat eğitiminde ilk ilke, ezberci, otorite dizgesini gözeten, hiyerarşik öğrenme biçimini ortadan kaldırarak, özgürleştirici bir eğitim deneyimi sunabilmek olmalıdır. Sanat eğitmeni, düşündürücü, geliştirici ve yaratıcı bir öğrenme ortamı oluşturabilmek için çabalar.
Eğitim kurumu, kurum yöneticileri, gündelik sorunlar, politik ortam, içeriden ve dışarıdan pek çok etken özgürleştirici eğitimin engelleri olarak karşımıza çıkabilir. Elbette genel değil, tiyatro / sanat eğitiminden bakarak ele aldığımızda;

• Eğitim kurumunun kültürü
• Yöneticilerin sosyal, siyasi eğilimleri
• Eğitimde fırsat eşitsizliği
• Devlet üniversitelerinin az sayıda olması
• Eğitimin düşük sayıda öğrenciyle yapılması gerekliliği
• Eğitimin yoğunlukla vakıf üniversitelerine kayması
• Eğitimin nicel ve nitel seviyesi
• Eğitimcinin güvencesizliği, örgütlenme olanaklarının sınırlılığı
• Eğitimcinin nicel ve nitel seviyesi
• Eğitimcinin gelişme olanaklarının sınırlılığı
• Eğitimcinin bireysel davranış, istek ve tutumlarının öne geçmesi
• Alandan gelen eğitimcilerin pedagojik formasyon eksiklikleri ve eğitimci sorumluluklarına ilişkin bilgi-bilinç noksanlığı

Eğitimde Etik Nasıl İşlev Görür:

Eğitimcinin ilk sorusu öğrenciye ne kazandırmak istediğidir. Bunun için ne yapması ve bunu nasıl yapması gerektiği ise “meslek etiği” ile sınırlandırılır. Öğrenci “tutsak dinleyici” ya da sahne derslerimiz açısından baktığımızda “tutsak uygulayıcı”değildir. Kendi görüş ve tercihlerini oluşturabilen, seçimlerini ve sorularını özgürce ortaya koyabilen, dolayısıyla yaratıcılığını geliştirebileceğimiz, seçimlerinde yanında durup rehberlik edebileceğimiz aktif bireylerdir.
Eğitimin, özellikle sanat eğitiminin, “belirli bir sürede bir öğrenme sürecinin tamamlanması ve buna bağlı bir değişim”i içermesi, etikle arasında yoğun bir ilişki doğmasına neden olmuştur…
Eğitimcinin ne’yi, ne zaman, ne amaçla kullanacağı sanat eğitiminde özellikle önemli olmuştur.
Bütün bu soruların dersteki karşılıkları, etiğin belirlediği bir çerçevede gerçekleştiğinde, kişisel tercih, kişisel kültür, kanaat, niyet vb. bireysel parametreler yerini ortak, evrensel, soyut ve ideale yakın olana bırakır…
Etik, doğru ile yanlışın teorisi, ahlak ise onun uygulaması, pratiğidir. Etik değerlerle ilgilidir, ahlak onun nasıl hayata geçtiğiyle…
Öyleyse, etik bütün etkinlik ve amaçların doğrulukla belirlenmesi, neyin yapılması
veya yapılmaması, neyin istenebileceği veya istenemeyeceği, neye sahip olunabileceği ya da olunamayacağının belirlenmesini ifade eder. Öğrenci, eğitimcinin etik ilkeleri olduğunu var sayar ve kendisini, “apriori” güvende hisseder.
Bu aşamada öğrencinin haklarının belirlenmesi ve meslek etiğinin bir ortaklığı olarak kabul edilmesi yerinde olabilir. Neler olursa, sanat eğitiminin ruhunu zedelemeden, öğretici-öğrenci ilişkisini ideale yakın düzeye taşıyabiliriz?

  • Öğrenci kendisini nerede güvende ve değerli hisseder?
  • Bunları “meslek eğitimiz”in içine alabilir miyiz?

Bu sorular bizi öğrencilerimize ilişkin ortaklıklarda buluşmaya davet ediyor. Böyle bir ortaklığa hep birlikte ulaşabilecek miyiz? Öğrenci kimdir, hakları var mıdır, nelerdir, onun kendisini güvende, korunmuş, gözetilmiş hissetmesi için bana düşen nedir? Bunlar üzerine düşünmeye hazır mı, açık mıyız?

Tiyatro/Sahne Sanatları Öğrencisinin Hakları

  • Aşağıdaki haklar bir tiyatro eğitimcisinin etik alanını belirler. (Üniversite, özel eğitim merkezi, bireysel ders, evde eğitim, hepsini kapsar)
  • Öğrenci, tiyatro eğitimi almak için, herhangi bir kuruma, kişiye, derneğe, eve, ortak mekana gelen kişi olarak tanımlanır.
  • Tiyatro eğitimi verecek kurum ve kişi, öğrencinin haklarına saygı göstermek, korunmasını sağlamak için mevcut bütün önlemleri alma sorumluluğuna sahip kişidir.
  • Eğitim ortamı, öğrencinin kimliğini ve onurunu her zaman korur, ayrımcılık, taciz, mağduriyet yaratacak ortamların oluşmamasını garanti eder.
  • Öğrencinin, yaşı, cinsiyeti, cinsel yönelimi, kökeni, fiziksel görüntüsü gibi aidiyetlerinin hiçbiri kendisine farklı davranılması için gerekçe olarak kullanılamaz.
  • Eğitici/kurum/kişi öğrencinin fiziksel ve duygusal olarak güvenli, şiddet, tehlike, istismar ve ihmalden uzak, işleyen-sağlıklı bir ortam (temiz hava, temiz su), egzersiz için yeterli alanı oluşturmakla yükümlüdür.
  • Öğrencinin, fiziksel, sosyal ve duygusal olarak zarar görebileceği yöntemler, modeller, öğrenciye rağmen uygulanamaz.
  • Eğitici/kurum/kişi öğrencinin mahremiyetine saygı duyar. Onları korur, öğrencilik durumundan yararlanmak, öğrencinin güvenini kırmak, kişisel mahremiyetine ve itibarına zarar vermek isteyenlere karşı (eğitmen, yönetici, öğrenci, çalışan vb.) gerekli önlemleri alır, gerektiği durumlarda müdahale eder.
  • Mesleğin ve sanat eğitiminin mahremiyeti, olağan dışı yöntemleri zorunlu kılması gibi haller, öğrencinin isteğine rağmen, kişiliğini, güvenini, itibarını, zedeleyecek biçimde uygulanamaz, öğrenci buna zorlanamaz.
  • Öğrenciyle izni alınmadan fiziksel temasta bulunulamaz, bedensel bütünlüğüne yönelik eylemlerde bulunulamaz.
  • Eğitici/kurum/kişi, öğrencinin görüşlerini söylemesi, eğitimi ve gelişimiyle bağlantılı olarak söz hakkına sahip olması, görüşlerinin dikkate alınması, düşünce, inanç, eğilim, vicdan özgürlüğünün kısıtlanmaması için gerekli ortamı oluşturma sorumluluğunu taşır.
  • Öğrenme ortamında karşılıklı dürüstlük, şefkat, ahlaki ve etik bütünlüğün korunması eğiticinin sorumluluğundadır.
  • Öğrenci kendisine vaat edilen öğrenme standartlarını bekleme, özgüven, iyimserlik, yüksek öz saygı, karşılıklı saygı ortamında eğitim alma hakkına sahiptir.
  • Bir başkası tarafından saldırıya uğrayan öğrenci, nefsi müdafaa için mücadele etme ve cezalandırılmama hakkına sahiptir.
  • Tüm okullarda/tiyatrolarda/eğitim kurumlarında sözlü ya da fiziksel taciz, fiziksel, cinsel veya başka türlü saldırı veya zorbalığın mağduru olan tüm öğrenciler (oyuncular/çalışanlar), söz konusu olayla ilgili soruşturma da dahil olmak üzere şikayetlerinin uygun bir şekilde ele alınmasını isteme hakkına sahiptir.
  • Buna öğretmenler, personel, dekanlar, rehberlik danışmanları, müdürler, müdür yardımcıları gibi her türlü yönetici tarafından yapılan taciz, saldırı ve zorbalık dahildir.
  • Bu tür olayları bildirmek için hiçbir öğrencinin belirli bir kişiye gitmesi gerekmez.
  • Bu tür eylemlere tanık olan herhangi bir personel, bunları bildirmekle yükümlüdür. Bu tür olayları bildiren herhangi bir öğrenci (oyuncu/ çalışan) veya personelin gizlilik hakkı vardır. Sorumlular, bir intikam eyleminin en- gellenmesiyle yükümlüdür.

Sonuç olarak;

Öğrenci, bizim tutsak dinleyicimiz ya da uygulayıcımız değil, düşünen, üreten, saygı duyulması gereken bir birey olarak kabul edildiğinde;

Biz, bunu kabul edenler, eğitimcinin sınırlarını öğrencinin öğrenme kapasitesini geliştirme
ve mesleki yeterliliğini arttırmanın dışında nelerin belirleyebileceği üzerine fikir üretebilir, bunun için ortaya sorular atabilir, birlikte cesur adımlarla alanı “temizleyebilir”, yeniden yapılandırabilir, güvenli, özgür, mutlu oyuncu adayları yetiştirebiliriz.

* Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Bölümü tarafından 4-5 Aralık 2021 Tarihinde düzenlenen Tiyatro Eğitimi Veren Okulların Akreditasyon Sorunları ve Çözümleri Çalıştayı II’de sunulan çalışmadan özetlenmiştir.


Bu yazı TEB Oyun Dergisi’nin 43. sayısındaki “Gösteri Sanatlarında Sınırlar” dosyasında yer almıştır. Sayının tamamına ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.


Bu yazıyı yer işaretlerinize eklemek ister misiniz?

Yazar Hakkında / Sündüz Haşar

Yorum yap

Lütfen birkaç kelime yazıp Enter'a basın

TEB Oyun sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin