Sanat, Yaşam, Ekoloji: Bir Öğrenci Kongresi
Maltepe Üniversitesi’nin her yıl düzenlemiş olduğu ve her bir fakültenin farklı zaman aralıklarında, MUISC (Maltepe University International Student Congresses) adı altında toplandıkları Maltepe Üniversitesi Uluslararası Öğrenci Kongresi, bu yıl (2022) Nisan ve Mayıs aylarında gerçekleştirildi. Dili İngilizce olan MUISC’e farklı ülkelerden öğrenciler konuşmacı olarak katıldı. Çevrimiçi yapılan ve anında yayınlanan kongreyi Maltepe Üniversitesi’nin YouTube kanalından takip etmek mümkündü. Okulun YouTube kanalında kaydı duran kongreyi izlemek hâlâ mümkün. Üniversitenin düzenlediği öğrenci kongresinde, Güzel Sanatlar Fakültesi ve Konservatuvarın yer aldığı kongre bölümünün adı ise ARTCONS’du. “LIFE with/out ART” sloganıyla yola çıkan ARTCONS (International Fine Arts and Conservatory Student Congress), 17-18 Mayıs tarihlerinde, günde iki oturum olmak üzere, toplamda dört oturum yapılarak düzenlendi. ARTCONS’un öğrenci yürütme kurulunun başkanlığını Beyza Omay (Maltepe Üniversitesi, Çizgi Film ve Animasyon) yaparken, başkan yardımcılığını Baturalp Ali Yavuz (Maltepe Üniversitesi, Sahne Sanatları) ve Golshid Sadad Hoda (Maltepe Üniversitesi, Konservatuvar) yürüttüler.
Sahne Sanatları (Tiyatro) Bölümü olarak, kongre çağrı metninde belirlenen başlıklar şunlardı:
– Tiyatroda Dijitalleşme ve Ekoloji
– Ekodramaturjiler
– Antroposen Çağda Türcülük Karşıtı Dramaturjinin/Eleştirinin İmkânları
– Sürdürülebilir Tiyatro Pratikleri ve Teorisi
Bu başlıklar çerçevesinde kongreye katılan katılımcılar, 18 Mayıs günü birinci oturumda konuşmalarını/sunumlarını yaptılar.
Yusuf Tolga Ünker’in (Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sinema Sanatta Yeterlilik Programı) moderatörlüğünde açılan oturum, konservatuvarın bir dinletisiyle başladı. Ardından Gamze Güzel (İstanbul Üniversitesi, Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji) “Antispeciesist Dramaturgies in the Anthropocene Era” (Antroposen Çağda Türcülük Karşıtı Dramaturjiler) başlıklı konuşmasını yaptı.
Güzel, konuşmasına Antroposen terimini tanımlayarak başladı. Antroposen teriminin, 2000 yılında ekolojist Eugene Stoermer ve Nobel ödüllü atmosferik kimyager Paul Crutzen tarafından gerçekleştirilen jeolojik bir çalışma bağlamında ortaya çıktığından bahsetti.
Ardından Donna Haraway’in“Kime antropos denir?” sorusuna, yine Donna Haraway’den bir alıntıyla cevap verdi. “Kısa cevap fosil yakan insanlıktır.” Ardındansa fosil yakıt tüketimine bizi zorlayanın kapitalizm olduğundan ve bu sebeple de birçok araştırmacının kapitolosen terimini antroposen yerine tercih ettiğinden bahsetti. Güzel, doğanın; aydınlanma dönemi ve Descartes felsefesi sonucu, modern toplumların gözünde bir nesne olduğundan, Descartes’ın düalist bakış açısı sebebiyle insan ve doğanın birbirinden net bir çizgiyle ayrıldığından ve günümüzde bu bakış açısı çürütülmüş olsa bile, Batı düşünce tarzına yerleşmiş olduğundan bahsetti ve konuyu genişletmeye devam etti. Güzel, tam bu noktada Val Plumwood’dan alıntı yaptığını belirterek, Plumwood’un “batı toplumunu şekillendiren ikilikler”inden (kültür/doğa, akıl/doğa, erkek/kadın, zihin/beden, efendi/köle, insan/insan dışı, ben/öteki ve özne/nesne) söz etti.
Konuşmasının devamında; ortak sorunu gören, ikilikleri oluşturan sorunların temelini gören ve toplumsal değişimin kökenini oluşturacak ekofeminist yaklaşımın, dramaturjide bizler için önemli bir yaklaşım olduğunu vurguladı.
Hemen ardından tiyatronun insan merkezci yapısına ve kültürün ayrılamaz bir parçası oluşuna değinirken, toplumsal ve kültürel bir değişim olacaksa bunda bütün sanat dallarının ve beşeri bilimlerin de etkilerinin olacağından bahsetti. Una Chaudhuri’nin 1994 yılında yayımlanan “There Must Be a Lot of Fish in That Lake: Toward an Ecological Theatre” başlıklı makalesinden bir alıntı yaptı. Alıntısında, Chaudhuri’nin makalesinden sonra, oldukça fazla bilim insanının ekolojik tiyatro hakkında yazmaya başladığından ve türcülük karşıtı bir dramaturjinin olasılıklarına odaklanmak istediğinde, kendisinin, Lisa Woynarski’nin Ecodramaturgies kitabıyla tanıştığından söz etti.
İnsan dramının içerisinde, sadece metafor ya da sembol olarak kullanılan hayvanların gerçekte nerede olduğunu, günümüz dünyasının insanının gerçekliğinde bunun nereye tekabül ettiğini sorduktan sonra Gamze Güzel, “…günümüzde hayvanların gerçeklerinden habersiziz. Bu uzun vadeli zulmü görmeyi zorlaştıran bir toplumda yaşıyoruz. Bu yüzden ekolojik bir tiyatroya ve ekodramaturjilere her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var”, diyerek sözlerine son verdi.
Gamze’nin konuşmasının hemen akabinde, konservatuvarın bir müzik dinletisi daha oldu. Ardından Baturalp Ali Yavuz’a ait olan (Maltepe Üniversitesi, Sahne Sanatları) “An Ecodramaturgic Narrative Through theGains of Theatre’s Digitization” (Tiyatronun Dijitalleşmesinin Kazanımları Aracılığıyla Ekodramaturjik Bir Anlatı) başlıklı proje sergilendi. Projenin gösteriminden sonra, Baturalp, proje üzerine bir konuşma yaptı. Konuşmada özetle şunlardan bahsedildi:
Sergilenen proje disiplinler arası olup ekodramaturjik bir anlatı içerir. İki bölümden ve toplam 300 fotoğraftan oluşan projede, birinci bölümde yaklaşık 200 tane nesli/türü tükenmiş/tükenmekte olan hayvan veya bitkilerin görselleri yer alır. Bunun dışında ikinci bölümde ise 100 tane de antroposen çağın getirdiği yıkımı ve deformasyonu anlatan görsellere yer verilmiştir. Bu görseller, projenin anlatımındaki birinci anlamı oluşturur. Görseller projeksiyon aracılığıyla yayınlanırken; müzisyen ve oyuncu olan Bestem Yuvarlak (Maltepe Üniversitesi, Sahne Sanatları) kendi sesiyle bu ekolojik yıkımdan etkilenen hayvanların/bitkilerin sesi olur. Ses ise projenin anlatımındaki ikinci anlamı oluşturur. Kameranın önünde konumlandırılan karıncalar ise performansa üçüncü bir anlam katarak katkı sağlar. Karınca, doğadaki en üretken canlılardan biri olarak bilinir, insanlar gibi onlar da tüneller kazar, köprüler yapar, kendilerine yol çizer. Fakat bunların her birini bir ekolojik denge içinde yapar. Boyutu sebebiyle çoğu insan tarafından fark edilmeyen karıncaları, doğrudan göz önüne koymak ve görünmez olanı görünür kılmak, unutulanı hatırlatmak amaçlanmıştır bu projede. Geniş bir perspektiften bakıldığında farklı anlatım biçimlerinin bütünde tek bir anlatıya hizmet ettiği görünen proje, anlatımda birden fazla sanat disiplininden faydalanması sebebiyle disiplinlerarasıdır.
Birçok kişi ekolojik yaklaşım ile çevreci bakış açısını karıştırmakta veya aynı şey olduğunu sanmakta. Çevreci bakış açısı, sorunun temelini es geçen, alternatif ve geçici çözümler üretilmesini sağlayan bir bakış açısı. Örnek vermek gerekirse çevreci bakış açısı, bir fabrikanın denizde oluşturduğu kirliliği protesto edip temizlemek için aksiyon alırken, ekolojik yaklaşımın önerisi ise fabrikanın doğrudan kapatılması olacaktır. Bu örneklerin çoğaltılabileceği gerçeğiyle beraber, örnekten çıkarımla; çevreci anlayış, yaşanan sorunun anlık çözümüne ve telafisine odaklanırken, ekolojik yaklaşım sorunun temeline inip sorunu kökten çözmeyi hedefler. Bu sebeple ekolojik yaklaşımlar daha bütünlükçü ve geniş bir perspektiften bakmayı gerektirir. Eylemler sürdürülebilir ve yenilenebilir olmalıdır. Bu yaklaşım doğrultusunda işlenen proje, kişiyi bulunduğu yerden geriye çekilip, duruma geniş bir perspektiften, bütünlüklü bakmasını ve bütüncül, etkili bir çözüm üretmesini sağlamayı amaçlar.
Kongre aracılığı ile ekodramaturji ile tanışma fırsatına eriştim. Fakat aynı zamanda üzülerek belirtmeliyim ki, bu konu hakkındaki Türkçe kaynaklar neredeyse yok denecek kadar az. Türkçe kaynağın az olması ve ekodramaturjik yaklaşımın içinde barındırdığı yeni çalışma alanları, yeni bakış açıları, bütünlüklü bakış açısı sebebiyle üstüne çalışmaya değer bir alan olarak görüyorum. Kongre’nin çağrı metni, Türkiye’deki hemen hemen her sahne sanatlarına ve tiyatro bölümlerine ulaşmışken; üzerine çalışılması ve düşünülmesi gereken, Türkiye’de daha yeni konuşulmaya başlanan böyle yaklaşımların, üzerlerinde konuşulması için, bir öğrenci kongresinde yer alması oldukça kıymetliyken; bu konular üzerine araştırma yapmak, konuşmak, tartışmak ya da dinlemek için kongreye katılanların sayısı şaşırılacak kadar azdı. Belirlenen başlıklar üzerine kongrede konuşma yapanlarsa sadece Gamze Güzel ve Baturalp Ali Yavuz’du.
İlerleyen süreçte böyle kıymetli konuların ve yaklaşımların, biz tiyatroseverler ve tiyatro üreticileri tarafından daha merak ve heyecanla karşılanacağına inanıyorum.
Bu inceleme TEB Oyun Dergisi’nin 44-45. sayısında yer almıştır.
Bu yazıyı yer işaretlerine eklemek ister misin?