Şiirsel Bir Yeniden Doğuş Anlatısı: Sonum Başlangıcımdır
Tiyatronun kökeni büyük ölçüde hikâye anlatmaya dayandığından olsa gerek, her çağda anlatı tarzında oyunlara rastlıyoruz. Özellikle de çağımız tiyatrosunda çok yaygın olarak görülen, birçok alternatif tiyatro tarafından sıklıkla tercih edilen bir tür bu. Bir ya da birkaç kişinin seyirciye doğrudan hitap ederek öyküsünü anlattığı bu oyun biçimi bana oldukça samimi geliyor. Bursa Devlet Tiyatrosu’nda da bu sezon şiirsel anlatı formunda olarak nitelendirebileceğim farklı bir oyunla karşılaştım. Nurduran Duman’ın yazdığı, Halil Akarsu’nun yönettiği Sonum Başlangıcımdır adlı bu oyunu, 29 Nisan Cumartesi günü, saat 18.00’da, Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu Feracizade Mehmet Şakir sahnesinde izledim.
Anlatı oyunların doğasına uygun bir şekilde sınırlı sayıda seyircinin alındığı, küçük bir sahnede oynanan oyun, oyunculardan birinin seyircilerin arasında dolaşarak öyküsünü anlatmasıyla başlıyor, ardından her üç oyuncunun da seyirciyle yakın ilişki kurmasıyla devam ediyor. Bu durum anlatı oyunların gerektirdiği içtenliği yakalamayı sağlıyor. Oyun, Yosun adlı bir kadın yazarın içine düştüğü bunalımlı süreci seyirciye anlatması, bir yandan da daktilosuyla yazması üzerine kurulu. Yazdıkları anlaşılmamış, ona değer veren tek kişi olan teyzesini kaybetmiş, sevgilisi tarafından terk edilmiş, hiç arkadaşı kalmamış, kendini Godot adlı kedisiyle eve kapatmış bir kadın Yosun… Bütün bunları anlattıktan/yazdıktan sonra – gerçek olup olmadığı bilinmemekle beraber – eve giren bir yılan onu sokuyor, dışarı çıkan kedisi de onu kurtaramıyor ancak Yosun bu sonun aslında bir başlangıç olduğunu haykırıyor. Finalde kendisini yılandan, yalnızlık ve çaresizliğinden kurtarması için beklediği, gelemeyen kedisinin adının Godot oluşu da oldukça anlamlı. Böylece yazar, Beckett’in Godot’yu Beklerken oyununa metinlerarası bir gönderme yaparken kurtarıcı bekleme olgusunu sorunsallaştırıyor. Yosun’un son sözlerinde kişinin kendi kurtarıcısının kendisi olduğu, küllerinden doğabileceği anlaşılıyor.
Yosun’un yeni bir başlangıca gebe olan sonu, yeniden doğuşunu hazırlayan simgesel ölümü oyunun başında ve sonunda tekrarlanan Uroborus mitiyle desteklenmiş. Bu bakımdan metinde Uroborus öyküsü çok ağırlıklı bir yer tutuyor. Adı kuyruk yiyen anlamına gelen bu yılan, kendini dölleyebilen ve aynı zamanda yok edebilen bir yılan türü olarak Afrika’dan Çin’e, İtalya’dan bizim ülkemize değin dünyanın birçok yerinde türlü efsanelerde geçiyor. İlahi Komedya’da, Nuh’un Gemisi mitinde, Gılgamış Destanı’nda izine rastlanıyor. Kendini yok ederken kendi döllerinden yeni bir varlık yaratabilen bir yılan olarak ölümsüzlüğün de ölümün ve doğumun da simgesi olduğundan hâlâ sağlığın bile sembolü olarak görülüyor. Bu bakımdan Uroborus efsanesi, Yosun’un hem yılan tarafından öldürülmesi simgesini hem de onun ölümünün aslında yeni bir doğum olduğu fikrini besliyor. Yani Yosun da tıpkı Uroborus gibi yaşamı ve ölümü bir arada kendinde taşıyor.
Oyunun konusu aslında herkesin yaşamının herhangi bir döneminde yaşayabileceği bir tükenme, bunalım, sorgulamanın ardından yeniden toparlanıp hayata dönmesi süreci… Konu, şiirsel anlatı diyebileceğimiz farklı bir biçime oturtulmuş, bu zorlu süreç, etkili ve şiirsel bir dille kadın bir yazarın ağzından anlatılmış. Tek kişilik oyun rejiye oturtulduğunda yapılan en önemli hamle oyuncu sayısının üçe çıkartılması, Yosun’u aynı anda sahnede üç ayrı kadının canlandırması olmuş. Bu hamle oyunun içeriğine son derece uygun hatta karakterin bu süreçte yaşadığı kişilik bölünmesini anlatmak için oldukça işlevsel. Ayrıca karakterin öyküsünü üç ayrı kadının geçmişe dönüş tekniğiyle, dönüşümlü olarak anlatması yoluyla tek kişilik oyunların barındırdığı birçok tehlike de bertaraf edilebilmiş. Tek kişilik oyun, oyuncu açısından yorucu olabildiği gibi tekdüzeliğe düşme riski de barındırabiliyor; bu durum seyircinin seyir deneyiminde sıkılmasına, öyküyü takip edip anlamasına engel teşkil edebiliyor. İşte tek kişiyi üç oyuncunun oynamasıyla bütün bunların önüne geçilmiş oluyor.
Metni sahneye aktarırken yapılan müdahaleler bununla sınırlı kalmamış. Bedensel anlatım, dans kullanımı ve şarkılarla hem estetik ve etkileyici bir anlatım gerçekleştirilmiş hem de öykünün anlaşılması daha kolay hale gelmiş. Üstelik oyuncular şarkılarda ve bedensel anlatımda iyi bir performans sergilemiş. Şarkı sözlerinin yazarın şiirlerinden alınıp bestelenmiş olmasıysa ayrıca takdire değer. Küçük rejisel dokunuşlarla Yosun’un yaşadıkları somut şekilde canlandırılmaya çalışılmış. Örneğin kedisiyle yaşadıklarını anlattığı sırada oyuncular çok başarılı bir şekilde kediyi canlandırıyor, teyzesinin ölümünü anlattığı sırada ortaya sadece helva kavurulan bir tencere getiriliyor ya da üç kırmızı minder üstüne yatılarak günlerce süren bunalım yansıtılıyor.
Oyun başladığında tek bir oyuncunun Uroborus efsanesine ilişkin söylediği sözler oyunun sonunda üç oyuncunun söylediği bir şarkıya dönüştürülmüş. Bu durum baş ve son arasında estetik bir uyum doğuruyor. Seyirci başta bütün bu sözlerin neden söylendiği, neye hizmet ettiğini anlamazken oyunun sonuna gelindiğinde, sözler şarkıda yinelendiği sırada artık öyküyü izlemiş olan seyirci için taşlar yerine oturuyor. Ayrıca baş ve sonda görülen bu tekrar oyunun başlığı ve içeriğine yön veren döngü fikriyle uyumlu olmuş. Öyle ki Yosun’un sonundan yeni bir başlangıç doğurması, oyunun başladığı sözlerle bitmesiyle koşutluk çiziyor. Yosun, oyunun sonunda gözümüzde Uroborus’un kendisine dönüşmüş oluyor.
Oyun, taşıdığı duygusal yük, anlatının hacmi, şarkı ve dans performansı gerektirmesi bakımından oyuncular için biraz zorlayıcı denilebilir. Oyuncuların bunun altından başarıyla kalktığı söylenebilir. Ancak oyunculuk üslubunda bir tutarsızlık olduğuna dair küçük bir eleştiri eklemek gerekir. Şöyle ki aynı kadını oynayan üç oyuncu çok farklı üsluplarda oyunculuk sergiliyor. Oyunculardan birinin, duyguları teatral denecek derecede aşırı, abartılı yansıtması diğer iki oyuncunun yalın oyunculuğuyla tezat oluşturmakta.
Son kertede Sonum Başlangıcımdır oyunu, Bursa Devlet Tiyatrosu repertuvarı içinde farklı bir renk olmuş. Hem tiyatronun özüne hem de çağdaş tiyatronun dinamiklerine uygun, tutarlı ve estetik reji dokunuşlarıyla zenginleştirilmiş şiirsel bir anlatı olarak insanın küllerinden yeniden doğmasının mümkün olduğunu müjdeliyor…
Bursa Devlet Tiyatrosu’nu sosyal medyada takip etmek için: @bursadevlettiyatrosu
TEB Oyun’da yer alan diğer eleştiri yazılarına ulaşmak için: TEB Oyun / Eleştiri