Nasreddin Hoca: Gelenekten Geleceğe Uzanan Bir Sahne Şöleni

Semaver Kumpanya‘nın Nasreddin Hoca adlı çocuk oyunu, sahne estetiği ve anlatı diliyle sadece bir çocuk oyunu değil, aynı zamanda Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun günümüze uyarlanmış bir temsili gibi. Işıl Kasapoğlu’nun yönetmenliğinde sahnelenen oyun, meddahlık geleneğinden, kukla tiyatrosundan ve modern tiyatro unsurlarından ustalıkla yararlanarak sahneye konmuş.
Oyunun sahne tasarımı, hem işlevselliği hem de görsel estetiği ile salona girdiğiniz an dikkatinizi çekiyor. Dekor, merkeze yerleştirilmiş bir alan ile iki yanda konumlanan sinevizyon ekranlarından oluşuyor. Bu tasarım, kuklaların detaylarını büyük ekranlara yansıtarak seyircinin küçük ayrıntıları dahi rahatça görebilmesine olanak tanırken sahneye de derinlik katmış. Dekorun bir kısmı kuklaların sergilendiği alan, bir kısmı ise Karagöz perdesi şeklinde tasarlanmış. Karagöz perdesinin dekor içinde dekor gibi konumlandırılması, minimal tasarımı derinleştirerek sahneye farklı bir boyut katmış. Nasreddin Hoca’nın evinden sokağa açılan bir kapı izlenimi yaratılmış. Bu çok yönlü yapı hem geleneksel gölge oyununa hem de kukla tiyatrosuna selam duruyor.

Oyunun Anlatısı ve Meddah Performansı

Taner Ölmez’in canlandırdığı meddah karakteri, sahneyi ustalıkla domine ediyor. Elindeki davul ile oyunun ritmini belirleyen meddah, seyirciyi masalsı bir atmosfere davet ediyor. Geleneksel meddahın pastavının yerini davul almış. Boynundaki mendili de oyun içerisinde farklı karakterlere bürünmek için kullanıyor. Anlatım sırasında manilere yer verilmesi, oyunun akıcılığını artırdığı gibi meddah geleneğini de başarıyla yansıtmış.
Meddahlık geleneği, sözlü anlatı kültürünün en önemli öğelerinden biridir ve tarih boyunca toplumun hafızasında yer etmiş hikâyeleri, nükteleri, destanları canlı tutmayı başarmıştır. Meddah, çoğu zaman tek başına ve minimal bir sahne donanımı ile sahne alır. Başrolünde söz sanatı, jest ve mimik yer alır. Hikâyeyi seyircilere anlatırken kullandığı aksesuarlar; baston, mendil gibi basit araçlardan oluşur ve meddah, izleyiciyi doğrudan hikâyenin içine çekmek için esnek bir anlatım tarzı benimser.
Bu oyunda meddah, yalnızca anlatıcı değil, aynı zamanda seyirciyle doğrudan etkileşim kuran bir sahne kişiliği. Özellikle çocuklara sorular yönelterek ve onların yanıtları üzerinden mizahi doğaçlamalar yaparak, genç izleyicilerin oyunun bir parçası haline gelmesini sağlıyor. Bu etkileşim, oyunun dinamik yapısını güçlendirirken izleyiciyle sahne arasında sıcak bir bağ oluşturuyor.
Nasreddin Hoca’nın “Mum Işığı” ve “Kazan” gibi kıssadan hisse hikâyeleri sahnede kuklalarla canlandırılarak anlatıdan ziyade görsel bir deneyim haline getirilmiş. Bu anlatım tarzı, seyircinin yalnızca dinlemekle kalmayıp hikâyeyi sahnede yaşamasına olanak tanıyor ve izleyiciyi doğrudan oyunun akışına çekiyor. Ayrıca, seçilen türküler hem keyifli bir atmosfer yaratmış hem de oyunun genel anlatımına uygun, geleneksel bir ahenk sağlamış.

Gelenek ve Modernite Arasındaki Denge

Meddah karakteri, hikâyeyi masal tekerlemelerle başlatıp yine bir tekerleme ile sona erdirerek geleneksel anlatı kalıplarını başarıyla kullanıyor. Oyunun merkezinde yer alan Nasreddin Hoca hikâyeleri, kuklalarla sahnede canlandırılarak anlatıdan ziyade deneyimlenen bir boyuta taşınmış. Buna ek olarak, oyunda Karagöz perdesi ve kukla kullanımının yanı sıra güncel unsurlara da yer verilmiş. Nasreddin Hoca’nın sahnede akıllı saatinden bahsetmesi ve zaman zaman İngilizce kelimeler kullanması gibi detaylar, karakteri tarihsel bağlamından çıkarıp günümüz dünyasına taşıyor. Bu sayede klasik bir figür olan Nasreddin Hoca hem kökleriyle hem de çağdaş yansımalarıyla sahnede yeniden hayat bulmuş.
Kukla oynatıcıları; Serkan Keskin, Sezin Bozacı ve Sibel Altan, karakter seslendirmeleri konusunda oldukça başarılı. Kuklalarla yaratılan mizansenler, oyun alanının sınırlarını aşarak seyirciyi doğrudan hikâyenin içine çekiyor.
Işıl Kasapoğlu’nun rejisi, Geleneksel Türk Tiyatrosu motiflerini çağdaş unsurlarla harmanlayarak bir denge yakalamış. Kasapoğlu’nun hem yazdığı hem yönettiği bu oyun, onun disiplinler arası yaklaşıma verdiği önemi bir kez daha ortaya koyuyor. Kuklaların kullanımı, meddah anlatısı, davul ritimleri ve sinevizyon tekniği, oyunu klasik bir anlatıdan çıkarıp çok katmanlı bir sahne performansına dönüştürmüş. İzleyici, Kasapoğlu’nun kendine özgü teatral dokunuşlarını sahnede açıkça hissedebiliyor ve “Evet, işte bu tam anlamıyla bir Işıl Kasapoğlu oyunu” diyebiliyor. Yalnızca çocukları değil, yetişkinleri de içine çeken bu anlayış, Nasreddin Hoca figürünün tarihsel gerçekliği ile çağdaş yorumunu bir arada sunuyor.
Günümüzde “çocuk oyunu” adı altında sahnelenen pek çok yapım, hikâyesiz kurgular ve çocukların yalnızca dans ederek şarkı söylediği, tiyatro izleme adabından uzak gösterilerden oluşuyor. Bu durum, ebeveynlerin nitelikli bir tiyatro oyunu bulma konusunda zorlanmasına neden oluyor. Ancak Semaver Kumpanya’nın Nasreddin Hoca oyunu, bu kalıpların dışına çıkarak çocuklara ve yetişkinlere gerçek bir sahne sanatı deneyimi sunuyor. Bu oyunu izlerken, uzun bir aradan sonra çocuklarımla birlikte kaliteli bir çocuk tiyatrosu izlemenin mutluluğunu yaşadım. Çocuklarınıza unutulmaz bir tiyatro deneyimi yaşatmak için bu oyunu mutlaka görmelerini sağlamalısınız.


TEB Oyun Dergisi‘nde yer alan diğer yazılara buradan ulaşabilirsiniz.

Yazar Hakkında / Emine Kınacı Hamalı

Lütfen birkaç kelime yazıp Enter'a basın

TEB Oyun sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin