Sophia Dionysopoulou’nun Medea Kızıl Boşluk Oyunu, Miti Yeniden Yazıyor Trajedinin ve Şiddetin Kaynağını Yeniden Düşünmeye Çağırıyor

*Oyunun yazarı Sophia Dionysopoulou ve eleştirmen Nikos Kseniyos’un yazılarına aşağıda yer verilmiştir.

Euripides’in Medea’sı, yazarın dönemiyle hesaplaşmasında kaynak mitin yeniden yorumlandığı, değiştirildiği, yeniden yazıldığı bir tragedya.


Euripides, diğer tragedya yazarlarından farklı olarak tragedyalarında toplumda gördüğü sorunları eleştirirken kadın ruhunun derinliklerine inmek amacındadır. Tragedyada kişinin trajedinin yaratıcısı olması Euripides’in tragedya yazarlığında görülen bir özellik. Euripides’in Medea adlı Antik Yunan tragedyasında Medea trajedinin yaratıcısıdır, oyun bize kadın ruhunun derinliklerini çeşitli açılardan yansıtır, tartışır. Oyunun hareket noktası Medea’nın sıradışı kişiliğidir, duyguları ve eylemleri uç noktalara varabilir, Medea’yı kendi yapan özellikleri böyledir: Aşkı uğruna tutkusunun peşinden kararlı biçimde giden, ailesine ihaneti ve hatta cinayeti bile göze alan bir kadın, gururlu bir prenses, güneş tanrısı Helios’un torunu mitolojik bir kahraman, öte yandan fedakâr bir eş ve annedir de Medea, ama dış şartların onu zorlayan, duygularını ve onurunu inciten etkisine karşı tepkisi çok şiddetli ve şiddet dolu olabilecek denli farklı ve güçlü bir karakterdir de Medea. Onun içsel çatışmalarının yoğunluğuyla, ruhsal süreçlerinin karmaşıklığı ve ağırlığıyla yaratılır oyunda trajedi. Euripides mitolojik hikâyeleri kendi dünya görüşüne uygun şekilde değiştiren bir yazardır, toplumsal sorunları kendi bakış açısından tragedya içine taşıyarak tartışmaktadır. Örneğin, Medea ve Iason’un evlilik içi ilişkileri, dış etkenlere karşı tutum, tavır ve tepkileri, şiddetin kaynağının ne olduğu oyunun tartışma konularından biridir. Şiddetin kaynağı eril tahakküm ve bu tahakkümden doğan güç ve iktidar ilişkileridir. Bir diğer önemli tartışma konusu Medea’nın etnik kökeninden dolayı “yabancı” olarak tanımlanması ve yaftalanması meselesidir. Iason’un iktidar hırsıyla hareket ederek kraliyette yer edinmek için Kral Kreon’un kızıyla evlenme girişimi ve Medea’yı terk etmesi de bir aldatma ve intikam meselesini gündeme getirir. Euripides, bütün bunların Medea’nın ruhsal dünyasındaki çatışmalı yansıma biçimini ortaya çıkararak, durumu onun içsel çalkantılarıyla anlatarak yapar. Karaktere öylesine gerçekçi ve insani bir boyut verir ki, tragedya artık mitolojik bir hikâye olmaktan çıkar, gündelik ve güncel toplumsal sorunların tartışma alanı haline gelir. Oyunun şiddet ve cinayet teması da sembolik bir anlama bürünür. Bu nedenle güncelliğini koruyan bir oyundur Medea ve sıkça yeniden yazımları yapılmakta, çağdaş yorumları sahnelenmektedir.


Bu oyunun en çarpıcı ve kabul edilmez görünen yanı Euripides’in kaynak miti değiştirerek oyuna eklediği Medea’nın çocuklarını öldürmesi meselesidir. Oyunda bu bir intikam biçimi gibi görünse de aslında yazar Medea’nın iç çatışmalarını, yoğun sevgi dolu fedakâr yanını, kadının bilgeliğini ve derinliğini ve her şeyin farkındalığı içinde olduğu bir farklı bakış açısını da yansıttığı için, bu oyun bildik anlamda bir intikam oyunu olmaktan uzaklaşır. Bir cinsel kıskançlık oyunu da değildir. Daha incelikli bir etik meseledir tartışılan: Örneğin, söz verme ve sözünde durmanın yaşamsal önemi, ahlâklı, dürüst ve insani olma, empati kurma, bilgelik ve farkındalık içinde davranma, kibirden ve başkasını hakir görmekten uzak durma konuları Iason’un bencilce, kendi iktidar hırsını tatmin etme arzusu yüzünden körleştiği, göremediği, anlayamadığı meseleler haline gelmiştir. Iason ahlaki bir sınırı aşmıştır ve Medea’ya verdiği ruhsal acının bedelini sahip olduklarını yani onu var eden şeylerini yitirerek ödeyecektir. Medea’nın gücüyse onu aşağılayanların ona gülmesini engelleyecek bir şiddeti üretebilme kapasitesinde gizlidir. Çocukların öldürülmesi Medea’ya kat kat acı vermesine rağmen bunu göze alarak yaşadığı acıyı Iason’a iade etmek ister. Iason’un ve Kreon’un ona yaşattıkları onur kırıcı aşağılamanın verdiği acının ne olduğunu onlara geri yansıtmak ister ama kendisi daha büyük bir acıyı göze alarak bunu yapar, bu gizil büyük güce sahiptir. Iason’un elinden her şeyini alır; yeni gelinini, iktidar tahtını, çocuklarını, geleceğini, kısaca varoluşunu onun elinden alır. Iason, oyunun sonunda kibirini sürdüremez halde çaresizlik içinde kalır. Öyle ki çocukların cesedini bile alamaz. Medea ise tanrısal soyunu vurgulayarak güneş tanrısı Helios’un gönderdiği ejderlerin çektiği arabayla gökyüzünde uçar, yeni bir hayat kurmaya doğru ilerler. Bu anlamda günümüzde oyunun sonu sembolik olarak alımlanmaktadır. O dönemde kocasına boyun eğmesi, onun tüm isteklerini koşulsuz yerine getirmesi ve orada bir yabancı olarak sessizce aşağılanmayı kabul etmesi ve oradan gitmesi beklenen bir davranış biçimiyken Medea bunu kabul etmez, büyük bir haksızlığa uğradığını düşünür. İnsanlık ve kadınlık onurunu kırıcı bu durumu sindiremez. Bir yandan da yarattığı trajik şiddetin, öfkenin ve cinayetin nedenleri Medea’nın sözlerinde haklı gerekçelere bürünür. Iason verdiği evlilik sözünü tutmamıştır, iktidar hırsı Iason’a insan olmayı unutturmuştur, asıl ihanet budur. Medea için sözün önemi büyüktür. Medea geçmişiyle hesaplaşır; geçmişinde kocası için ailesini feda etmiş korkusuz bir kadındır, sadık bir eştir, iyi bir annedir, Korintos’da uyumlu bir yabancıdır, zararsız, sakin, kendi halinde yaşamaktadır. Oysa şimdi kocası onu terk etmiş, yaşamdan sürgün edilmiş halde, şiddete uğramıştır. Iason ve Kreon tarafından paçavra gibi bir tarafa atılıp, gururu zedelenip, sürgüne mahkum edilip, değersizleştirilmeyi hak etmiyordur. Iason’a, çocuklarla birlikte kurdukları hayat olmasa, gelini kendi elleriyle gerdeğe hazırlayabileceğini söyler, meselenin kıskançlık olmadığını vurgular. İntikam olarak görünen cinayetse, Medea’nın maruz kaldığı toplumsal ve siyasi şiddeti görünür kılan bir tavır haline gelir oyunda, çünkü Medea verdiğinden daha fazla acıya katlanabilmektedir, şiddet ve cinayet seçimidir onun, özgür iradesinin kararıdır, gücü de buradan gelir. Çocuklarının da bu yerde- Korintos’da- bir geleceği kalmamıştır, çocuklarınıysa kraliyetin şiddetinden korumak, babaları Iason’un gözü dönmüş bencilliğinden ve iktidar hırsından özgürleştirmek ve ölümsüzleştirmek için öldürür. Medea sahip olduklarını yitirse de var olacaktır, yeni bir yaşam kuracaktır, bizi buna ikna eder, buna inanırız, bunu biliriz ve Medea’yı suçlamak yerine onun içindeki kötülük gücünü tetikleyen şiddetin kaynağını, Iason’u ve onunla sembolize olan hükmetme ve iktidar ilişkilerini, ön yargılı yargılayan zihniyetleri suçlarız. Etik bir mesele görünür kılınır oyunun sonunda.


Oyunda bu yok edici şiddete sembolik olarak yaklaşıldığında kadının toplumsal rollerden, tanımlamalardan sıyrılması, toplumsal rolleri üzerinden atması olarak ele alınabilir. Medea’nın varoluşu, sevgili, eş, anne rollerinin ve yabanıl yabancı büyücü tanımlarının ötesine geçmiştir. Medea içindeki gizil gücü harekete geçirmiş, aşağılanmayı kabul etmeyip kendine yeni bir varoluş yaratabilmiş, bunun için onu eş ve anne yapan unsurları yok etmiş, onu yabancı ve yabanıl olarak tanımlayanlara da farklı olanı dışlamanın bedelini göstermiştir. Medea’nın kendilik farkındalığı ve kendine güveni yüksektir. Çevresindekilerin düşünme ve görme biçimini de çok iyi anlamakta, kendisini dışarıdan nasıl tanımladıklarını bilmekte ve onlara ön yargılı bakışlarını da gösteren bir tavırda hareket etmektedir. Karar verebilen ve verdiği kararı uygulayan, bedelini göğüsleyebilen gururlu bir kadındır Medea. Ona verili toplumsal rollerin ötesinde bir varoluşa sahip güçlü bir kadın karakterdir. Tabiatı böyledir. Medea’nın bu kendi olma hali toplumdaki diğerlerinin ona dair tanımlarını, hakaret dolu sözlerini, aşağılamalarını içi boş söylemlere dönüştürür.


Euripides kaynak miti böyle oyunlaştırırken, günümüzde de kaynak mitin yeniden yazımları Medea’nın iktidar ve hükmetme ilişkilerini, toplumsal cinsiyet rollerini ve ilişkileri, kadın ruhunu ve kadınlık durumunu yeniden düşünmek, yeniden yorumlamak ve yeniden anlamlandırmak için ilham veren bir yana sahip olduğunu bize yeniden hatırlatıyor. Sahne Yayın’dan çıkan Sophia Dionysopoulou’nun Medea Kızıl Boşluk adlı oyunu bir performans metni olarak Medea mitinin günümüzdeki yeniden yazım örneklerinden biri.

Mitin Yeniden Yazımı: Hatırlama Anı… Bellek… Geçmişle Hesaplaşma… Ve Şimdi Yaşanan Acılar: Medea Kızıl Boşluk

Sophia Dionysopoulou’nun kaynak mitten yola çıkan Medea Kızıl Boşluk adlı oyunu kısa yoğun bir anlatı metni, bir “yeniden yazım” olarak Medea’yı günümüzle ilişkilendiriyor, çağdaş bir yorumla ele alıyor. Yabancı olmaya ve kadınlık durumuna vurgu yapan, politik eleştiri içeren bir yeni anlatı. Şiddetin ve trajedinin kaynağını yeniden düşündürüyor. Anlatıda Medea hatırlıyor olanları, yeniden değerlendiriyor ve herkese duyuruyor gerçekleri. Tek kişilik bir anlatıya dönüştürülmüş olan metin bir çeşit hatırlama anı, hesaplaşma anı, yargılama anı, değerlendirme ve dönüşme anı olarak iç içe geçmiş halde karşımıza çıkıyor. Tüm olanların bilgisine sahip olan anlatıcı oyuncu hem Medea’nın kendisi hem Medea mitinin anlatıcısı hem de Medea’nın bugünkü yansıması olarak karşımızda. Şiirsel bir dille anlatılıyor hikâye. Medea bölünüyor anlatıda, lirik monologdan diyaloğa dönüşüyor: Kehanetin sesi geleceği gösteriyor, geçmişte olanların anlatımı adalet arıyor ve şimdinin karanlığında yaşananlar Medea’nın acısını sahici kılıyor. Medea’nın güçlü karakteri ve ruhunun derinliklerindeki iç çatışmalar öne çıkıyor. Aşk, fedakârlık, sonra maruz kaldığı aşağılanma ve yalanlar, aldatılma ve derin bir yalnızlık, ardından gelen öfke, nefret, şiddet, intikam, hesaplaşma, iç döküş ve sonunda özgürleşme. Anlatı bir üst kurmaca olarak zamansız bir yerden bize sesleniyor, her şeyi yeniden hatırlıyor anlatıcı Medea, kadın olmanın, kadın ruhunun derinliklerinden sesleniyor, yaşanan acılara dışarıdan bakıyor, eleştiriyor, bir dış göz gibi hesaplaşıyor ve kendini kanlı kızıl bir karanlıktan yeniden doğuruyor.


Bu kısa anlatıda Medea her şeyin farkında olan, farkındalığa sahip bir kadın olarak kendiyle konuşur haldedir, bilinç akışı veya sayıklama anından, hesaplaşmaya, durup düşünmeye doğru akar düşünceleri ve sözleri…. en başından beri biliyordur Iason’un ne istediğini yine de o gemiye binmiştir, hatırlar ve anlatır: Iason’un peşinden gidişi, yabancı olacağını bildiği bir yere doğru gidişi… bu bir seçim! Karar veren, seçim yapan ve bunu yaşayan Medea, “sömürülmüş bir yabancı mı, onurlu bir yabancı mı?” diye soruyor kendine ve kişisel tarihine bir bakış atıyor… Iason’sa aldırmazlık içinde. İktidar oyunlarını eleştiriyor Medea, o bir dış göz… Hükmedene karşı duruyor… “Kentler hoyratlığa teslim oluyor, yeni düzen eskiyor.” “İktidarda oturanlar sahte şölenlerle kendilerini kandırıyor.”, “Güçlerini altın torbalarında arıyorlar.” diye anlatıyor. Hangi değerleri yitirdik iktidar uğruna?… Adalet arıyor Medea, kendi için ve belki herkes için… “Kan döktüm ama yaraları da iyileştirdim.” diyor. “Kan dökmüş olabilirim ama daima tiranlarınkiydi döktüğüm kan.” Iason’un Medea’yı aldatma nedeni iktidar ve güç özleminden başka bir şey değil, farkında Medea, çok iyi biliyor Iason’un ne istediğini. Bu yüzden Medea’nın kaderi, yeni Prenses’in de kaderi, sesleniyor ona: “Teslim ol kaderine. Benim kaderime.” …İki kadının kaderi eril dünyada birleşiyor, hükmeden, ezici, acı verici ilişkiler ağı bu. Utanç bir başka güçlü duygu Medea için. Anlatıdaki Medealar birbirine hatırlatıyor: “Hatırla! Sana ihanet etti. Hatırla! Seni tahtından etti. Hatırla! Seni sürgüne gönderdi. Hatırla! Bir kadın için büyük bir utanç. Bir kraliçe için savaş daveti. Kendisini koruması için kurban ve cephane gerektiren bir savaş hem de.” Ve cephane ve kurbanlar Medea’nın çocukları… onları ölümsüzleştirmek için, bu lekeli yerden kurtarmak için öldürüyor Medea. Aynı zamanda Iason’un kibrini parçalamak için yapıyor bunu. Varissiz bırakıyor eril zihniyeti, sembolik olarak yok olması anlamına geliyor bu Iason’un ve kibirli, hükmeden erilliğin de. “Yalancı babanız ‘son’ yazdı.” diyor çocuklarına. “Annenize gelin benim günahsız yavrularım.” “Böylece sizi kimse incitemesin. Böylece sizi kimse bulamasın.” sesleniyor çocuklarına. “Ve Hera onları hayata döndürüyor.” Sonsuz yaşamdalar artık. Öyle olduğuna inanıyor. Can veren anne, sadık eş, büyücü cadı, tanrısal soydan bir kraliçe… doğanın kendisi… Medea…güneşin torunu… anlatının sonuna doğru ışığı kaybediyor, geceleşiyor. Her şey gölgeleşiyor onun için. Hiçleşiyor bir an. Hiçlik anında belleği akıyor, her şeyi bir kez daha hatırlıyor, kişisel tarihini, mitolojiyi yeniden ve yeniden hatırlıyor, anlatıyor. Acı dolu ama mağrur, gururlu bir kraliçe, sıradan bir kadın… derken geldiği gibi kayboluyor karanlığın içinde o ve onun anlatısı: “Ben güneşin torunu.” “Kana bulanmış yabancı.” “Gecenin kızına dönüştüm.” “Sonsuza dek.” Bugüne söyleyecekleri yaşadıklarının anlatısında gizli olan bir kadın artık o… Gece ışığa gebe.


Sophia Dionysopoulou’nun Medea Kızıl Boşluk adlı bu şiirli anlatısında Medea’nın dışa dönük duygu patlamasını bulamazsınız ama içe dönük bir patlama potansiyeliyle, acıtıcı bir sakinlikle, derinlikle, ruha dokunan, hayatlara dokunan bir hikâyeyle birlikte akarsınız, bir yerinden tam da sizi anlatan, size ait olan bir sızıntıyla akıyordur hikâye, anlarsınız Medea’yı, hissedersiniz onun acısını, sizi de duyumsayan, düşünen bir dış göz ve değerlendiren bilge bir kişi yapar bu anlatı. Bu yoğun etkiyi yaratan metnin dilidir, yani şiirdir. Şiirin ruhun içine sızan, ruhu kaldıran, duyguları uyandıran ifade ve anlam gücüdür. Bir yandan da mitolojinin zamanından günümüze akan ve tüm zamanları birleştiren bir anlatı zamanıdır etkiyi artıran, sade, yalın, akışkan ve çok sahici. Hepimizin hayatına, sıradan olana gönderme yapan, dokunan bir anlatı.


Medea miti, Euripides’in Medea yorumundan günümüzdeki çağdaş yeniden yazımlarına kadar ilham veren ve güncelliğini zamandan zamana farklı biçimlerde koruyan antik bir anlatı. Mit canlı, etkileyici ve düşündürücü. Sophia Dionysopoulou’nun Medea Kızıl Boşluk adlı şiirli anlatısında da yeniden yorumlanan mit, toplumsal belleğin geçmişi ve unutulanları yeniden hatırlamasını, hesaplaşmasını teşvik ediyor diyebiliriz. Böylece anlatı aracılıyla, Medea’nın hikâyesi bize yeniden hatırlatıyor yaşadığımız gerçekleri; kadın olmayı, yabancı ve öteki olmayı, farklı bir varoluşun gördüğü dünyayı, kaybedilen değerleri, iktidar ilişkilerini yeniden sorgulamamız gerektiğini hatırlatıyor: Şiddetin ve yıkımın kaynağını yeniden düşünmeliyiz ki, hükmetme ilişkilerinden bağımsız daha adil ve eşit bir dünya mümkün olabilsin. Böyle bir düşünce, peşinden gitmeye değer anlamlı bir gerçek olarak karşımızda durmaktaysa, yeniden hatırlamak ve ortak belleği mitler yoluyla zorlamak tiyatral üretim için de ilham kaynağı ve yaratıcı bir alan olmaya devam edecektir.


Düşünsel temelden beslenen yaratıcılık, sanatın diğer alanlarında olduğu gibi tiyatroda da yaşama dair, dünyaya ve insana dair farklı bir seçenek üretecektir. Bu anlamda tiyatro, seçeneğin var edilmesi, görünür olmasıdır da diyebiliriz ve tiyatro aracılığıyla başka bir olasılığın görünür olması, umutlu bir seçeneği var edip geleceğe taşımak anlamına da gelir.


Tiyatro oyunları, tiyatral anlatılar sadece okunduklarında değil, sahnede oyuncusuyla ve seyircisiyle yaşam bulan metinler. Klasik oyunların çağdaş yorumları ve yeniden yazımları günümüzle hesaplaşmanın önemli tiyatral anlatım araçlarındandır. Medea Kızıl Boşluk, bu anlamda, oyuncuya da yönetmene de özgürlük alanı tanıyan, yaratıcılığı körükleyen bir anlatı, bir performans metni.

Fotoğraf: Dimitris Gerakitis

EĞER BİR CİNAYET DEĞİLSE

Sophia Dionysopoulou

Çeviren: Dimitris Chouliaraki

Euripides’in Medea’sı kadına dönüşen ilkel bir yaratıktır. Iason’un ihanetinin ardından aşk tutkusuna yenik düşen Medea, intikam uğruna çocuklarını öldürür. Helios, Medea’nın büyük babası, arabasıyla göklerde uçtuğunu gördüğünde, onu kurtararak eyleminin doğruluğunu kanıtlar. Efsanenin bu versiyonu Euripides’in döneminde radikal olarak kabul edilmişti ancak daha sonraki versiyonları buna dayandı ve bu versiyon, Christa Wolf hariç, yavaş yavaş Medea’yı basit bir psikopat katile indirgedi. Euripides’in yüzyıllara yayılan ve kabul görmüş tiyatro yaklaşımını ve sanatını etkileyen metninin ortaya çıkmasından önce, başka bir efsane daha vardı: Medea’nın kendi efsanesi cinayetten değil, insan kurban etmekten söz ediyordu. Glaucus ile evlenecek olan Iason’ın zülmüne uğrayan Medea, Korint halkının yeni krallarının varislerini yani çocuklarını öldüreceğini biliyordu. Bu yüzden onları kendisine ölümsüzlük bahşedeceğine söz veren tanrıça Hera’nın tapınağında kurban etmeye karar verdi ve öyle de yaptı. Bu oyun da bu efsanenin versiyonunu anlatıyor. Medea, çocuklarını mutlak ölümden kurtarır ve aynı anda iki hedefe ulaşır: Onları ölümsüz kılmak ve hain Iason’u onların öldüğüne inandırmak. Bu Medea’da iki tarafı birden sunmaktadır: Kraliyete mensup olan yani geleceği tahmin eden falcı ve bugünü yaşayan diğer kadın. Her ikisi de ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olan tek bir karakter oluşturur. Euripides’in versiyonuyla arasında fark var. Bu anlatıda Medea, başta da söylendiği gibi ilkel doğaya aittir. Iason ise “kentleşmeyi” seçer ve iki dünya çarpışır. Medea’nın büyüsü artık yaban görünüyor. Onu yücelten toplum; davetsiz misafir, yabancı olarak görüyor. Hatta büyükbabası Helios’a ait olduğundan Korint’in kendi toprağı olduğunu bile unutur. İnsan; doğayı dışlar, kentle muhafazakârlaşır ve içsel kendini dışlar. Bu anlamda Medea sadece âşık bir kadın değildir. Bu oyunda kadınsı bir ifadeye sahip olan şey aşkın kendisidir. Medea’nın dünyasında her türlü haysiyetle birlikte ayaklar altında ezilen, tanrının gönderdiği, en vahşi içgüdülerden biridir.

Fotoğraf: Dimitris Gerakitis


MEDEA: BİR RİTÜEL TÜRÜNDE

Nikos Kseniyos*

Medea’nın yaralanmış psikolojisini kimse bilmez. Ancak çağdaş tiyatro yaklaşımında nadir olarak bu psikolojik analiz yapılır. Medea bir sembol alegorik figür ve arketiptir. Göç etmiş, kraliyet ciddiyeti ile karşılanmış, tanrılaştırılmış fakat sonra kendisi ve çocukları sürgüne gönderilene kadar küçümsenmiş tanrılara eş bir prenses, bir Kolhis cadısı… Euripides’in kendisinden ziyade Euripides öncesi dönemde yazılanların bir sentezinden esinlenen Dionysopoulou’nun Medea’sı, kültürel bir tabu olan çocuk öldürme suçunu farklı bir bakış açısıyla cinayetin kurtarıcı rolünü öne sürerek işliyor. Medea’nın çocukları ya ölümsüzlük için ya da kötülüğün tohumları oldukları için er ya da geç Hera’ya kurban edilecektir. Medea bir kâhindir, geleceği görebilmektedir. Lirik tiyatroya ve ritme sadık kalan Dionysopoulou’nun dili; bir lirizm ve zulüm, bir hassasiyet ve tutku, bir metafizik ve dünyevi erotizm evreni inşa ediyor. Onun Medea’sı fiziksel yoğunluk ve şehveti deneyimliyor; bir Sufi gibi dünyanın varoluş ritmiyle dönüyor. Onun açık, şok edici ve ihanete uğramış erotizmi, Yunan tipi erkek hükümdarlığı ortadan kaldırarak Hekate’nin hak edilmiş dişil hükümdarlık bölgesini ilan ediyor ve daha aşağı olan erkeği eziyor. Dionysopoulou’nun Medea‘sı bir ritüel türündedir. Ve sonunda kutsal giysilerini çıkarır, atası Helios’u çağırır, onun soluk ışığında yıkanarak evrensel adaleti yeniden sağlayacak kırık bir varlığa dönüşür.

(*) eleştirmen ve yazar


TEB Oyun Dergisi‘nde yer alan diğer yazılara buradan ulaşabilirsiniz.

Yazar Hakkında / Fakiye Özsoysal

Lütfen birkaç kelime yazıp Enter'a basın

TEB Oyun sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin