Tragedyanın Döngüselliğinin Modern Sahnelemesi: Agamemnon, Ulrich Rasche
Ulrich Rasche’nin 22 Temmuz 2022’de Atina Epidaurus Festivali‘nde dünya prömiyeri yapılan Aiskhylos’tan Agamemnon sahnelemesi, tarihin döngüselliğini sahnede yeniden inşa ediyor. Bir varoluş biçimi olarak kurban ve ağ fikrinin izini süren tragedyanın 2022’de Rasche’nin sahneleme diliyle temsil edilmesi, tragedyanın döngüsellik fikrini toplumsal ve politik ağ fikrine götürmekte. Yönetmenin sahne dili olarak dairesel bir ilerlemeyi seçmesi, seyirciyi daha ilk bakışta “sonsuz döngü” kavramı üzerinde düşünmeye itiyor ki Rasche de sahne tasarımında kullandığı platformu buradan hareketle “çalışan bir saate”(!) benzetmekte.
Ulrich Rasche, 1969 yılında Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde Bochum kentinde doğmuştur. Sanat tarihi ve karşılaştırmalı edebiyat okuduktan sonra çok sayıda proje ve yapıma dâhil olmuş ve tiyatroya dair ilk deneyimleri Bochum’da ve Berlin Schaubühne’de Edith Clever, Dieter Sturn ve Robert Wilson’la gerçekleşmiş, sonrasında da Amerika’da The Watermill Center’da Robert Wilson’la çalışmaya devam etmiştir. Kendisi için dans ve ritmin özellikle çok önemli olduğunu belirten Rasche, Bochum’dayken Pina Bausch’un çalıştığı Wupperthal’a 30 km mesafede yaşadığını ve asla tek bir performans dahi kaçırmadığını söylemiştir.(2) Dansa olan ilk dönem tutkusu kendisini tiyatroya doğru bir yola sokmuş ve bu yol son döneminde antik tragedyalarla olan ilişkisini başlatmıştır. Rasche bu durumu bir röportajında şu şekilde açıklıyor;
“Bir etkinlik olarak dans, her zaman hareketli bulduğum bir şeydir, bu yüzden oyunlarımda çok önemli bir yeri var. Dans ve dil arasında bir bağlantı var ve bu tam olarak Yunan tragedyalarının korolarında bulduğunuz unsur. Dansa olan aşkım, oyuncuları nasıl sürekli hareket halinde oynatabileceğimi kendime sormamı sağladı. Koreografik terimlerle düşündüm fakat böyle bir performans sergilemek için dansçılarla değil, oyuncularla çalışmak zorundaydım. İşte o an sahnede hareketli bir yürüyüş yolu veya devirme diskleri olan mekanik bir platform fikri aklıma geldi. Bu yapılar mühendislikle ilgilendiğim izlenimini verebilir, ama hayır, ben hareketle ilgileniyorum.” (3)Ulrich Rasche
Rasche’ye 2013 yılında Hieronymus Bosch’un The Garden of Earthly Delights adlı tablosundan yola çıkarak geliştirdiği The Apocalypse adlı sahnelemesiyle Berlin Sanat Akademisi tarafından Berlin Sanat Ödülü verilmiştir. Thomas Rothschild bu sahnelemenin “yavaşlık” kavramına bir saygı duruşu olduğunu belirtip, Rasche’yi “Sahnenin Tarkovski’si” olarak tanımlamıştır.(4)Thebai’ye Karşı Yediler (2017), Antigone (2017), Persler (2018), Bakkhalar (2019), Oidipus (2021) ve Agamemnon (2022) Rasche’nin sahnelemeyi geliştirdiği tragedyalardır ve bunların dışında ilk dönem sahnelemelerini Harold Pinter, Christiane F. Sophiensaele, Virginia Woolf, Goethe, Kleist gibi yazarların metinleri oluşturmuştur. Tragedyalara geçiş evresindeki önemli metinlerden biri de 2016 yılında sahnelediği Schiller’in Die Räuber (Haydutlar) metni olmuştur.
Aiskhylos’un sırasıyla Adak Sunucular ve Eumenidler tragedyalarının da bulunduğu üçlemesi Oresteia’nın ilk oyunu olan Agamemnon, ilk kez M.Ö. 458 yılında sahnelenmiştir. Oğuz Arıcı’nın “Oresteia: Bir Modern Devlet ve Adalet Tartışması(5)” adlı yazısında belirttiği üzere kan davasına dayalı olan metin, kan davası fikrinin bizatihi kendisinden dolayı kader kavramını da yanında getirmekte ve tragedyadaki dönüşüm fikrinin döngüselliği ile hukuki katmanı daha da görünür kılmaktadır. Bunun yanında Aiskhylos mevcut ataerkil düzenin anaerkil olan eski düzenle çatışmasını Oresteia üçlemesi boyunca tragedyalarının merkezine yerleştirmiştir. Klytaimnestra tragedyada bir kadın olarak eril dünyanın kodlarıyla aksiyon alan bir karakterdir. Homeros metinlerinden beri Antik Yunan dünyasının eril kahramanlığı tanımlayan “arete” kavramı Klytaimnestra’nın davranışlarında kodlanmıştır sanki. Tavırları erildir, “erkekler” gibi hüküm verir ve verdiği hükmü gerçekleştirir. Arete kavramı bu anlamda eril kahramanlığı imlerken, Klytaimnestra bir kadın karakter olarak var olup erkek yasaların maddeleriyle bütünleştirilmiştir. Bunun yanında Klytaimnestra anaerkil yasalara göre aslında verdiği hükümde haklıdır. Agamemnon’la bir akrabalık bağı yoktur ve aldatılmasının yargısını “ölüm” olarak vermesi anaerkil yasalarda haklı görülebilmektedir, keza anaerkil yasalara göre Klytaimnestra’nın haklı olmasından dolayı üçlemenin sonunda Eriniler Klytaimnestra’nın değil, oğlu Orestes’in peşine düşeceklerdir. Fakat yine de en nihayetinde üçlemenin sonunda eril güce teslim olarak oğlu tarafından katledilir ve Eumenidler’in sonunda Tanrıça Athena da ataerkil yasalara göre kocasını aldatır ve ardından öldürmüş olan bir kadının cezasının ölüm olmasında bir beis görmez.(6) Friedrich Engels ise, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni çalışmasının dördüncü basımına önsöz olarak yazdığı kısımda Oresteia üçlemesi hakkında 19. yüzyılda Johann Jakob Bachofen’in “Babalık hukuku, analık hukuku üzerinde zafer kazanmıştır.” yorumunun o dönem için yeni, çığır açıcı fakat Bachofen’in de Aiskhylos gibi Eriniler, Apollon ve Athena’ya inanmasından dolayı tüm çalışmasını okumaktaki harcanan emeğin gereksiz olduğunu belirtmektedir.(7)
Tragedyanın olay örgüsü bir bekleyiş anına tekabül eder, Klytaimnestra on yıldır Troya’da savaşta olan eşi Agamemnon’u beklemektedir. Klytaimnestra, Agamemnon’un ordusunun akıbeti için kurban ettiği kızı İphigenia’nın acısını unutmamıştır ve bu acısına bir de Agamemnon’un yanında “savaş ganimeti” olarak getirdiği Bilici Kassandra eklenmiştir. Zaten var olan Atreusoğulları ailesinin laneti intikam döngüsüyle bir saat gibi işlemeye devam etmektedir. Klytaimnestra’nın Agamemnon ve Kassandra’yı öldürmesiyle intikam döngüsü bir sonraki nesle/bir sonraki oyuna aktarılır. Diğer taraftan Terry Eagleton’sa böylesine bir intikam döngüsünü eğer uygarlık karşıtı eylemler topluluğu olarak ele alacaksak bunun var olan düzenin gelişmesini bloke etmesinden dolayı olduğunu belirtir ve Agamemnon’un içinde bulunduğu durumu umutsuzca çırpınılan ölümcül bir ağa benzetir.(8)
Rasche ve ekibin festivalde gerçekleştirdikleri temsilde, Büyük Epidaurus Tiyatrosu’nun gün batımı ışığında sahne zeminindeki daire parça silik olarak gözlere çarpmaktır. Rasche’nin söylemiyle bu büyük disk Atreus ailesinin sarayını temsil etmektedir(9)ve diğer taraftan da tragedyanın döngüselliğinin bir ifadesi olarak oyuna zemin sağlamıştır. Siyah diskin üstünde ve ortasında dikdörtgen bir platform bulunmaktadır ve platformun üstünde enstrümanlar, bilgisayar ve ışık düzeneği vardır. Sahneleme ilk olarak müzisyenler ve ışık koordinatörünün yerleşmesiyle başlar ve oyun boyunca yerlerinden ayrılmazlar. Ardından koro ve Klytaimnestra’yı oynayan oyuncu yerlerine yerleşirler. Diski ortadan bölen dikdörtgen düzeneğin bir tarafında kümelenmiş kolektif yapıyı, koroyu, görürken diğer tarafında tek başına yürüyen bir kadını görürüz.
Kostüm tercihinde ortak renk siyahtır; korodaki oyuncuların siyah şortları ve tişörtleri bedenlerinin bir kısmını açık bırakacak şekilde tasarlanmışken, Klytaimnestra’nın kostümü yüzü ve elleri hariç bedeninin kalan kısmını kapatmaktadır. Diskin hareket etmeye başlamasıyla oyuncular da yürümeye başlar. Koronun ve tek başına olan oyuncunun sahnedeki konumlanmaları gereği farklı toplumsallık ve siyasallık barındırdığı hissedilse de yürüyüş biçimlerinde bir farklılık yoktur. Sahnedeki bütün oyuncuların ortaklaşmış tek bir yürüyüş biçimi vardır; ağır, zemine köklenen, dizler ve dirsekler hafif bükük ve hep ileriye doğru.
“Müziğin ritmi ve durmaksızın dönen saat oyunun kilit unsurlarıdır.”(10) Ulrich Rasche
Rasche, müzisyenleri de bir nevi oyuna ve oyunculara cevap veren oyuncular olarak kullanmıştır ve kendisi buradaki önemli faktörün ritim olduğunu belirtmektedir. Oyuncuların yürüme ritimleri, diskin dönüş hızı ve müziğin ritmi sonsuz bir birliktelikte gibidir. Diğer taraftan metinle ilişkiye geldiğimizdeyse oyuncuların konuşmalarındaki icra da her bir adımdan çıkan zemin sesini örtmez. Oyuncuların durmaksızın dönen disk üstünde yürümeleriyse ilk olarak akla bir “yerinde sayma” anını getirse de adımların ve diskin dönüş hızı arasındaki bağlantı ilerledikleri fikrini oluşturacak koşullara uygun oluşturulmuştur. Fakat bu ilerleme, içinde bulundukları düzeneğin varlık durumundan dolayı sürekli kendini tekrar etmektedir. Köşesiz ve merkezi bir noktadan hareket eden sahne zemininin üzerinde yürüyen oyuncular, kaderin çemberinde ancak ağı daha da fazla örmeye devam etmektedirler. Onlar için en iyi şey ya hiç doğmamış olmak ya da bir an önce ölmek olacaktır.(11)
Tragedyanın başındaki gözcü ve uzun koro parçası boyunca zeminden gelen yarı beyaz ışıkta komün tarafını aydınlatılmış görürken, onların aydınlatmasından yansıyan ışıkla siluet halinde tek başına yürüyen Klytaimnestra’yı görürüz. Metne sadık kalınan performans düzeneğinin bu kısmı bir taraftan Epidaurus’ta güneşin iyice batmasıyla gerilimi yüksek bir anlar topluluğu oluştururken, bir taraftan da koronun mükemmelliği kendini tekerrüre mi dönüştürüyor sorusunu uyandırabilmektedir ki bu durumun kendisi de gerilimi oluşturan unsurlardan biridir. Çünkü güçlü vücut formlarıyla yürüme biçimi bütün basitliğiyle oldukça etkili bir şekilde inşa edilirken bir taraftan da bir kırılım anının beklentisini uyandırmakta. Derken Klytaimnestra’nın lexis’(12)e başlamasıyla ışık artık ona yanar.
Sahne üzerinde hareket eden diskte kullanılan ışıklardan ayrı olarak sahne dışında, seyir alanında da ışık kullanımı bulunmaktadır. Özellikle Agamemnon’un giriş-çıkış sahnelerinde seyir yerlerinde ışık kullanımı vardır fakat belirtmeliyim ki ışık kullanımı üzerine sahnenin ritmi üzerine düşünüldüğü kadar düşünülmemiş gibi görünmekte. Bir atmosfer yaratımının ötesine geçemeyen ışık tasarımının, özellikle renk seçimlerindeki gelişigüzelliğin sahnede eklektik bir parça olarak kaldığını düşünmekteyim.
“Bu, sürekli intikam ve karşı intikam döngüsü hakkında, orijinal günahkâr Tantalus’a atılan Atreus Evi’ndeki kırılmaz ve sarsılmaz lanet hakkında. Kısır bir kan döngüsüne hapsolmuşlar; her damlanın dökülmesi başka bir kanlı sunu ile karşılanmalıdır. Benim için ‘Oresteia’, Aiskhylos’un kurumların ve demokrasinin önemini vurgulayarak üçüncü ve son bölüme kadar düzeni geri getirmediği, sürekli bir cinayet ve intikam döngüsüdür. Bu saat benzeri tasarım, bu inişi şiddete, suç sarmalına aktarmayı amaçlıyor. ‘Oresteia’da Koro’nun şöyle dediği bir sahne var: ‘Şimdi genç adamların yerine çömleği ve külleri eve taşınıyor.’ Mekanik yapı, doğal bir metafor, asla bitmeyen savaşlara bir göndermedir.” (13)Ulrich Rasche
Rasche’nin Agamemnon sahnelemesi bu intikam döngüsü olgusunun aynı zamanda oyundaki “yeniden kurulan düzen” fikriyle de ilişkiye girişiyle oluşturulmuştur. René Girard’a göre intikam bir kısırdöngü mefhumu içerir ve “tekrar” rizikosu taşır. İlkel toplumlarda bu durum daha çok bireylerarası bir döngüye işaret ederken, polisli toplumlarda bu döngü kamusal intikam döngüsüne de işaret edebilmektedir.(14) Keza Klytaimnestra’nın tekil acısı onu intikama sürüklerken, ardından kendini savunurken yaptığı şeyin adil olduğunu da iddia edecektir. Rasche’nin sahnelemesinde ise Klytaimnestra’nın intikamını alışında öncelikle kendini tanıması ve demos(15) karşısında soyunup arınması ön plana çıkmaktadır. Agamemnon ve Kassandra’yı öldürdükten sonra sahne gerisinde oyuncular sahnenin arka tarafından diskin dışına çıkarlar ve karanlıkta kalırlar. Koro bölümü bittikten sonra sahneye Klytaimnestra çıplak bir şekilde siyah bir kumaşın üstünde iki çıplak bedeni sürükleyerek çıkar ve bunu metindeki savunma bölümünü verdiği hükmün ardında dururcasına yürüyerek yapar. Ardından kumaşın üstündeki iki bedeni diskin üstündeki dikdörtgen platformun gerisine taşır, oraya bırakır ve tüm bedenini saran siyah kıyafetleri çıkmış bir şekilde tek başına yürümeye devam eder.
“Antik Epidaurus’taki orkestraya, tiyatronun inanılmaz boyutlarına, manzara oranlarına, genel alanın huzuruna baktığımda, sadece mekanik diskle istediğimi başarabileceğimi anladım. Epidaurus’taki bu ‘Agamemnon’ prodüksiyonunun kariyerimde bir dönüm noktası olacağını ve aynı zamanda festivalde hem kendim hem de iş arkadaşlarım için inanılmaz bir meydan okuma olacağını düşünüyorum.”(16) Ulrich Rasche
Agamemnon’un trajik ağ fikrini oldukça basit ve yalın bir şekilde kurduğunu düşünmekteyim. Gerek analık-babalık hukuku arasındaki döngüyü ele alışında gerekse oyundaki kadın karakterlerin erkekler meclisinde ilerlemelerini farklı yöne doğru yapmalarında, M.Ö. 458. yüzyılda sahnelenmiş olan metin, bugünün çağdaş dünyasına aynı temel çatışmaların nasıl da döne dolaşa geldiğini kendi sahneleme dilinde aktarmıştır. Claude Levi-Strauss’un da belirttiği üzere mitolojiler dünyanın farklı yerlerinde farklı tasavvurlarla tekrar tekrar ortaya çıkmaktadırlar.(17) Bu anlamda Rasche’nin sahnelemesi bu mitolojik döngünün modern ilerleme anlayışı gibi lineer olmadığını, belki de tam olarak Khronos Zamanı’ndaki gibi şimdilerin her zaman geçmişi ve geleceği yuttuğu bir düzleme işaret ettiğini tekrar göstermiştir.(18) Oresteia üçlemesi açısından değerlendirildiğinde de Khronos Zamanı her hamlenin zincirleme başka bir olaya sebebiyet vermesi ve sonsuza kadar bu ağın örülmesi fikrinden dolayı tutarlı görünmektedir.
Dipnot
1) “Taking the Epidaurus challenge to the next level”, (Ekathimerini, 22.07.2022, Erişim23.07.2022). https://www.ekathimerini.com/culture/1189649/taking-the-epidauruschallenge-to-the-next-level/ . Aksi
belirtilmediği takdirde çeviriler şahsıma aittir.
2) A.g.e.
3) A.g.e
4) “Die Apokalypse – Ulrich Rasche zeigt inStuttgart auch ohne Chor seine Handschrift”,(Nachtkritik, 12.01.2013, Erişim 09.12.2022). https://nachtkritik.de/index.php?option=com_content&view=article&id=7635:apokalypseulrich-rasche-im-schauspiel-stuttgart&catid=39&Itemid=100190
5) Oğuz Arıcı, “Oresteia: Bir Modern Devlet ve Adalet Tartışması”, Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölüm Dergisi 17 (2010).
6) Ayrıntılı araştırma için bkz: Defne Yılmazcan, Antik Yunan’da Toplumsal Cinsiyetin İnşası (Ankara: Akademisyen
Kitabevi, 2020), 182-183.
7) Friedrich Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, çev. Mustafa Tüzel (İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2020), xiii-xvi
8) Terry Eagleton, Trajedi, çev. Cem Alpan(İstanbul: Can, 2021), 67
9) “Taking the Epidaurus challenge to the next level”, (Ekathimerini, 22.07.2022, Ulaşım 23.07.2022). https://www.ekathimerini.com/ culture/1189649/taking-the-epidauruschallenge-to-the-next-level/
10) A.g.e
11) Silenos ve Midas arasındaki konuşma. Ayrıntılı araştırma için bkz: Oğuz Arıcı, Antik Yunan Tragedyasının Metafiziği, Cogito 54 (2008)
12) Antik Yunan’da gündelik hayattaki konuşmalar dialogos ya da dialektos olarak adlandırılırken tragedyalardaki konuşmalar lexis olarak adlandırılmaktadır. Bkz: Oğuz Arıcı, Kurmacanın İnşası: Oyun Yazarlığına Giriş (İstanbul: Habitus Yayıncılık, 2020), 194.
13) “Taking the Epidaurus challenge to the next level”, (Ekathimerini, 22.07.2022, Ulaşım 23.07.2022). https://www.ekathimerini.com/culture/1189649/taking-the-epidauruschallenge-to-the-next-level/
14) René Girard, Şiddet ve Kutsal, çev. Necmiye Alpay (İstanbul: Alfa, 2019), 33.
15) Halk, yurttaşlar topluluğu.
16) “Taking the Epidaurus challenge to the next level”, (Ekathimerini, 22.07.2022, Ulaşım 23.07.2022). https://www.ekathimerini.com/culture/1189649/taking-the-epidauruschallenge-to-the-next-level/
17) Claude Levi-Strauss, Mit ve Anlam, çev. Gökhan Yavuz Demir (İstanbul: İthaki, 2013),31.
18) Khronos Zamanı “şimdi”lerin sürekli geçmiş ve geleceği yuttuğu bir zamana tekabül ederken, Aion Zamanı “şimdi”nin geçmiş ile gelecek arasında bölündüğü bir zamanı ifade eder. Ayrıntılı araştırma için: Ulus Baker,
Yüzeybilim Fragmanlar (İstanbul: İletişim, 2019), 263-268.
Başvurular:
1) “Die Apokalypse – Ulrich Rasche zeigt in Stuttgart auch ohne Chor seine Handschrift”,(Nachtkritik, 12.01.2013, Erişim 09.12.2022). https://nachtkritik.de/index.php?option=com_content&view=article&id=7635:apokalypseulrich-rasche-im-schauspiel-stuttgart&catid=39&Itemid=100190
2) “Taking the Epidaurus challenge to the next level”, (Ekathimerini, 22.07.2022, Erişim 23.07.2022). https://www.ekathimerini.com/culture/1189649/taking-the-epidauruschallenge-to-the-next-level/
3) Claude Levi-Strauss, Mit ve Anlam, çev. Gökhan Yavuz Demir (İstanbul: İthaki, 2013)
4) Defne Yılmazcan, Antik Yunan’da Toplumsal Cinsiyetin İnşası (Ankara: Akademisyen Kitabevi, 2020)
5) Friedrich Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, çev. Mustafa Tüzel (İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2020)
6) Oğuz Arıcı, “Oresteia: Bir Modern Devlet ve Adalet Tartışması”, Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölüm Dergisi 17 (2010).
7) Oğuz Arıcı, Antik Yunan Tragedyasının Metafiziği, Cogito 54 (2008).
8) Oğuz Arıcı, Kurmacanın İnşası: Oyun Yazarlığına Giriş (İstanbul: Habitus Yayıncılık, 2020)
9) René Girard, Şiddet ve Kutsal, çev. Necmiye Alpay (İstanbul: Alfa, 2019)
10) Terry Eagleton, Trajedi, çev. Cem Alpan (İstanbul: Can, 2021)
Bu yazı TEB Oyun Dergisi’nin 46. sayısında yer almıştır. Sayının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.