Tiyatromuzun Yolculuğunu Farklı Bakış Açılarından Değerlendiren Bir Kaynak Kitap: Cumhuriyetin 100.Yılında Tiyatromuz Üstüne
Cumhuriyetin 100.Yılında Tiyatromuz Üstüne kaynak kitap olarak tiyatro araştırmalarına fayda sağlayacak kapsamlı makalelerden oluşan çok yazarlı bir yapıt. Ülkemizde tiyatro sanatının gelişmesinde katkı sağlamış akademisyen tiyatro insanlarımızın yazılarını içermekte.
Tiyatromuzun Cumhuriyetin ilanından sonraki yolculuğunu, Cumhuriyetin 50.yılı, 60.yılı ve 75.yılında Prof. Dr. Metin And ve Prof. Dr. Sevda Şener, hazırlamış oldukları kitaplarında kapsamlı bir arşivleme, betimleme, değerlendirme halinde kayıt altına almışlardı. Onların kitaplarını tiyatro tarihimizin akademik düşünceyle beslenmiş tanıklıkları ve belgeleri olarak okumaya, tiyatro araştırmaları ve tiyatro eğitiminde kaynak kitaplar olarak kullanmaya devam ediyoruz. Cumhuriyetimizin 100. yılında tiyatromuzun yolculuğunun nasıl ilerlediği de bu kitapla kayda geçirilmiş. Kitap arşiv çalışmasından öteye giderek farklı bakış açılarından ele alınmış kapsamlı inceleme araştırma yazılarını, oyun incelemelerini ve dramaturji önerilerini de içeriyor.
Kitapta dokuz tane kapsamlı makale yer alıyor. Ayşegül Yüksel “Cumhuriyetin 100. Yılında Tiyatromuz” başlıklı yazısıyla tiyatromuzun Cumhuriyetin ilanından yaklaşık on yıl önce Darülbedayi’nin kurulmasıyla başlayan yolculuğunu ve Cumhuriyet tarihimizin 100 yıllık sürecini kronolojik olarak bize hatırlatıyor, toplumsal belleğimiz tazeleniyor, unutulanlar gün yüzüne çıkarılıyor. Cumhuriyet tarihi boyunca tiyatro pratiğini, tiyatro üreten ödenekli ve/veya özel/özerk kurumları, amatör tiyatroyu, tiyatro eğitiminin gelişimini ve çeşitlenmesini, oyun yazarlığındaki dönüşümleri toplumsal, siyasal ve ekonomik değişimlerle koşutlukları içinde ve eleştirel bir bakış açısıyla anlatıyor, tanımlıyor ve değerlendiriyor. Ülkenin siyasi tarihinin tiyatromuz üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerinin de aktarılıp değerlendirildiği yazıda, tiyatro tarihimiz ve cumhuriyet tarihimizin içiçe geçmiş ilişkisini, gerilimlerini, dönüşümü ve gelişimini görüyoruz. Dikmen Gürün’ün “Erken Cumhuriyet Döneminde Tiyatronun İşlev Ve Yönelimleri” yazısı ise Tanzimat’tan 1960’lı yıllara kadar tiyatronun işlevi üzerine tartışmaları gündeme getiriyor ve bu tartışmaların, eleştirinin tiyatromuzun gelişimine katkılarını değerlendiriyor. Yazı, tiyatromuzun siyasi tarihimizle yakın ilişkisini, eleştirel yaklaşımını, bilinçlendirmeye yönelik tavırlarını ortaya çıkarırken, tiyatro eleştirmeninin önemi de doğal bir biçimde beliriyor. Dikmen Gürün bu yazıda tiyatronun bir yandan nasıl batılılaşma, modernleşme sürecinin önemli bir bileşeni olarak algılandığını gösterirken aynı zamanda yeni cumhuriyet insanını yaratma çabasında baştan itibaren misyon yüklendiğini anlatıyor ve bu tartışmaların tiyatro düşüncesine yansımasını tartışıyor. Nihal Kuyumcu “Bourdieu’nün Habitus Kavramı Ve 1935’den Bu Yana Çocuk Tiyatromuz” adlı yazısında çocuk tiyatrosunun tiyatromuzdaki gelişimini anlatırken, Bourdieu’nün “habitus” kavramından yola çıkarak yeni bir bakış açısıyla yorumluyor ve yazarların dönemleriyle, oyunların sosyokültürel çevreyle olan ilişkilerini açığa çıkarıyor.
Zehra İpşiroğlu’nun “Gülmecenin Eleştirel Gücü” yazısıysa yazarın gözünden mizahın yakın dönem oyunlardaki ve tiyatrodaki yerini eleştirel bir yaklaşımla yorumluyor. Yazıda, mizahın alımlanmasında yanlış anlaşılmalar ve nedenleri, mizah korkusu, yasaklamalar ve nedenleri üzerine geliştirilen düşünsel süreç çarpıcı örneklerle somutlanıyor, yanı sıra feminist mizah anlayışı, eleştirel mizahın iyileştirici ve vurucu gücü oyunlardan, sinemadan ve yazından örneklerle tartışılıyor, değerlendiriliyor. Metin Balay’ın “Türkiye’de Bertolt Brecht Algısı Üzerine Düşünceler Ve Bir Öneri” adlı yazısı Brecht’in oyunlarının tiyatromuzdaki yolculuğunu anlatırken, oyunların alımlanmasında ortaya çıkan sorunları da aktarıyor ve Brecht’in tarihselleştirme, yabancılaştırma ve gestus kavramlarını açıklayarak Brecht dramaturjisini, Kuraldışı ve Kural, Arturo Ui’nin Yükşelişi, Yuvarlak Kafalılar ve Sivri Kafalılar, üç öğreti oyununun incelenmesi üzerinden örneklerle ayrıntılandırıyor. Böylece, Brecht’in oyunlarında “izleyiciye bir şey öğretmeye çalışmadığını, sorgulamanın, keşfetmenin, farkındalığın hazzını yaşantılamaya dair düşünme modelleri önerdiğini, düşünsel üretimin bir eğlence ve haz kaynağı olarak tiyatroda sürdürülmesinin önemini” vurguladığını anlıyoruz. Yazıdaki oyun incelemeleri Brecht oyunlarına yönelik bir dramaturji modeli önerisi oluşturuyor. Arda Öztürk’ün “Türkiye’de Politik Tiyatro” yazısı 1960lı yıllardan günümüze Türkiye’de politik tiyatronun nasıl bir gelişim gösterdiğine yanıt arıyor. Arşiv niteliği de olan yazıda değişen görüşler de alt başlıklar ve saptamalarla değerlendiriliyor. Yazı tiyatromuza dair oyunlardan sahnelemeye önemli bir tarihsel panorama veriyor. Duygu Seda Tomru’nun “Parçalardan Bütüne, Çokluktan Birliğe Tiyatro Araştırma Laboratuarı (TAL)” başlıklı yazısı TAL’ın tarihini, kuruluş amacı ve tiyatro felsefesini, yapılan çalışmaları, tiyatromuza katkılarını, içerden bir bakışla dramaturg olarak yer aldığı dönemin anılarındaki izlerinden, TAL’da yaşantıladığı kendi kişisel deneyimi üzerinden aktarıyor. Arşiv kayıtlarından yazı ve fotoğrafların da yer aldığı yazıda, TAL’ın oyunculuk yöntem ve teknikleri, sahneleme araştırmaları, oyuncunun bedeniyle ilişkisi, oyuncunun yaratıcılık ve farkındalık gelişimi, otobiyografik gösterim çalışmaları üzerine kapsamlı bir anlatımla tiyatro alanında sanatçılar yetiştirmiş bir kurum olan TAL’ın önemi bir kez daha görünür oluyor ve TAL’ın tiyatromuz için yenilikçi, araştırmacı bir seçenek üreten özgün ve özel yanı ortaya çıkıyor. Elif Candan’ın “Cumhuriyet Dönemi Kadın Oyun Yazarlarına Feminist Eleştirel Yaklaşımlar” başlıklı yazısında 1960lı yıllardan günümüze kadar belli başlı kadın oyun yazarlarımızın oyunlarında ortaya koyduğu toplumsal cinsiyeti alımlama biçimleri ve yazım stratejileri feminist eleştirel yaklaşımla inceleniyor. Yazarların içselleştirdikleri toplumsal ve siyasi düşünme kalıplarını sorgulayıp sorgulamadıklarının metne nasıl yansıdığı açıklanıyor. Yazarların toplumsal cinsiyet rollerini, hiyerarşi ve hükmetme ilişkilerini metinlerinde yeniden üretip üretmedikleri araştırılıyor. Kapsamlı bir araştırma ve incelemenin ürünü olan bu makale, oyunlarda görülen modern kadın kimliği, ideal kadın temsillerinin yarattığı hiyerarşik görme biçimlerini eleştirel bir yaklaşımla yorumlarken, ataerkil söylemlerle hesaplaşan, sorgulayan feminist oyunların ne açıdan farklılaştığı üzerinde önemle duruyor. Böylece kadın oyunları ve feminist oyunlar arasındaki farklılık da ortaya konuyor. Yazıda, biyografik feminist oyunlar, yakın dönem sahnelemeler, dijital tiyatro ve kadın anlatıları da inceleniyor, değerlendiriliyor. Fakiye Özsoysal’ın “Feminist Dramaturji Ve Oyunlarımız” başlıklı yazısı ise kadın deneyiminin içinden bakmak ve feminist okur olmak ne anlama geliyor açıklarken, örneklerle feminist dramaturjiyi anlatıyor ve bir metne yaklaşımda feminist yapısöküm stratejileri nasıl uygulanır ayrıntılandırıyor. Ayrıca feminist oyunlar ve özelliklerini metin, sahneleme ve yazara yönelik eleştiri açısından ele alıyor. Bunun yanı sıra tiyatromuzda yakın dönemde yazılan ve sahnelenen oyunlarda kuir kimliklerin temsilleri ve temsil biçimleri ve oyunların biçemleri de eleştirel bir yaklaşımla değerlendiriliyor. Feminist dramaturjinin hiyerarşileri ve hükmetme ilişkilerini sorun edinen yanı önemle vurgulanıyor ve metinlerdeki hiyerarşik yaklaşımların metnin yazılma amacı veya görünen niyetinden ayrı olarak metnin iç işleyişinde nasıl ortaya çıktığı örneklerle anlatılıyor. Yakın dönem feminist oyunların sahnelenme biçimleri, oyunların feminist özellikleri, feminist oyuncunun beden algısı, feminist tiyatro toplulukları ve oyunları da yazıda yer almakta.
Cumhuriyetin 100.Yılında Tiyatromuz Üstüne kitabında bu özgün makalelerin yer almasının önemi, yazarların özgün görüşleriyle tiyatromuzun yakın dönemini çeşitli açılardan değerlendiriyor olmaları, ayrıca kitapta genelde tiyatro özelde tiyatromuz üstüne araştırma, yorum ve görüşlerin oyunlardan ve oyun incelemelerinden örneklerle desteklenerek açıklanıyor olması gelecekteki çalışmalara hem arşiv araştırmaları hem de yorumlar ve değerlendirmeler açısından katkı sağlayacak nitelikte. Kitabı anlamlı kılan önemli bir diğer ayrıntı da tiyatro alanında yetişmiş akademisyenlerin birbirini geliştirmiş nesiller olarak kitaptaki bu birlikteliği. Cumhuriyetin 100. yılında tiyatromuz üstüne düşünmek için yola çıkan bu kitap anlamlı ve özellikli bir çalışma.
TEB Oyun Dergisi’nde yer alan diğer kitap tanıtım yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.