Peiraios 260’da Bahar Ayini

Atina Pire yolu üzerindeki kent çeperinde yer alan 1941 yapımı terkedilmiş bir mobilya fabrikası genel atmosferi korunarak yapılan işlevsel eklemelerle sahne sanatları için çok güzel bir alternatif yapı olmuş. PEIRAIOS 260 adıyla tescillenerek tarihi anıtlar listesine alınan bu etkileyici açıklıklara sahip çelik çatılı binalar, endüstriyel mimarinin önemli bir örneği. Kolonsuz çok geniş bir kapalı seyir alanı var. Kendiliğinden oluşan etkileyici akustik, ses mühendislerinin de dikkatini çekmiş ve bunun bazı noktalardaki kırık pencereler onarıldığında değiştiği görülünce tekrar eski haline getirilmiş.  

Peiraios 260’da oluşan seyir zevki ve memnuniyet bu tarz başka mekânların kullanıma açılması düşüncesini de tetiklemiş durumda. Önümüzdeki yaz gerçekleşecek olan Epidaurus Festivali’nin 70. yılında, Keratsii’ deki Deniz Ürünleri Pazarı’ndan Pallas Tiyatrosu’na, Hellenic World Vakfı’nın açık alanından eski Parlamento Binası’na, Yunanistan Ulusal Kütüphanesi’nden Sotiria Hastanesi’ne, Sychrono Theatro Sahnesi’ne ve Atina Konservatuarı’na kadar şehrin birçok tarihi kurum ve kamusal alanlarında hazırlıklara şimdiden başlamışlar.

Festivalin repertuar yapısına kısaca bakarsak[1], yer alan performansların bütünü çağdaş toplumlarda bir arada yaşamanın zorluklarına odaklanan elbette politik bir bakış açısına sahipti. Demokrasi, adalet, dâhil olma talebi ve kamusal hayata katılmaya olan acil ihtiyaç konularının öne çıktığı görülüyordu. Hayatlarımızı nasıl yaşıyoruz? Hayatlarımızı nasıl taşıyoruz? Kimlik sorunları, yapay zekanın ortaya çıkışı ile teknolojinin günlük gerçekliğimiz üzerindeki etkisi. Ayrıca yalnızlık duygusundan, bir arada olmanın getirdiği neşe anlarına ve elbette bütünde “sanat dünyayı kurtarabilir mi? Yoksa sanatçıların sanat aracılığıyla etki yaratma arzusu basitçe ütopik mi?” sorularına tekrar tekrar aranan yanıtlar vardı. Peki kişi kendi çeşitliliğinin iddiasını daha geniş bir politik duruştan nasıl ayırabilirdi?  

Peiraios 260. Fotoğraf: Thomas Daskalakis

Caroline Guiela Nguyen Lacrima‘da kraliyet giysisinin yapımını takip ederek toplumsal baskı hikâyesi ördü. Afrika kültürünün zengin geleneğiyle sohbet eden, aslen Burkina Faso’lu koreograf Serge Aimé Coulibaly C La Vie’de kendi adına isyan etme ve eski dünyayı yıkma arzusundan bahsetti. Lübnanlı sanatçı Rabih Mroué, Looking For a Missing Employee’de hükümet yolsuzluğunun göz açıcı bir anatomisini sunarken, Susanne Kennedy iki sene sonra festivale geri dönüp görsel sanatçı Markus Selg ile birlikte Angela (A Strange Loop)’da insan ve teknoloji arasındaki ilişkiye dair post-hümanist bir fütüristik yorum sundu. 

THE RITE OF SPRING (BAHAR AYİNİ)

Festival edisyonu Peiraios 260 için oluşturulan repertuarda arşivler ve tarihle ilgili konulara, dans tiyatrosuna yoğun ilgi göstermişti. Bu kapsamda Roger Bernat’ın, Pina Bausch’ un efsanevi koreografisini uyarladığı The Rite of Spring’ ine daha geniş değinmek istiyorum. 

Geçen yüzyılın önemli bestecilerinden Igor Stravinsky’nin The Ride of Spring (Bahar Ayini) adlı eseri koreograf Vaslav Nijinsky tarafından klasik bale olarak sahnelenmiş, günümüze asıl yansıması ise yetmişli yıllarda Pina Bausch’un modern ve klasiği bir araya getiren yeni yorumuyla olmuştu. Bu kez Atina’ya Katalan yönetmen Roger Bernat’ın 2010 yılından beri güncelleyerek sunduğu bir versiyonu geldi.  

Peiraios 260’ın yaklaşık iki basketbol sahası büyüklüğünde zemini vinil kaplı, yer yer toprak dökülerek hazırlanmış sahnesine giriyorum. Dikdörtgen alanın çevresine geniş aralıklarla konulmuş sandalye sayısı, salondaki mevcut kişi sayısının epey altında olunca seyircinin tamamının oturarak konumlanmayacağının ilk göstergesini alıyorum. Yine girişte çantaların görevlilere bırakılması da bu nedenle. Hızla kulaklıklar dağıtılıyor. Stravinsky’nin müziği eşliğinde kulağımıza mekanik yönergeler geliyor. Bunun yapay zekayla seslendirildiğini sonradan öğreniyorum. Bahar Ayini’ne Hoş Geldiniz. 

Seyircinin önemli bir bölümü neyle karşılaşacağını bilerek ve ön hazırlık yaparak geldiğinden olacak ilk çağrıya uyan yaklaşık elli kişi ayakta bekliyor. Evet her yaş grubundan profesyonel tiyatro izleyicisi grubu toplanmış. Bazıları daha rahat hareket edebilmek için ayakkabılarını çıkarmayı tercih etmişti. Bu arada belirteyim bu gösterimin dili Yunanca. Festival yönetimi yönergeleri içeren metnin tercümesini sonradan bana ulaştırsa da bir iki ufak ayrıntı dışında buna hiç ihtiyacım olmadan zevkle takip ettiğimi belirteyim.  Elbette ben de gitmeden hem Nijinsky hem de Pina Bausch’un çalışması ile ilgili bulabildiğim birkaç şeyi okumuş ve izlemiştim.

Esas olarak The Rite Of Spring kökleri pagan inanışına dayanan bir çeşit erginlenme töreninin doğa, kadın, erkek, yaşam döngüsü ekseninde aktarımı. Altı bölümden oluşuyor. Giriş, Bahar Ayini, Kaçırılma, Bahar Rondu, Kabileler ve Ölüm. Bernat’ın rejisinde kulağında temel yönergeyi, aslında bir ip ucunu alan katılımcı, bunu kendi hissettiği ve tanımladığı biçimde bedenine yansıtıyor. Dairesel ve kanon salınımlar sıkça deneniyor. Bir süre sonra müzik dansa dans müziğe fon olmaktan çıkıyor; birlikte ilerliyor. Sahnede tek obje kırmızı bir bez parçası. Elden ele dolaşıp kimi zaman bir arzu nesnesi kimi zaman kana dönüşüyor. Yaklaşık 70 dakika süren gösterimde izleyiciyle katılımcı arasındaki çizgiyi harmanlayarak, gelişen bir işitsel ve görsel deneyim yaratılıyor. Sona doğru topluluğun içinde o ana kadar kendilerini gizleyen üç Katalan dansçının öne çıkmasını, eserin doruk noktası ve ölüm temalı finalini yapmalarını izliyoruz. Final, Stravinsky’nin çalışmasının vahşi bir biçimde yeniden tasavvur edilmesi gibi. Nihayetinde Bernat, bizi ifade eden yeni danslar ve bizi birleştiren yeni ritüeller oluşturabilir miyiz diyor ve bunu deneyimletiyor.

Peiraios 260 gibi uzak bir noktada konumlanan alternatif gösterim alanlarında en büyük problem ulaşım. Festivalin yoğun talep gören popüler etkinliklerinden olmayınca bu konu dikkate alınmamış. Çıkışta iyice kararan ve tenhalaşan sanayi bölgesinde bana eşlik eden arkadaşımla dönüş endişesi yaşıyoruz. Sanki Bernat seyirciyi çıkışta da bırakmıyor gibi, sanki postmodern sahnelemenin bir parçası olmaya devam ediyor gibi hissederek kendimizi şans eseri bulduğumuz bir taksiye atıyoruz.  

Dipnot:

[1] Kaynak: 2024 Athens Epidaurus Festival Catalog, Artistic Director Katerina Evangelatos


TEB Oyun Dergisi‘nin 50. sayısına buradan ulaşabilirsiniz.

Yazar Hakkında / Tuba Aksu Şener

Lütfen birkaç kelime yazıp Enter'a basın

TEB Oyun sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin