Yüzyıllık Kırgınlar Evi
Kral Lear’ı gemiden bozma Çehovesk bir eve kapatın ve aklını kaybetmemiş (?) herkesi ahlaksızlıkla ödüllendirin. Shaw’un Kırgınlar Evi Birinci Dünya Savaşı öncesi İngiltere’yi, bir mikrokosmosta gözler önune seriyor. Yazar hem gözümüze soka soka hem de fark ettirmeden birçok şeye değiniyor oyunda, kendi deyimiyle sınıf çatışmasını değil sınıfların ahlak kavramına yaklaşımlarını, etkilendiği Ibsen gerçekçiliği ile sunuyor. Birinci Dünya Savaşı zamanında büyük etkisi olan dışavurumculuğun da izlerini görürüz Kırgınlar Evi’nde; sanki Eliot’ın Çorak Ülke’sindeki toplumun yozlaşmasına Shaw’un gözünden tanık oluruz. Yazar oyunun yazımına savaştan önce başlamış olsa da sahip olduğu dünya görüşleri ve savaş karşıtlığı nedeniyle aldığı sert eleştiriler, oyunun sahnelenmesi için savaş sonrasını uygun görmesine neden olmuş, oyun 1920’de ilk gösterimini yapmıştır.

Kırgınlar Evi oyunundan bir kare.
Oyun Ellie karakterinin “Kırgınlar Evi”ne gelmesiyle başlar. Kendisi için uygun görülen müstakbel kocası ve babasıyla beraber Bayan Hushabye tarafından davet edilmiştir. Ardından evin diğer kızı Bayan Utterword yıllar sonra eve geri döner, fakat ne kardeşi ne uşak ne de öz babası Kaptan Shotover tarafından tanınır. Babası Kaptan Shotover’ın deyimiyle “Noel ağacı kılıklı” bu kadının gösterişli kıyafetleri sömürgenin getirdiği zenginlik sayesindedir. Belki İrlanda asıllı Shaw da tıpkı Orwell gibi bu durumdan övünç duymayanlardandır. Bayan Hushabye dostu Ellie’yi planlanan evlilikten vazgeçirmeye çalışır zira Ellie’nin başka birine aşık olduğunu bilir ve damat adayı Bay Mangan’ı Ellie gibi genç ve güzel bir kız için oldukça yaşlı bulur. Sonradan öğrenileceği üzere Ellie’nin aşık olduğu adam Hushabye’ın kocası Hector’dur. Ayrıca bayan Hushabye’ın bu ikna çabası da aslında Bay Mangan’la kendi evlenmek içindir çünkü ev halkı da görünenin aksine beş parasız kalmıştır. Hector ise iflah olmayan bir kadın avcısı olarak hem komik hem de izlerken ar damarı tıkanıklığına neden olacak şekilde baldızı dâhil tüm kadın karakterlerle romantik ilişki içerisindedir. Oyunun sonunda gerçekleşen bombardıman için tanrının gazabı ifadesini kullanması ve iğrenç hayvanlara benzediklerini düşünmesiyle kendi farkındalığı hat safada olan bir karakter olarak yer bulur sahnede. Tam tersine Kaptan Shotover ise oyunun başından itibaren giderek daha da aklını kaybeder. Kimse tarafından kale alınmayan bu yaşlı adam etraftakilerle ilgilenmeyi bırakmış tüm ilgisini dinamitlerine vermiştir. Bu demir atmış yürümeyen geminin dümeniyle durmadan oynaması, bir ufku takip eder gibi ciddi ve emin bakışları, dün ve bugün arasında kaybolmuş bir adamın ikilemidir. Denizlerde olamayan; şaşalı günlerin ve tayfasının artık olmadığı bir sefere tutsak kalan bir kaptandır. Bay Mangan ve Mazzini Dunn ise Shaw’un sosyalist görüşünü sahnede açıkça görebildiğimiz iki fonksiyonel karakterdir. Bay Dunn emeğin asıl ve asil sahibi işçi sınıfı, Bay Mangan ise “endüstrinin Napalyonu”dur. İnsanlara yardım ediyormuş gibi görünür ama onların paralarıyla hayatını devam ettirir hem de hiç kendi parası olmadan.
İsim seçimleri de oldukça ilginçtir. Kaptan’ın kızları için Yunan mitolojisinden Hesione ve Ariadne, damadı için ise Hector seçmiştir. Ancak karakterler isimlerinin geldiği hikâyelerin ağırlıklarını taşımamakta aksine sıradan hatta bayağı insanlar olarak sunularak bir tezat oluşturmaktadır. Hector ve Hesione’in soy ismi Hushabye ise İngilizce ninni anlamına gelen lullaby kelimesini çağrıştırır. Fakat oyunun gerçekle hayal arasında gidip gelen orijinal yapısı bu sahnelemede pek odakta tutulmamış olduğundan kelimenin uyku ve rüyayla olan ilgisi geri planda kalmış, bunun yerine izleyiciyle oyunun bağının belki de daha hızlı kurulması için kullanılmıştır. Hushabye ismini bir türlü doğru söyleyemeyen Mazzini ile onu devamlı düzelten Hesione arasında devam eden al-ver, sıklığı nedeniyle bir yerden sonra can sıkıcı olsa da oyunun sonlarına doğru ismin doğru telaffuzu seyirciye beklenmedik yerlerde hatırlatılarak güldürü sağlayabilmiştir.
Mekân ve zaman birliği olan oyun için sahnenin uygunluğu doğrultusunda zekice hazırlanmış ikna edici bir dekor kullanılmış. Kostümler ise sadece döneme uygun kalmayıp karakterlerin de izleyiciye geçişi için özenle seçilmiş. Ellie’nin oyunun başındaki mütevazi saf karakteri sade kıyafetiyle, kendini beğenmiş Bayan Utterword ise şaşalı elbisesi ve takılarıyla giydirilmiş.

Reji, evin hizmetçisi Nurse Guinness karakteri ve daha sonra eve giren hırsızı, Uşak karakterinde birleştirerek oyuncu sayısına uyarlarken oyunu tehlikeye atmayan ekonomik bir karar vermiş. Oyunun orijinal dili İngilizce olduğundan kaynak metinde bulunan Shaw’un sahne direktiflerinden haklı olarak feragat edilen yerler olmuş. Ama tıpkı Ellie’nin aşkı Marcus Darnley’i sahnenin önüne gelip anlattığı sırada, kocasının klasikleşmiş yalanlarını Hesione karakterinin arkada taklit etmesi gibi seyirci için ipuçları da profesyonel bir şekilde eklenmiş.
Çağlar Maçkalı’nın oyunculuğu da özellikle sona doğru bazı sahnelerde işlevsiz bir baba, bir kaptan ve bir ülkenin vatandaşı olmanın hissiyatını o kadar güçlü aktarıyor ki bir kahkahanın ardından insanın gözlerini doldurabilir cinsten.
Henüz ikinci gününde izlediğim bir performans olduğu için çok az sayıda ve hızla tolere edilen senkron hataları olsa da eminim ilerleyen günlerde bunlara rastlanmayacaktır. Beni tek rahatsız eden nokta, birinci perdenin sonunda teknik ekibin zamanlamayı kaçırması ve henüz oyun bitmeden “on dakika ara” anonsunun girilmesi oldu ki hem oyuncuların sözleri anlaşılmadı hem de oyun sırasında yeterince fotoğraf ve video çekmeyi unutan bazı “Ankara Seyircisi”nin büyük bir huzursuzluk ve hazımsızlıkla kapıya yönelmesine ve ikinci perdede oyuncuların dikkatini bozmayı asla unutmayacağına dair yeminler ederek hazırlanmasına neden oldu.
Hayat, hayatta kalmaya çalışmaktan mı ibarettir? Bir insan nelerden vazgeçebilir, ahlaki açıdan ne kadar ileri gidebilir? Ve gözünüzün önündekini ne kadar görmezden gelebilirsiniz? Yakîn Tiyatro’yla Mesafe Sahne’de karşımıza çıkan Kırgınlar Evi, silahlarla kapıda bekleyen savaşı ve evin içindeki yozlaşmayı Shaw’un gözlerinden izlememize olanak sağlıyor.
Oyun Künyesi
Yazan: George Bernard Shaw Uyarlayan-Yöneten: Emre ŞAMDAN
Yönetmen Yardımcısı: Yiğitcan YÜKSEL Performans Danışmanı: Serkan KAVAKLI Afiş Tasarım: Sıla SERT
Kostüm-Dekor-Işık: Yakîn Tiyatro
Oyuncular: Çağdaş SERTER, Çağlar MAÇKALI, Merve ÇELİK GÜLGÜN, Muhammet Esat BİNGÖL, Murathan GÖKÇAY, Mustafa Hüsnü KOCA, Yadigar ARMAĞAN, Zeynep BİRDEM GÜRER, Zeynep ÖZKAN
TEB Oyun Dergisi‘nde yer alan diğer eleştiri yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.






