Bir Ekosistem Olarak Alan Tutmak

Yazma biçimim hep her şeyi arşivleme telaşındadır benim: “Bu an geçiyor ve bu anı tutacağım, gelecek nesiller için arşivleyeceğim.” Bu sefer bu yazıyı öyle yazmak istemiyorum, size ancak anları verebilirim – çok emek gerektiren bir tür bir araya gelişe dair. Biz bir araya gelmek için çok büyük bir emek verdik, burada anlatacağım oyunun potansiyeli burada yatıyor: İyi bir dramatik metin olup olmamasında değil, bir araya gelmesi zor, konuşması imkânsız bir coğrafyada insanları bir araya getirmesinde. 

Prolog olarak basın bülteni: 

Pazartesi 25 Mart 2024
Şarap ve Helva [Wine and Halva] bir oyundan çok, paylaşılacak bir akşamdır. Bir kadeh şarap, helva tadı, bir fincan kahve, hafif (ve karanlık) bir kahkaha ve şu soruyu soran bir oyun için bize katılın: Neredeyse hiçbir ortak noktaları yokken arkadaşlar birbirlerine nasıl adaletli davranabilir?

Toronto Laboratory Theatre, Postmarginal ortaklığında ve Sort of Productions iş birliğinde, Kanada sahnesinde pek bilinmeyen, ancak Orta Doğu ve Türk tiyatrosunda yaygın olarak kullanılan bir yöntem olan, anlatı tiyatrosu şeklinde bir oyunun, Şarap ve Helva‘nın yaklaşan gösterimini duyurmaktan büyük heyecan duyuyor.
Üç anlatıcı, iki kahraman arasındaki sıradışı dostluğun samimi destanı oyun boyunca izleyiciye rehberlik ediyor: Farias (ki ismi Portekizcede Deniz Feneri anlamına geliyor) kurgusal bir Kuzey Amerika şehrinden gelen beyaz ırka mensup eşcinsel bir adamdır ve burada kendisini düşük maaşlı bir hizmet işinde sıkışıp kalmış halde bulur. Öte yandan Derya ise doktora yapmak için Kuzey Amerika’ya göç eden bir Türk kadındır ve kendisi için şaşırtıcı olan bir şekilde görünür bir azınlık haline gelir. Şarap ve Helva bir direniş temeli olarak dostluklarının emeğini ve neşesini araştıran bir performans önerisi yapıyor.

Oyun yazarı Deniz Başar, akademisyen, sanatçı ve ödüllü bir oyun yazarıdır. Şarap ve Helva kendisinin profesyonel olarak sahnelenecek ilk oyunudur. Türkiye’de yetişmiş bir kadın ve Kanada’ya ilk nesil göçmen olarak sesi önemli olmanın ötesindedir. Aynı zamanda taze ve özellikle Kanada sahneleri için gereklidir. Başar’ın bakış açısı, kendini bahanelere gizlemeyen düşündürücü bir tiyatro aracılığıyla kişilerarası ve toplumsal gerçekliklere ışık tutuyor.

Yönetmen: Art Babayants
Prodüksiyon: Toronto Laboratory Theatre, PostMarginal Theatre, Sort Of Productions
Fransızca Çevirmen: Vik Hovanisian (Montreal’deki İngilizce sahnelemede kullanılacak Fransızca üst yazının çevirisi)
Kostüm ve aksesuar tasarımı: Candan Seda Balaban
Işık Tasarımı: Paul Stoesser
Sahne Amiri: Shawna Blain
Oyuncular: Corbeau Sandoval, Banafsheh Hassani, Esi Callender
Gösterimler: Perşembe-Pazar, Mayıs 2-5 & 9-12, saat: 19:30 Pazar, Mayıs 5 & 12, saat: 15:00
Sahne: L’Espace la Risée (Jean Talon metro çıkışına yakın)
Bir Ekosistem Olarak Alan Tutmak_Deniz Başar

Oyunun 3. Sahnesinde (New Stockholm sahnesi) Esi Callender Derya rolünde, Banafsheh Hassani ise Farias rolünde performans alanının merkezinde. Corbeau Sandoval meddah-anlatıcı rolünde sahnede oturuyor. (Arkada oturan seyirciler arasında oyunun yazarı da gözükmekte). Fotoğrafçı: Art Babayants

Sahne 1: Açılış Gecesi

2 Mayıs 2024, Montreal’de akşam saat 7:30 ve L’Espace La Risée’de kendi oyunumu izlemeye gidiyorum: Şarap ve Helva.

Ekibin yarısı bu oyun için bir aylığına Kanada’nın farklı yerlerinden Montreal’e gelmiş durumda: Toronto’dan gelen üç kişi, Nanaimo’dan gelen bir kişi var. Mekân bir komedi kulübü, bir kabare sahnesi, içinde barı ve mekâna doğrudan açılan bir tuvaleti var. Oyunu ilk defa izleyeceğim, beraber ev paylaştığım yönetmenimiz ve oyuncular bana ser verip sır vermemişler sahnelemenin nasıl olacağına ilişkin. 

Oyun başlıyor ve ağlamaya başlıyorum, sonra yutkunup ağlamamı bastırıyorum: 2014’te hiç kimse olarak geldiğim bu ülkede on yıl sonra oyunumun oynanacağına asla inanamazdım, hâlâ inanamıyorum. 

Oyunun yönetmeni Art Babayants inanılmaz bir iş çıkarmış, onun rejisinde ne kadar zor bir oyun yazdığımı çok daha açık bir şekilde görüyorum. Bütün dramatik yazarlık derslerinde “aman sakın yapma” denilen ne kadar “hata” varsa hepsini yapmakla kalmayıp bu “hata”ları olabilecek en uç noktasına kadar çekmişim. Bu hatalar neler mesela, biraz açalım:

1. Oyunda karakterler arasında bir çelişki yok: Beraber mutlu mesut yaşamak isteyen iki kişiyi taciz eden bir dünya var ve o dünya kolay anlaşılır bir şekilde bir karakterle özdeşleşecek şekilde temsil edilmiyor.

2. İçinde aksiyon olmayan uzun felsefi konuşmalar var. 

3. Seyirciden reaksiyon alması zor, seyirciyi rahatsız etmek üzere kurulmuş komedi sahneleri var ve oyuncu kimsenin gülmemesine hazırlıklı olarak bu komedi sahnelerini oynamalı. 

4. Oyun çoğu şeyi sezdirmiyor, doğrudan söylüyor. O ana kadar o toplumda söylenemeyen ne varsa hazır fırsat bulmuşken konuştukça konuşuyor. 

5.Oyun didaktik olmaktan korkmuyor. Bu, Kanada tiyatrosu için tuhaf bir şey çünkü dünyanın en didaktik tiyatro anlayışlarından biri olmasına rağmen (Kanada’da çoğu oyunun her şeyin detaylıca açıklandığı bir monologla bittiğini göz önüne alırsak) sözde didaktik olmaktan çok korkan bir söylemsel zemini var bu ülkede tiyatrocuların. Mesele didaktik olmaktan çok, ters düşmek belki de, oyun ısrarla ve taviz vermeden ters düşüyor.  

6. Bütün oyunların kısa olması gerektiği çünkü seyircinin maksimum bir buçuk saatlik konsantrasyonu olabileceği söylenedursun, bizim oyun kısaltılmış haliyle iki buçuk saat sürüyor. Öncesi, arası ve sonrasında performansa dahil olan bütün zaman düşünüldüğünde üç buçuk saat – çünkü oyunun öncesinde, arada ve sonrasında oyuncular ve yönetmen seyirciyle sohbet ediyor, hatta kahve falı bakıyor. Sahne arkası olmayan upuzun bir epik bu.  

7.Bütün bunların yanı sıra Kanada’da öğretilen oyunculuk yöntemlerine ters bir oyunculuk önerisi yapıyor metin: Karakterlere odaklanarak oyunu oynamak mümkün değil. Oyuncu bütün hikâyeyi anlamalı ve içselleştirmeli. 

Oyunun 4. Sahnesinde (New York sahnesi) Esi Callender Farias rolünde, Corbeau Sandoval ise Derya rolünde. Banafsheh Hassani anlatıcı rolünde kedi-Marcel kuklasını yönetiyor.  Fotoğrafçı: Art Babayants

Dolayısıyla Art’a “eti senin kemiği benim” diye teslim ettiğim oyun izlenilir bir şey haline getirilmesi alabildiğine zor bir metin. Oyunculardan, hele Kanada’da eğitim almış oyunculardan, onları çok zorlayacak bir oyunculuk biçimi talep eden bir yapısı var metnin. Bir öneri yapıyorum ve bu öneriyi yaparken herkesi zora sokuyorum: Yönetmeni, oyuncuları, mekânı, Kanada’nın tiyatro yapma biçimini, Kanada’nın komediden anladığı şeyi, Kanada’nın sevecen bir göçmen ülkesi olarak pazarladığı milli anlatısını. Sevmesi zor, kibirli bir çocuk gibi bir oyun bu ve oyun kendisine hiç yer açmayan bir ülkeden bir seferde her şeyi istiyor sanki. Oyun herkesten bir şeyler talep ediyor, öncelikle de bir seçim yapmalarını talep ediyor: Dinleyecek misin? Seni zora soksam da beni dinleyecek misin? 

Bu soruya “hayır” diyen tabii ki eskiden beri çok insan var, bunca “hayır”a cevaben yazıldı zaten oyun ve sahnelenmesinde de aynı soruyu sormaya devam ediyor, fakat “evet” diyenlerin çoğunluğunda artık “hayır” diyenler eskisi kadar zorbalaşamıyor, sessizce arada salonu terk ediyor ve geri dönmüyorlar. Güle güle.

Kalanlar oyunun sonunda yönetmene, oyunculara ve bana gelip kendi hikâyelerini anlatıyorlar. “National Theatre School’da başıma tam olarak bunlar geldi”, “Oyunda dalga geçilen, o sürekli kendini kurbanlaştıran beyaz kadını çok iyi tanıyorum”, “Bak şurada konuşan bereli adamı görüyor musun, benim Farias’ım işte o”, “Dilimden ana dilimin kelimelerini ayıklayarak konuşuyordum, artık böyle yapmayacağım ‘azizem‘ ”, ve tabii “yalnız değilsin, yalnız değiliz”. 

Hikâyenin esin kaynağı olan olaylar 2015 ile 2018 arası yaşandı. Oyunu 2019-2020 yılları arası yazdım. Oyunun prodüksiyonunun yapılacağı 2021’de kesinleşti ve oyunun gerçekleşmesi hem pandemi hem de başka sebeplerle 2024’ün Mayıs’ında olabildi. Ben artık o hikâyedeki olayları yaşayan genç kadın değilim, hatta bu oyunu yazan genç yazar bile değilim. Köprünün altından çok sular aktı. Montreal’deki bu kabare sahnesinde pırıl pırıl genç oyuncuların benim gençliğimden bir parçayı canlandırmasını izlerken karışık duygular yaşıyorum. Günahıyla sevabıyla sahiplendiğim bir iş bu. Her şeyin altına imzamı atıyorum. Oyun iyi mi değil mi bilmiyorum ama bildiğim şey şu: Oyun doğru söylüyor. 

Oyun doğru söylüyor çünkü kendisine bir ekosistem kurabildi. 2020’nin sonunda Kanada’dan ayrıldım, dört yıla yakın süredir o ülkede yaşamıyorum. Oyun bugün sahnelenebiliyorsa geniş bir ekip onu sahiplendiği ve sürüklediği için. Bu ekip, aile tarihi dünyanın her yerinden gelen insanlarla, evden kaçıp sirke katılanlarla dolu. Bu oyunu çıkarmak için bazıları korkunç prekarya yaşadıkları hayatlarda kendileri için önemli riskler aldı: Montreal’de olabilmek için işini bırakıp gelen, arkadaşında kalan var. 

Burada size şunu sormak istiyorum: İyi bir oyun nedir? Bir oyunu ne iyi yapar tam olarak? İyi bir oyunun reçetesi olabilir mi? Bütün eski reçetelere bakıp ölçtüğümde açık bir şekilde görüyorum ki Şarap ve Helva bu Batılı kanona özgü tarihsel standartlara göre hiç de iyi bir oyun değil. Oyun sanki “iyi değilim ve beni kabul edeceksiniz” diyor. Oyun sanki seyirciyle buluştuğu andan itibaren artık ben dâhil hiçbir ebeveynin, öğretmenin, kurumsal ya da tarihsel sistemin onayını beklemiyor. “Durum budur” diyor sakince.  

Aradan yıllar geçmiş, değişmiş ve dönüşmüş halimle oyunu izlediğimde bu oyunu benim yazmış olduğum düşüncesi bana çok tuhaf geliyor. Oyun artık dünyada kendi başına yürüyen, düşünen, insanlara değip geçen bir şey; benden tamamen bağımsız bir canlı gibi dolaşıyor. Oyunun atmış küsur yaşındaki ışık tasarımcısı “artık çocuk yetiştirip dünyaya salmakla ilgili bir deneyimin var sayılır” diyor bana, neredeyse hiç şaka yapmadan. Kendisinin de iki kızı var ben yaşlarda.  

Candan Seda Balaban’ın tasarımı olan farklı ölçeklerdeki kâğıttan kahve fincanları.  Fotoğrafçı: Art Babayants

Sahne 2: İkinci gece, yeni seyirci

3 Mayıs 2024, Montreal’de akşam saat 7:30 ve L’Espace La Risée’de kendi oyunumu izlemeye gidiyorum-yeniden.

Bu sefer seyirci çok farklı ilk geceye göre, daha görünür bir deneyim farklılığı var gelenlerde. Oyuncumuz Banafsheh’nin annesi ile beraber oturuyorum sahneye konmuş masalardan birine. Bu akşam gelenler daha genç. Dün de gençlerden daha kalbi açık tepkiler almıştık.

Oyun kabare sahnesinin ortasına bir orta oyunu sahnesi kurmuş, bir alan tutuyor, bir çember. Art’ın rejisi böyle, Murathan Mungan’ın sözleri gibi bütün reji çemberin ne içinde ne dışında, hep kıyısında. Merkez çok az kullanılıyor, çünkü mesele çemberi değil merkezi parçalamak. 

Oyun 2024’ün Kanada’sında başka türlü çınlıyor. Ben oyunu yazarken Kanada’da sorgulanamaz gibi gözüken akademik özgürlükler Filistin için protesto yapmak isteyen hocalar ve öğrencilerin gözaltına alınması, hocaların kovulması, soruşturmaların başlatılması süreçleri ile yeniden düşünülüyor. Özgürlük ve demokrasinin limiti hem ABD’de hem de Kanada’da tekrar masaya yatırılıyor. 

Oyundan sonra başka insanlar geliyor ve bana anlatıyor: “Ekonomi bölümünde doktora yapıyorum, ırkçılık yüzünden okulu bırakma noktasına geldim, psikiyatra gittiğimde bana ırkçılığı hayal ettiğimi, bipolar olabileceğimi söyledi”, “Kızım ülkemizde çok zorlanıyordu, çok kötü şeyler yaşadı, buraya geldiğimizde de çok zorlandık, yine de daha iyi oldu galiba, insan emin de olamıyor ama, yine de sizinle tanıştığına çok seviniyorum”, “Bizim okulda yaşandı bunlar, kaç kişiyi gözümüzün önünde harcadılar böyle”. 

Ve arkada uğuldayarak koro halinde birleşen bir ses: “Sonunda sonunda sonunda biri söyledi bağıra çağıra sahnenin ortasında! Bunların hepsi oldu! Oluyor! Ben bunları sizin bana söylediğiniz yalanlardaki gibi hayal falan etmedim!”

Hikâyeler birleşiyor. Uğuldayarak birleşen hikâyeler bir ekosistem kuruyor.  

Sahne 3: 

Herkes gittikten sonra oyuncular Esi, Corbeau, Banafsheh ve becerikli sahne amirimiz Shawna ile beraber gece yarısını geçirip muhabbete devam ediyoruz sahnede. Art yorgun, beraber kaldığımız eve dönüyor. Biz de yorgunuz ama ayrılamıyoruz birbirimizden. Bir sürü şeyi döküyoruz eteğimizdeki. Okullar, göç, aşka dair. Esi Ganalı-Kanadalı, Banafsheh İranlı, Corbeau Tatar bir anne ve Yahudi Şilili bir babanın evladı. Shawna Ottawa’da büyümüş beyaz bir kadın, benim Kanada’daki ilk arkadaşım, taa Eylül 2014’ten. Kuir bir kronotop bizimkisi, ya da bir ekosistem, yalnız kaldığında yaşayamayacak olan deneyimlerin birbirini bulup beraber alan tuttuğu. Kayda geçsin: Bunların hepsi yaşandı.  

Oyunun 5 Mayıs’ta arda arda iki gösterimi daha oluyor. İkinci gösterimden sonra gece yarısına kadar uzayan bir yazar-yönetmen konuşması yapıyoruz seyirciyle. Konuşmayı kendisi de ikinci romanını ilk defa Şarap ve Helva’da geçen hayali bir kent olan New Stockholm’e yerleştiren yazan arkadaşımız, seyircilerimizin yarısından fazlasını bulup getiren Val Bah yönetiyor. Herkesten ne kadar da benzer hikayeler dökülüyor. Mavi-yeşil gözlü, ağlayarak bana sarılan İranlı genç bir kızı hiç unutamayacağım mesela. Ne kadar çok söze dökülememiş deneyim varsa kıyılarını tuttuğumuz bir çemberin ortasına dökülüyor sanki. İşte tam da böyle, yavaş yavaş, adım adım, merkezi parçalayacağız.  

Ben 6 Mayıs 2024’de bu yazıyı tamamlarken oyunun gösterimi devam ediyordu. Gelecek yıllarda bu yazının geri kalan sahnelerini de yazacağım. Şimdilik büyümeye devam eden bu ekosistemin gördüğüm kadarını bir botanikçi gibi not alıyorum bu yarım yazıyla.

Oyunla alakalı Türkçe röportaj: 

Aslı Sarıoğlu. Mesele Dergisi, Nisan 2024. https://www.mesele121.org/marjan-biz-zaten-sarapla-helva-yiyoruz/


Deniz Başar

2021’de Kanada’nın Concordia Üniversitesi’nin Sosyal Bilimlerde Doktora adlı bölümünden mezun oldu. 2014 yılında Kaşıntı oyunuyla Mitos-Boyut Yayınevi’nin yarışmasında jüri özel ödülünü, 2016 yılında ise “Yekpare, Geniş Bir Anın Parçalanabilir Akışında” adlı oyunuyla İranlı ve Türkiyeli genç tiyatrocuların ortak çalışması olan Derbent Yarışması’nın ödülünü kazandı. “Yekpare, Geniş Bir Anın Parçalanabilir Akışında” 2019 yılında İngilizce çevirisiyle Montreal’deki feminist tiyatro festivali Revolution They Wrote’da okuma tiyatrosu olarak sahne aldı. 2019’dan itibaren akademik çalışmaları pek çok derleme kitapta ve dergide yer almaktadır. Mayıs 2024’te Montreal’de sahnelenen Şarap ve Helva yazarın  sahnelenen ilk oyunudur.  


TEB Oyun Dergisi‘nin Buluşmalar sayısına ulaşmak için: TEB Oyun / Buluşmalar

Yazar Hakkında / Deniz Başar

Lütfen birkaç kelime yazıp Enter'a basın

TEB Oyun sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin