Feminist Yeniden Yazımda Dönüşen Medea Miti
Feminist edebiyat eleştirisi çeşitlilik içinde olan mit anlatılarını yapısöküme uğratarak incelemekte, mitlerin eril yapısını tartışmaya açmakta ve mitleri yeni bir gözle yeniden hayal etmenin yollarını önermektedir. Yaygın bir tanınırlığı olması nedeniyle Yunan mitolojisi sıklıkla tartışma konusu yapılmakta, feminist yeniden yazımlar için özel bir kaynak oluşturmaktadır. Feminist eleştirmenler, Yunan mit anlatılarında kadınların tanımlanma ve temsil biçimlerinin eril bakışın ürünü olduğu, mit anlatılarının eril yapılar sunduğu, ataerkil toplumsal kodlarla yazıldığı ve ataerkil toplumsal cinsiyet rollerini, güç ilişkisine dayalı hiyerarşik düşünme biçimlerini yeniden ürettiği yönündeki saptamalarını akademik yazılarında dile getirmekteler.
Tiyatro edebiyatında da Yunan mit anlatıları feminist yeniden yazım oyunlara sıklıkla kaynaklık etmektedir. Mit anlatılarında yaygın bir biçimde yer alan kadın imgelerinin canavar, cani, zalim, aldatan, korkutucu kadın veya kurban kadın rollerini içerdiğini ve bu imgelerin kadın düşmanı bir yanı olduğunu görüyoruz. Yunan mitolojisinden kadın karakterlerin yeniden yazım oyunlara konu olma nedenlerinden en önemlisi, kadınları indirgeyici bu eril bakışın kalıplarını kırma ve feminist eleştirel düşünme modelleri sunma arzusudur. Öte yandan, mit anlatılarındaki ataerkil kalıpları, eril bakışı ve şiddet üreten hiyerarşik ikili karşıtlığa dayalı dili kırmak, kadın temsil biçimlerini, tanımlanma biçimlerini ve anlatıyı dönüştürmek şüphesiz ki feminist yeni bir dil, yani kadın dili arayışının da göstergesidir. Mitlerin feminist yeniden yazımlarında, Yunan-Roma mit anlatılarındaki kadınlar aracılığıyla modern çağın kadınlık durumuna, sosyal ve siyasi koşullarına ışık tutularak feminist eleştirel düşünmenin modelleri açığa çıkarılmakta, yeni bir estetik dil ve anlatım olanakları araştırılmakta, kadın bakışıyla görme ve düşünme modelleri önerilmektedir.
Mitlerin feminist yeniden yazımları mitsel kadın figürlerini kadın bakışıyla yeni bir açıdan görür. Mitlere kadın bakışıyla yeni bir yorum getirir. Mitler yapısöküme uğratılıp feminist tiyatro oyunlarına konu edilerek yeniden düşlenmekte ve düşünülmektedir.
Feminist yeniden yazımlarda mitlerde olumsuz ithamlarla tanımlanmış kadın karakterlerin olumlu yönleriyle de anlatılması, mitteki dilsel hiyerarşilerin ve ikili karşıtlık mantığının kırılması, içeriğin toplumsal cinsiyet temelli tarihsel eşitsizliğin farkındalığına yönelik olarak değiştirilmesi, çatışma odaklarının ve simgelerin farklılaştırılması gibi metin stratejileri mitsel anlatının olanaklarının ve sınırlılıklarının ötesine geçilmesini sağlamaktadır. Böylece, sadece mitteki anlamlandırma biçimleri sorgulanmakla kalmayıp, mit aracılığıyla modern dönemin toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorunlarına da eleştirel bakış getirilmektedir.
Tiyatro oyunlarındaki feminist yeniden yazımlarda yaratıcı ilham kaynağı olan mitsel kadın karakterler arasında eril bakışın korkutucu kadın imgelerinden biri olan Medea önemli bir yerde durmakta. Euripides’in Medea tragedyası en bilinen mit anlatısıdır ama aslında kaynak mitten farklılaşmıştır, Euripides’in yazdığı tragedyaya yazarın eklediği konu olarak çocuklarını öldüren anne meselesi en ürkütücü odak meseledir. Medea’nın yabanıl-büyücü-yabancı barbar kadın olarak olumsuzlanan imgesine bir de histerik-zalim-cani anne imgesi eklenmiştir.
Medea miti feminist eleştirel yaklaşımla yeniden yorumlandığında Medea’nın kadın karakter olarak farklı olumlu özelliklerinin öne çıkarıldığını görüyoruz. Eril bakışın ürettiği mit anlatısında Medea’nın görünmez olmuş olumlu özellikleri, feminist yeniden yazımlarda vurgulanabiliyor; örneğin, Medea’nın konuşan, kendini ifade eden, düşünüp değerlendiren, karar veren, harekete geçen güçlü bir kadın karakter olduğunu, duyguları yoğun bir kadın olduğunu, fedakâr, sevgi dolu, sadık, güvenilir, içten, samimi, sözünün arkasında duran, dürüst ve sahici bir yanı olduğunu feminist yeniden yazımlarda görürüz, buna tanık oluruz. Medea eril bakışın onu resmetme biçimine, ataerkil tanımlama kalıplarına uymayan bir kadındır. Kendi gibidir, kendi istediği ve tercih ettiği zaman uysal ve uyumludur Medea. O bir imge değil tercih yapan, karar veren, verdiği kararın sonuçlarına göğüs geren, cesur ve varoluşu kendi gibi olan bir kadın bireydir, kişiliklidir. Ona verili anne ve eş rolünün ve imgesinin ötesinde, farklı bir yaşam kurabilir ve yaşayabilir. Belletilmiş kalıpları kırabilir. Öfkesi nedensiz değildir. Onu tanımlayan eril gözün tanımlarına uymayan, eril kontrolün içinden istediği zaman çıkabilen, kendisine yapılan haksızlığa, baskıya ve şiddete direnerek karşı durabilen, cesur ve güçlü bir karakteri vardır. Ona yönelen eril şiddet ve bir yandan da ona karşı oluşan eril korku ve çekinme bu yüzdendir. Ve bu yüzden kaynak mit anlatısı onu korkulan, histerik cani bir kadın, bir yabanıl, bir yabancı, dışarlıklı barbar olarak tanımlayıp düşmanlaştırmaktadır.
Feminist eleştirel yaklaşımla, kadın bakışıyla okumak kaynak mitin görünmez yaptığı eril şiddeti görünür hale getirir. Medea’yı çevreleyen eril gücün şiddeti onu neler yapmaya zorluyor diye düşünmeye başlarız. Onu nelerle itham ediyordur görmeye başlarız. Eril önyargılar ve kadın düşmanlığı deşifre edilmeye başlar zihnimizde. Şiddetin kaynağı kimdir, nedir diye düşünmeye başlarız. Kocası Iason, kral Kreon mitin şiddet üreten figürleri değil midir, söylemlerinin ardında ikiyüzlü, aldatan, yalancı, bencil, hırslı, yargılayıcı, önyargılı, kötücül ve zalim değiller midir? Mitin korkutucu figürü sahiden de Medea mıdır? Sorular sormaya teşvik ediliriz.
Kaynak mitin eril bakışının tersine feminist yeniden yazımlar, mit anlatısında çocukların öldürülmesinin ardındaki sebepleri ve anlatının başka ögelerini vurgulu verebilmektedir; mitolojik anlatının yapısını bozarak yeniden kurabilmektedir. Yeniden yazımlarda farkındalık ve bilinç geliştiren bir anlatı içinde, Medea’nın çevresindeki şiddet ve baskı sarmalı görünür olur.
Mitler anlatılarında doğrudan tarihsel bir döneme ait göndermeler yapmadığı için dönemden döneme farklı bakış açılarıyla yorumlanmaya, mitin yeniden yazımına güncelleştirme ve eleştirel bakış yerleştirmeye de elverişli anlatılardır. Bu yazıya konu olan, iki feminist yeniden yazım oyun hem Medea mitini farklılaştırmakta hem de günümüzde modern dünyanın kadınlarının da sorunları olan meseleleri mit yoluyla tartışmakta ve yeniden yorumlamakta.

Franca Rame
Franca Rame’nin Medea’sı feminist eleştirel yaklaşımla günümüzün kadınlık durumuna yalın bir gönderme yapar. Tek kişilik kısa bir anlatıdır. Medea mitini toplumsal cinsiyet rollerini ve toplumun çifte standartlarını eleştirmek için kullanır. Toplumsal ve siyasi ataerkil yapının, toplumsal cinsiyet rollerini hangi söylemlerle nasıl kurguladığı, inşa ettiği ve yeniden ürettiğinin sürecine odaklanır. Kadınlığın doğasına, fedakâr anne ve itaat eden eş olmaya dair süregelen eril söylemlerin baskı kurmak ve hükmetmek için kullanıldığının, onlara inanan kadınlar aracılığıyla yaşatıldığının, sonraki nesillere aktarıldığının ve gerçek sanıldığının bilincinde olan bir Medea vardır oyunda ve Korintli kadınlara bu süreci anlatırken sorular sormaya başlar.
Franca Rame’nin kısa ama çarpıcı anlatısı Medea’nın kendini çocuklarla beraber eve kapatmasının Korintli kadınları telaşa ve dehşete düşürmesiyle başlar ve Korintli kadınların Medea’ya tüm kadınların paylaştığı aynı kaderi kabullenmesini, aldatılma ve sürgün edilmeye karşı boyun eğmesini öğütledikleri, meseleyi basit bir kıskançlık meselesi gibi gördükleri sözleriyle açılır. Medea evden dışarı çıktığında kadınlar onu dinlemeye ve sözde rahatlatmaya hazırdırlar. Oysa Medea, konuşup anlattıkça sorgulayıp hesaplaşır ve eril söylemlerin kadınlara ördüğü tutsaklık daha da görünür olur. Bir ayma ve farkındalık anıdır yansıttığı. Korintli kadınlara sesleniyor, anlatıyor olmasından kaynaklı, sanki bütün anlatısı kadınların tanık olduğu bir bilinç yükseltme toplantısına dönüşür.
Medea, ataerkil söylemlerle, kadın olmayı anne ve eş olmakla bir tutan yargılayıcı toplumsal ön kabullerle hesaplaşır. Kadın ve erkek olmayı karşılaştırır. Sesini duyurmaya başlar. Kadınlığa ait değerler, kadınlık onuru, kadınların duyguları neden önemsiz ve değersiz görülmektedir, sorgular. Neden erkeklerin işleri daha yüceltilmektedir, erkeklerin neden kadınları hakir gören her şeyi yapmaya hakları vardır ve neden hep onlar haklıdır, sorgular. Kadınları ve kadınlık durumunu küçümseyip önemsizleştiren kimdir, neden böyledir, sorgular. Biyolojik olanla toplumsal cinsiyetin karıştırıldığı, kadınlığın eril bakışla tanımlanıp kurgulandığı vurgulanır sözlerinde. Bunlar dünyanın ya da yaratılışın yasası değildir, erkeklerin kadınlara karşı koyduğu yasalardır diyerek anlatır düşüncelerini, duygularını.
Medea, sorular sorar, düşünür, değerlendirir ve kadınları tutsak eden bu toplumsal yasalarla ve kocası Iason’la hesaplaşır. Nesne gibi, eşya gibi görülmeyi, eskiyince bir tarafa atılan bir paçavraya dönüşmeyi reddeder. Başkaldırır. Var olduğunu gösterir. Anlamsız değildir varlığı ve erkek yasaları kadınların varlığını anlamsızlaştıramayacaktır. Düşünür. Anlamaya, anlamlandırmaya başlar. Sorgular. Değerlendirir. Eyleme geçmek için karar verir.
Anlatının dilini oluşturan yazı biçimine ve yapıya bakıldığında, anlatı hikâyeyi sona en yakın noktadan ele alır, Medea’nın, toplumsal cinsiyet rollerini eril söylemleri aktarıp sorular sorduğu, sorularla düşünüp hesaplaştığı kesik kesik konuşmalar, değerlendirme ve ayma anlarıyla ilerler. Medea’nın çocuklarını öldürme ve kendini gerçekleştirmeye dönük kararı, durumunu düşünüp değerlendirip en sonunda vardığı bir karardır. Cesaret bulması kolay olmaz. Mitin ataerkil söylemleri ve kadınlara yönelik önyargıları açığa çıkar. Ancak Franca Rame metninde yeni hiyerarşiler yaratmaz, taraf oldurmaz, okur da seyirci de Medea’yla beraber düşünmekte ve değerlendirmektedir. Rame’nin anlatı metni ataerkil yapıya eleştirel yaklaşırken, ikili karşıtlık mantığının hiyerarşi ve şiddet üreten söyleminden kaçınır. Böyle bir ikili düşünme yapısını kendi metin yazımında yeniden üretmez. Bu yazım tarzı feminist bir dil özelliği oluşturur. Medea, annelik ve evlilik üzerine yerleşik ataerkil mitleri reddeder. Medea mitte tanımlandığı tüm rolleri de reddeder; ne intikam isteyen histerik büyücü ne canavar katil ne de kurbandır. Rame’nin metni okura da seyirciye de anlatılanları çeşitli açılardan değerlendirmeye yönelik yeni bir düşünme modeli önerir.
Bu yeniden yazımda, içinde bulunduğu toplumsal şartların ve kendi farklılığının ne olduğu konusunda bilinç düzeyi ve kendilik bilinci yüksek bir kadın olarak yer alan Medea, Iason’la ilişkisini, geçmişi, kadınlığını, aldatılmasını, sürgün edilmesini, deneyimlediği şiddet dolu durumu değerlendirerek kadın olduğu için uğradığı haksızlıklardan, eril baskıdan özgürleşme yönünde bir karar alır ve uygular. İçinden yeni bir kadın doğacaktır. Yeni bir kadının doğumu için, anne ve eş rollerinden kurtulmak için, kendini gerçekleştirmek için, daha sonra sembolik olduğunu anlayacağımız şekilde çocuklarını öldürecektir. Böylece kendi olarak yaşayabilir, kendini gerçekleştirebilir, farklı bir varoluşu kurabilir, yani eş ve anne olma sıfatlarından vazgeçtiği sembolik bir ölümle yeniden doğacaktır; yeni bir kadın olarak. Anne olmaktan değil ataerkil yapının ürettiği anne ve eş rolünden vazgeçer. Çocukların öldürülmesi semboliktir, soyutlamadır, böylece anlatı biterken o artık kendini doğuracaktır, özne olan yeni bir kadın olarak doğacaktır. Yeni bir birey olarak doğması için sembolik bir ölüm gerekir. Başka bir yaşantıya, farklı bir varoluşa geçmektedir.
Franca Rame, mitin yeniden yazımında Medea’yı, çocuklarıyla simgeleşen, eş ve anne olma sıfatını, verili toplumsal cinsiyet rollerini öldürerek, yeniden doğan yeni bir kadın olarak var etmektedir; Medea anlatının sonunda son replikleriyle embriyodan çıkış durumu alır. Yeni bir kadını, kendi kendini var etmektedir. Baskıdan özgürleşmiştir. Onu hapseden ataerkil rollerden, normlardan, tutsaklıktan özgürleşmiştir. Yazar, çocuk öldürme gibi dehşet veren bir durumu sembolik alana çekerek eş ve anne sıfatlarından vazgeçme anlamına getirmiştir. Mitte verili anlamı değiştirir. Böylece Medea eril bakışın cani kadın imgesi olmaktan uzaklaşır, temsil ve tanım farklılaşır; mit kadınların toplumsal cinsiyet rollerinin tutsaklığından ve baskıdan özgürleşmesini tartışan, güncel bir meseleye odaklanan çağdaş bir metne dönüşür.

Medea Kızıl Boşluk oyunundan bir kare. Fotoğraf: Dimitris Gerakitis
Bir diğer örnek olarak yakın zamanda dilimize çevrilen bir performans metnini Sofia Dionysopoulou’nun Medea Kızıl Boşluk adlı monoloğunu ele alabiliriz. Kaynak mitten yola çıkan bu anlatı metninde de feminist bir tavır ve yazım stratejisi olduğu gözlenebilir. Medea’nın temsil biçimleri ve tanımlanmaları bu yeniden yazımda da eleştirilip değiştirilmektedir. Medea canavar-büyücü-cani kadın değildir bu anlatıda da. Can veren anne, sadık eş, şifacı, doğanın kendisi, Helios’un torunu tanrısal soydan bir kraliçe Medea, acı dolu, mağrur, gururlu bir kadın aynı zamanda. Aldatılan, ayrımcılığa ve yabancı düşmanlığına maruz kalan Medea bu yeniden yazımda kaynak mitte olduğu gibi çocuklarını şiddet ortamından ve Korintlilerin öfkesinden kurtarmak ister. Medea geleceği görebilmekte, çocukların başlarına neler geleceğini bilmektedir. Helios’un torunu olarak kendi tanrısal soy kökenine döner ve çocukları kendisine ölümsüzlük bahşeden Hera’nın tapınağında tanrılara kurban ederek sonsuza dek yaşamalarını sağlar. Iason’u ise çocukların öldüğüne inandırır. Böylece çocuklarını ölümsüz kılarak kendisi de ait olduğu tanrısal dünyasına döner.
Yazar, bu anlatıda Medea ve Iason arasında bir karşıtlık yaratır. Medea doğaya aittir, aşkın kendisidir, duyguların, yaşam enerjisinin kendisidir. Iason ise kent kültürünü, yıkımı sembolize eder, doğadan uzaklaşan insanlığa gönderme yapar. Bu simgesellik üzerinden yorumlayarak yazar şiddetin kaynağını sorgular. Metin, kadın bakışıyla mitteki şiddetin kaynağını eril iktidar ilişkilerine bağlar, Medea’nın bu şiddet sarmalından özgürleşme çabasını konu edinir. Medea’yı hem aile içi hem de siyasi olarak tahakküm ilişkilerine hapsolmuş bir kadın olarak görürüz. Bir şiddet, yıkım ve ayrımcılık sarmalı içindedir. İktidar uğruna yitirilen değerleri sorgular, haksızlıkları işaret eder, adalet aramaktadır. Oyun günümüz dünyasına yönelik politik bir eleştiriyi öne çıkarmakta, şiddeti körükleyen hükmetme ilişkilerini sorgulamaktadır.
Tek kişilik bir anlatıya dönüştürülmüş olan metin bir hatırlama anı, hesaplaşma anı, yargılama anı, değerlendirme ve dönüşme anı olarak iç içe geçmiş parçalı anlar, hatırlanan anılar halinde karşımıza çıkıyor. Bir ritüel atmosferinde, şiirsel bir dille anlatılıyor hikâye. Bu anlatıda karar veren, seçim yapan ve bunu yaşayan bir Medea var. Medea olanları hatırlıyor, yeniden değerlendiriyor ve bizlere kendi gözünden hikâyesini anlatıyor, gerçekleri duyuruyor.
Anlatıda Medea bölünüyor, lirik monologdan kendiyle diyaloğa dönüşüyor zaman zaman metin. Tüm olanların bilgisine sahip olan anlatıcı, hem Medea’nın kendisi hem Medea mitinin anlatıcısı hem de Medea’nın bugünkü yansıması olarak karşımızda. Bu kısa anlatıda Medea her şeyin farkında olan, farkındalığa sahip bir kadın olarak kendiyle konuşur haldedir, bilinç akışı veya sayıklama anından, hesaplaşmaya, durup düşünmeye doğru akar düşünceleri ve sözleri.
Bölünmüş Medealar, kopuk kopuk gelen hatırlama anlarının parçalı zamanları içinden konuşuyorlar: kehanetin sesi geleceği gösteriyor, geçmişte olanların anlatımı adalet arıyor, bir dış göz olarak değerlendiriyor olanları, hükmedene karşı duruyor ve şimdinin, bugünün karanlığında yaşananlar Medea’nın acısını sahici kılıyor. Medea’nın güçlü karakteri ve ruhunun derinliklerindeki iç çatışmalar öne çıkıyor. Oyun içe dönük bir volkan gibi duygusal patlama potansiyeliyle dolu, acıtıcı bir sakinlikle, derinlikle, ruha dokunan, duygulara, hayatlara dokunan bir hikâye anlatıyor. Glauke ve Medea’nın, iki kadının kaderi eril dünyada birleşiyor, hükmeden, ezici, acı verici ilişkiler ağı bu. Utanç olarak hatırlıyor bunları Medea. Aşk, fedakârlık, sonra maruz kaldığı aşağılanma ve yalanlar, aldatılma ve derin bir yalnızlık, utanç, ardından gelen öfke, nefret, şiddet, intikam, hesaplaşma, iç döküş ve sonunda özgürleşme.
Anlatı bir yandan da mitolojinin zamanından günümüze akan ve tüm zamanları birleştiren bir anlatı zamanını ritüel gibi kurgulayarak algısal etkiyi derinleştiren ve artıran bir yapı kuruyor, bir yandan da üstkurmaca olarak zamansız bir yerden bize sesleniyor. Her şeyi yeniden hatırlıyor anlatıcı Medea, bir dış göz gibi kurgulanmış; kadın olmanın deneyiminden sesleniyor, yaşanan acılara dışardan bakıyor, eleştiriyor, hesaplaşıyor ve kendini kanlı kızıl bir karanlıktan yeniden doğuruyor.

Medea Kızıl Boşluk oyunundan bir kare. Fotoğraf: Dimitris Gerakitis
Sophia Dionysopoulou’nun Medea Kızıl Boşluk adlı lirik anlatısında yeniden yorumlanan mit, toplumsal belleğin geçmişi ve unutulanları yeniden hatırlamasını, hesaplaşmasını teşvik ediyor diyebiliriz. Böylece anlatı aracılığıyla, Medea’nın hikâyesi bize yeniden geçmişten bugüne yıkımları, neler yaşandığını hatırlatıyor, yaşadığımız gerçekleri; kadın olmayı, yabancı ve öteki olmayı, farklı bir varoluşun gördüğü dünyayı, kaybedilen değerleri, hükmetme ilişkilerini yeniden sorgulamamız gerektiğini hatırlatıyor. Anlatı, şiddetin ve yıkımın kaynağını yeniden düşünelim, sorgulayalım, hesaplaşalım istiyor, çünkü hükmetme ilişkilerinden bağımsız daha adil ve eşit bir dünya mümkün olabilir diyebilmenin yolu bu. Böyle bir düşünce, anlatıda peşinden gitmeye değer anlamlı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Herşeyi yeniden hatırlamak ve ortak belleği mitler yoluyla zorlamak, tiyatral yeniden yazım için yaratıcı bir yol açıyor.
Fransız feministlerin sözünü ettiği dişil dil/kadın dili veya kadın yazını kavramının tanımı ve kuramı üzerinden yaklaşıldığında, burada söz edilen bu iki yeniden yazım, kadınlığın, kadın olmanın, kadın bedeninin yazılması anlamında doğrudan kadınca bir yazım dili oluşturma amaçlı olarak, dile odaklanarak yazılmış metinler değillerdir. Ama mitin yeniden yazım biçiminde ve içeriğinde feminist eleştirel bir görme biçimini barındırırlar ve uygularlar. Her iki metinde de ataerkil yapılanmanın, toplumsal ve siyasi düzen eleştirisinin, cinsiyet eşitsizliğinin ve haksızlıkların ortaya çıkarılmasının yani ataerkinin, toplumsal cinsiyet rollerinin eleştirisinin daha vurgulu olduğu gözlenmekte. Toplumsal cinsiyet odaklı tahakküm ilişkilerini, iktidarın şiddet üreten doğasını sorunsal olarak işlemeleri ve bunu mit anlatısının Medea kadın karakteri üzerinden kadınlıkla ilişkilendirerek yapmaları feminist bir tavrın göstergesi. Doğrudan feminist bir kadın dili oluşturma kaygısıyla yazılmamış olmalarına rağmen, yine de yazma biçimlerinin yeni bir dili işaret ettiği, yazım tasarımlarında doğal bir biçimde feminist bir anlatı tarzının ortaya çıktığı söylenebilir. Bu anlatı metinleri kurgulanırken, mitsel dildeki hiyerarşileri ve kadın düşmanı imgeleri kırma, eril önyargıları ifşa etme, mite yapısöküm uygulama yani yazılandan yazılmayıp saklı tutulanı, görünmez edileni açığa çıkarma gibi metin stratejileri uygulanmıştır. Medea’nın tanım ve temsillerinin farklılaşması da söz konusudur. Ayrıca, yazarlar yazım tarzlarında bilinç akışı, simgesel anlatımlar, soru sormalar yoluyla eleştiri yapma, devrik cümleleri, sessizlikleri etkin kullanma, kesik, parçalı anlatımlarla yazıyı oluşturma, dilbilgisi kurallarını ve cümle sıra düzenini bozma, anlatı kalıplarını ve algıyı farklılaştırma benzeri anlatıyı değiştirip dönüştüren ögeler de kullanmışlardır. Bu yazım tarzı okura/seyirciye yönelik farklı bir diyalog kurma, farklı bir görme/düşünme modeli sunma, ataerkil söylemlere yönelik bilinç yükseltme ve farkındalık oluşturma amacı taşımaktadır. Bu iki anlatı metni Medea mit anlatısının eril bakışını da, çağdaş iktidar ilişkilerini de, ataerkil yapılanmayı da eleştirmektedirler. Hepsinden öte mit anlatılarının kimin için yazıldığı sorusunu kendiliğinden sormamıza neden olmaktadırlar.
Feminist eleştirel yaklaşımla okunduğunda, kaynak mitlerin ataerkil bir bakışı ve söylemleri içerdiği, eril bakışla yazılmış mit anlatılarında kadınlara verili rollerin, tanımlamaların ve temsil biçimlerinin olumsuz ve kadın düşmanlığı üreten sınıflamalara indirgenmiş olduğu görülmektedir. Feminist eleştirmenler, feminist edebiyat eleştirisinin yeni bir yazma ve okuma bütünlüğü yaratma gayretinin önemli bir parçası olarak “mit eleştirisini” görmekteler. Bu anlamda değerlendirildiğinde, mit anlatılarının gerek edebiyat gerekse tiyatro metinleri olarak üretilmiş feminist yeniden yazımları, yeni bir yazma ve okuma bütünlüğü yaratılması, seçenek bir görme ve düşünme modeli oluşturulması çabasına önemli bir katkı sağlamaktadır.
TEB Oyun Dergisi’nin 50. sayısına buradan ulaşabilirsiniz.